ARSLAN BULUT
Yunanlı gazeteci Yorgo Kapopulos, bir önceki yazısında AKP’yi savunuyordu. Şimdi doğrudan Tayyip Erdoğan’ın savunmasını üstlendi. Basın-Yayın’ın tercümesine göre 22 Nisan tarihli İmerisia gazetesinde “Gelişmekte olan darbeyi önlemeye yönelik tepki” başlıklı yazısında Kapopulos, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yargı darbesine karşı hazırlanıyor. Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin olumsuz bir karar vermesini engellemek için hükümetin açıklamaları ve tezleriyle rehin alınamayacağı konusunda uyarılarda bulunarak, Ergenekon örgütüne ilişkin soruşturmanın devam edeceğini ve benzeri durumlar hakkında da soruşturmalar başlatılacağını açıkladı.
Türk lider bu tutumuyla Kemalist kurulu düzene ve derin devlete, 1980’de resmen yapılan askeri darbeden sonra kural haline gelen üstü kapalı kadife darbelerin gerçekleşmesine yer olmadığına dair uyarıda bulundu. Eğer Erdoğan hükümetini devirmek istiyorlarsa, direkt zırhlı araçlar kullanarak ülkenin yönetimini ele almaları gerekecek.”
Kapopulos’a göre kapatma davasının amacı Erdoğan hükümetini devirmek değil, rehin almak! Hatta, “Hedef, Erdoğan’ın anayasa değişikliğine gitmesinin engellenmesi ve geçen temmuz seçimlerinde elde ettiği yüzde 47’lik orana rağmen, 2002-2007 döneminde olduğu gibi yönetimin Kemalist düzenle birlikte sürdürülmesine devam edilmesidir.”
* * *
Kapopulos, şöyle toparlıyor:
“Bugün, kurulu düzenin Erdoğan’a yönelik ’rehin’alma politikasıyla ne hedeflediği açıkça ortada. Öncelikle AKP’nin geleneksel İslami temelini, başörtüsü konusunda devam eden ayrım nedeniyle hayal kırıklığına uğratmak ve en büyük sorunu oluşturan imam hatip liseleri mezunlarının üniversitelere girişini yasaklamaktır. İkinci hedef, demokratikleşme reformlarının durdurulmasıdır. Böylece, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin durmasında AKP hükümeti sorumlu tutulacak. Üçüncüsü, ülke içinde Kürt sorununa siyasi açıdan yaklaşılmasını, Kuzey Irak Özerk Kürt unsuruna karşı diplomatik esneklik gösterilmesini önlemek. Böylece, Erdoğan’ın ülke içinde büyük bir oranı kendisini destekleyen Kürt nüfusun desteğini kaybetmesine yol açılacak ve Washington’un gözünde, Irak’ın geleceği konusunda güvenilir olmayan biri durumuna itilecek.
Aslında, yargı darbesinin Erdoğan hükümetinin devrilmesinden çok daha kötü bir hedefi var: Erdoğan’ı siyasi intihara itmek.
Bu durumda, Türk lider boyun eğmeyeceğini açıklayarak, darbecileri, hükümeti devirmenin bedelini üstlenmeye itiyor. Bunu da kurulu düzenin planlarına karşı çıkacak cephenin, temmuz seçimlerinde ülke için bir ilk olan yüzde 47 oranından çok daha fazla orana ulaşacağından emin olarak yapıyor.
Türkiye, AB üyelik müzakerelerinden uzaklaşarak ulusal alanda izole ediliyor, ABD ile ilişkilerinde kriz yaşanıyor, Kürt sorunu ülke içinde ve dışında alevleniyor, toplum iç savaşa gidiyor. Erdoğan, kurulu düzeni, bu gündemi resmi olarak imzalamaya ve bu durumun sonuçlarına katlanmaya davet ediyor.”
* * *
Bir an için bu değerlendirmelerin bir kısmının doğru olduğunu varsayalım! Bu durumda, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı için Abdullah Gül’ün önündeki engeli kaldırması, türbanla ilgili Anayasa değişikliğine AKP ile birlikte girişmesi, kapatma davasında AKP’ye Meclis içinde yardımcı olacağını açıklaması ve son olarak DTP yetkilileri ile sarmaş dolaş olarak Meclis’teki renklerden bahsetmesi ne anlama geliyor?
TBMM’yi Abdülhamit’in kapatmak zorunda kaldığı Osmanlı meclisi gibi bir renk cümbüşü zannetmek, federasyondan bahseden adamlarla elele tutuşmak ne demek oluyor?
DTP’liler federasyon iddialarından vaz mı geçti?
Hasip Kaplan ve Ahmet Türk ile kuruluş felsefesinde mi buluştunuz Sayın Bahçeli?
Federasyona giden yolun ilk adımı, sizin bu kucaklaşmanız değil mi?