Yunan hükümeti, son dönemde gerçekleştirdiği tahvil ihraçlarıyla, yüzde 6’lık faizle bile borçlanabileceğini herkese gösterdi. Ancak, kamu borcu dinamiklerine bakarak bir hesaplama yaptığınızda, ülkenin önünde sonunda borcunu ödeyemeyeceği gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz.
Atina hükümetinin borç krizini önlemek için büyük çaplı bir önlem paketine ihtiyacı var. İskandinav ülkeleri 1980’li ve 1990’lı yıllarda, benzer büyüklükte önlem paketleri hazırlamış ve neticesinde başarıya ulaşmışlardı. Ancak onların iki büyük avantajı vardı. O tarihlerde küresel ekonomide bu kadar büyük daralma yoktu ve bu ülkeler, para birimlerinin değerini düşürerek, rekabet gücünü artırabildi.
Ancak, Yunanistan için aynı koşullar geçerli değil. Büyük bir parasal birliğin üyesi olarak Yunanistan bunu, fiyatların diğer ülkelere kıyasla düştüğü bir ortamda yapmaya çalışacak ve bu sonuçta ülkede deflasyon sürecini de beraberinde getirecek.
Deflasyon sürecinde ülkenin kamu borç stokunu azaltma çabaları nominal büyüme oranını da negatif seviyelere çekecek. Bu da hem kamu borcunun hem de özel sektör borcunu azaltmayı öngören planı tehlikeye sokacaktır.
Bu gelişmeler ışığında, Başbakan Yorgo Papandreu’nun bütün çabalarına rağmen, ülkenin borcunun gayri safi milli hasılaya oranını istikrarlı bir noktada dengelemesi imkansız hale gelecek.
YAPILACAK BEŞ ŞEY
Yunanistan’ın bu sıkıntıdan kurtulmak için yapabileceği beş şey var. Bunlardan ilki ve belki de en iyimser olanı, euronun değerinde önemli ölçüde düşüş görülmesi. Yani, euro dolar paritesini aşağıya geçmek. Bu, euro bölgesi genelinde de güçlü bir iyileşme ile yan yana geldiğinde en iyi koşulu yaratacaktır.
İkinci olarak, Yunanistan Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Para Fonu’ndan düşük faiz oranlarıyla kredi alabilir. Büyük bir borç krizini engellemek özel sektör borcunda yeniden yapılandırmaya gidilmesi Atina hükümeti için üçüncü bir tercih.
Euro bölgesinden çıkmak dördüncü seçenekken, Atina hükümetinin son tercihi borçlarını ödeyemeyip, iflas etmek olacak.
Bu seçenekler tek tek değerlendirildiğinde, birinci tercihin gerçekleşmesinin imkansız olduğu görülüyor. İkinci tercih AB tarafından bertaraf edildi. Üçüncü tercih için Avrupalı bankalardan destek alınması gerekecek ancak böyle bir şey pek olası görünmüyor. Dördüncü seçenek Almanları fazlasıyla memnun eder ancak Yunanlılar euro bölgesinden çıkacak kadar 'aptal’ değil.
En nihayetinde Atina hükümetinin elinde sadece borcunu ödeyememe seçeneği kalıyor. Ancak Yunanistan’ın borcunu ödeyememesi, euro bölgesi içinde domino etkisi yaratacaktır. Çünkü İspanya ve Portekiz’in de benzer sorunlar yaşanıyor.
ŞİMDİLİK KURTULABİLİR
Yunanistan şimdilik, mükemmel borç yönetimi sayesinde büyük bir krizden kurtulabilir. Ancak, AB’nin ekonomi politiği göz önünde bulundurulduğunda, bu durum büyük bir dezavantaj yaratabilir.
Çünkü AB liderleri sadece krizin kaçınılmaz olduğu noktada devreye girme sözü verdi. Yunanistan’ın likidite pozisyonunun, borç ödeyebilme pozisyonundan daha iyi olması insanları aldatsa da ülke aşamalı ve pek de dikkat çekmeyen bir süreçte borcunu ödeyemeyecek gibi görünüyor.