SABAHATTİN ÖNKİBAR

Fehmi Koru’nun gazetecilik şöhreti; haberciliği, araştırmacılığı  İslamcı imajının eseri veya sonucu değildir.
Fehmi’yi medya’da bilinir ve okunur yapan komplocu yaklaşımlarıdır.
Koru abartısız her hadisenin ardında bir şey arar.
20 yıldır tanıştığımız Fehmi ile rekabet ettiğimiz ve çatıştığımız dönemler oldu.
TGRT’de Yalçın Özer’le beraber yaptığı program başarısız olup yayından kaldırılınca Koru faturayı, gıyabımda, temsilci olduğum için bana kesmişti.
Koru o yıllarda benim TGRT ve Türkiye gazetesindeki hükümranlığımı da piyasaya “Enver Ören’in damadı” şeklinde açıklıyordu.
1990’lı yılların ilk yarısında bu dedikodu öylesine yayıldı ki Fehmi’yi aramak zorunda kaldım ve dedikoduyu sordum.
Fehmi Koru’dan cevap:
- “Sen saklıyorsun ama benim bilgim sağlam. Yüzde yüz eminim. Evet sen Enver Ören’in damadısın. Kurum içindeki gücün oradan geliyor. Bizim programı da o gücünle yayından kaldırttın.”
Koru’ya o gün şu karşılığı vermiştim:
- “Fehmi bugüne kadar gazeteci olarak seni ciddiye alıyordum ama bundan sonra almayacağım. Demek ki yazdıkların da bu söylediklerin gibi uçuk ve afaki... ’Bilgim sağlam yüzde yüz eminim, sen Enver Ören’in damadısın’diyorsun da Enver Ören’in Mücahit Ören’den başka bir çocuğunun olmadığını bilmiyorsun. Enver Ören’ın kızı mı var ki bana versin? Ne diyorsun sen Fehmi?”
Fehmi’nin cevabı şu olmuştu:
-Şaka yapıyorsun, bana bilgi sağlam yerden geldi. Senin Ören’in damadı olman lazım.
Şimdi bunu niye mi hatırladım?
Fehmi Koru’nun bilgi ve istihbaratlarına ne kadar güvenileceğini ortaya koymak için.
İşte bu Fehmi dün Taha Kıvanç adıyla yazdığı dedikodu sütununda benim Çukurambar buluşmasıyla ilgili yazımın doğruluğunu sorguladı.
Önce bir hususun altını çizeyim, bu buluşmayı benden önce Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu yazdı. Ardından Vatan manşet yaptı. Ertesi gün Cumhuriyet yazdı ve Akşam’dan  Serdar Akinan da sütununa taşıdı. Ben de bütün bu haberler sonrasında buluşmayla ilgili olarak sütunumda sorular yönelttim.
Vay efendim Anayasa Mahkemesi’nin açıklamasına yer vermişim de Başbakanlığın açıklamasına niye yer vermemişim! Halbuki o yazımda, “Bu satırların yazıldığı saate kadar konunun diğer muhataplarından tık yok” diye de özellikle belirtmiştim.
Başbakanlık açıklamayı akşam yaptı. Biz yazıyı gazeteye daha erken teslim ediyoruz. Hem Anayasa Mahkemesi’nin açıklamasını veren Başbakanlık açıklamasını niye vermesin?
Fehmi yazısında gazeteci gibi değil de hükümeti koruyan komiser edasında tutum alıyor ve haksızlık yaptığımızı iddia ediyor.
Hayır Fehmi Koru, ben hâlâ yazdıklarımın arkasındayım.
Hepimizin tanıdığı Tayyip Erdoğan öyle laflamak amacıyla İstanbul’daki Başbakanlık Koşusu’nu izlemeyi bırakıp pazar akşamı apar-topar Ankara’ya dönmez ve sivil bir araçla gece yarısı gizli bir yerde Cumhurbaşkanı ile buluşmaz.
Keza aynı şeyi Kayseri’de olan ve program gereği pazartesi günü Ankara’ya dönecek olan Cumhurbaşkanı da yapmaz.
Belli ki bu randevunun çok çok önemli bir gündemi vardı.
Fehmi yazısında Cumhurbaşkanı Gül güya Tayyip beye; “Ben akşam kız kardeşimi ziyarete gideceğim, istersen gel, laflarız” dediğini yazıyor da, unuttu galiba o gece o evde tek bir hanım yoktu... Cumhurbaşkanı orada olmayan kardeşine mi gitti?
Fehmi sen bizi kör, milleti sersem mi sanıyorsun?.. Ayıp, ayıp...
Merak ettiğim bir başka şey; buluttan nem kapan komploculuğu ile namlı Fehmi Koru nasıl olur da böylesine gizli bir buluşmayı gazeteci olarak sorgulayacağına onu örtmeye çalışıyor.
Demek ki Fehmi’nin yeni görevi yoldaşı ve yandaşı hükümete kol-kanat germektir. Ehh bütün bunları yapacak tabii Fehmi?
TMSF’den, yani Hazine’den, yani fukara milletin cebinden gece yarısı yayımlanan uyduruk, sıradan, izlenmeyen bir program için aldığı (toplamda) yüz milyarların karşılığını bu şekilde ödüyor demek ki.
Fehmi’nin iddialarından biri de Erbil’deki Türkmen bürosunun kapatılması haberidir.
Evet yazdığım haber doğrudur ve haberi devletin birimlerinden aldım.
Haberimi yalanlayan Fehmi’nin köylüsü olan ilkokul mezunu  İzmir’de müezzin kadrolu Fevzi Kahraman’ın bilmediği şey Erbil’de iki ayrı büronun olduğu ve Türkmenlerle ilgili büronun kapatıldığıdır.
Sonuç olarak söyleyeceğim şey Fehmi Koru’nun mumunun aslında Çukurambar’daki karanlığı örtmek suretiyle söndüğüdür.
Anlamadığım şey onlarca yıl Bilderberg’i Siyonizm ve küfürle itham edip hedefe oturtan Fehmi’nin oradan davet aldığında arkasına bakmadan koşup kucağına atlaması ve de mukaddesatçı zümrenin bu dehşet fotoğrafa isyan etmemesidir.

GARİP GERGİNLİK
YAŞ’ta Genelkurmay-CHP düellosu!
Yüksek Askeri Şûra toplantıları bağlamında ilginç tartışmalar yaşanıyor. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu bu yıl YAŞ’ta ihracın olmamasını eleştirirken, “Bu karar bazılarını mutlu edecek” ifadesini kullandı.. Genelkurmay da hemen ertesi gün bir bildiri yayımlayarak “YAŞ’ta ihraç kararları bazı kesimleri mutlu, bazı kesimleri mutsuz etme amacına yönelik değildir” açıklamasını yaptı.. Kılıçdaroğlu bu beyanlar üzerine dün de TBMM’de bir basın toplantısı düzenleyerek; “F tipi örgütlenme içinde olanlar bu sonuçtan memnun kalacak” dedi.. Görüldüğü gibi YAŞ kararları bağlamında Genelkurmay ile CHP arasında bir gerginlik ya da atışma var.. Bu atışmada bizim tutumumuza gelince; CHP’nin TSK’yı hedef alması şekil olarak uygun olmasa da YAŞ’ta bu yıl ihracın olmaması manidardır. Hayır hayır, bu satırların yazarı illa da ihraç olmalı tezini savunan biri değildir. Tersine geçmişte Mustafa Kahramanyol misali bazı yanlışlıkların yapıldığının da tanığıdır. Ancak bulunan iklim ya da zeminde böyle bir karar çıkmaması dikkat çekmiştir. Öyle ya 10 yıldır aralıksız her sene çok sayıda ihraç olurken bu yıl bir kişinin bile ihraç edilmemesi altı çizilecek bir husustur.. İhraçtan vazgeçmek eğer taviz vermekse -ki asla inanmak istemeyiz- o zaman şuraya yazıyorum, yarın başka tavizler istenecektir. Unutulmaması gereken şey küçük tavizlere ses çıkarmayanlar büyük tavizler de vermek durumunda kalırlar... Ama biz sonuç olarak Genelkurmay’ın açıklamasına  kuruma olan hassasiyetimiz gereği tamam diyoruz.

AKP’YE MAĞDURU OYNATMAYIN
Yeni bir kapatma davası mı? Sakın ha!
Taraf gazetesi Yargıtay Başsavcılığı’nın AKP için yeni bir kapatma davası açacağını yazdı..
Bize göre mesnedi olmayan bu haber kazara doğru çıkarsa işte o zaman eyvah ki eyvah.. Evet AKP’nin kapatılmasını isteyen bu satırların yazarına göre yeni bir kapatılma girişimi AKP’yi kuyudan çıkaracak yeni bir adım olabilir. Dolayısıyla böyle bir şeyin değil olması, konuşulmasını bile uygun bulmuyoruz. Hayır AKP artık millete havale edilmeli ve fatura millet tarafından kesilmelidir. Unutmayın AKP bugün toplumda bu güçle varsa bunun müsebbibi geçen yıl seçim öncesinde verilen muhtırayla bu yıl Martta açılan kapatma davasıdır. AKP bütün bunları kullanarak mağduru oynadı ve gerçek gündemin üstünü örttü. Dolayısıyla AKP artık gerçek gündemle, yani işsizlikle, yoksulukla ve toplumda var olan ekonomik buhranla baş başa bırakılmalı ve var olan tablonun hesabını millete vermelidir. VEFASIZLIK ÖTESİ...
Ümit Özdağ Ergenekon’un neresinde?
Epeydir yazmak istiyordum da ancak fırsat bulabildim. Ergenekon iddianamesinde Prof. Dr. Ümit Özdağ’a değiniliyor ve Özdağ Hoca için örtülü olarak Ergenekoncularla iç içe suçlamaları yapılıyor. Komik olmanın ötesinde bühtan olan bu suçlama Ergenekon iddianamesinin ciddiyetini cidden tartışılır hale getiriyor. Hasan Celal Güzel’in deyimiyle Özdağ bu ülkenin en kıymetli stratejistyenlerinden bir tanesi, hatta bana göre en önemlisidir. Soruyorum böylesine kıymetli bir akademisyeni karalamak hangi adalet, anlayış ya da vicdanın eseri olabilir.. Beni asıl üzen MHP’li Mehmet Şandır’ın  Prof. Dr.Özdağ’ı hedef alan sözleridir.. Bak Şandır bak, senin yekünün Özdağ Hoca’nın bir kelamı bile etmez. Yaptığın vefasızlığın ötesinde, ayıptır.