İnternet sitesinden bir açıklama yapan parti, “Bizler ‘Yeniden Refah Partisi’ olarak, milletimizin ve tüm insanlığın kurtuluşunun tek çaresi olan Milli Görüş zihniyetinin temsilcileriyiz” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı:
“Tam manasıyla benimsemiş olduğumuz Milli Görüş zihniyetinin, almış olduğumuz siyasi terbiyenin bir gereği olarak, ve kısa süre önce kurulmuş olmasına ragmen milletimizin büyük ilgisine ve teveccühüne mazhar olmuş bir siyasi parti olarak, ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren hiçbir olaya, özellikle de tüm milletimizin sandık başına gideceği seçimlere ilgisiz ve kayıtsız kalmamız söz konusu olamaz.
Ülkemizde çok kısa bir zaman içerisinde “31 Mart Yerel Seçimleri”nin yapılacağı hepimizin malumudur. Milli Görüş Lideri Merhum Prof Dr Necmettin Erbakan Hocamız siyasi hayatı boyunca her seçimde mutlaka hayrın kendisi olan Milli Görüş zihniyetinin temsilcisi adayların veya partinin yer alması için en büyük çabayı göstermiş, çeşitli sebeplerle bunun gerçekleştirilememesi durumunda ise hiçbir seçimi boykot etme yoluna gitmeyip, mevcut seçenekler içerisinde “ehven” olanını (hayra daha yakın olanını) belirleyerek bu seçeneği desteklemiştir.
1980 yılında TBMM’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sn. Muhsin Batur’un MSP grubu tarafından desteklenmesi, 1983 Milletvekili seçimlerinde Refah Partisi’nin seçimlere girmesine müsade edilmemesi karşısında çeşitli illerdeki Milli Görüş çizgisine daha yakın bağımsız adayların desteklenmesi, 2010 Anayasa Referandumu’nda “yetmez ama evet” ifadesiyle anayasa değişikliğinin desteklenmesi bu husustaki önemli örneklerdir.
Bizler Yeniden Refah Partisi olarak kurulduğumuz günden bugüne kadar ifade ettiğimiz gerçekleri bundan sonra da ifade etmeye devam edeceğiz. Bu davranışımız vatanımızı ve milletimizi samimi olarak sevmemiz ve ülkemiz için her alanda daha iyiye ulaşılmasını istememizin bir sonucudur.
Bizim anlayışımızın temelinde kim yaparsa yapsın, doğruya doğru, yanlışa da yanlış demek vardır. Doğruyu, faydalıyı, hayırlı olanı desteklemek, yanlışı, zararlıyı ve şerri de ortadan kaldırmak temel düsturumuzdur.
Parti olarak ilk günden itibaren ifade ettiğimiz gerçeklerin başında mevcut iktidarın çok sayıda faydalı hizmetlerinin de bulunduğu gerçeğidir.
Ülkemizde son 17 yıldır iktidarda bulunan irade; inanç özgürlüğünün sağlanması alanında önemli adımlar atmıştır. İmam Hatip Liseleri’nin, Kuran Kursları’nın açılması, başörtüsü zulmünün ortadan kaldırılması ve milletin inancıyla kavgalı devlet yapısından milletin inancıyla barışık bir devlet yapısına geçilmesi gibi çok önemli hizmetler yapılmıştır. Bütün bunlar; 1000 senedir İslam’ın bayraktarlığını yapmış milletimizi ve bizleri elbette ki memnun etmiş adımlardır, önemli hizmetlerdir.
Devlet kademelerinde, bürokraside bu ülkenin dindar ve inançlı evlatlarının görev almaları, yıllardır süregelen askeri vesayetin kaldırılması da son derece olumlu gelişmeler olmuştur.
“BUNLARIN HEPSİNİ TAKDİR VE TEBRİK EDİYORUZ”
20 sene öncesinin Türkiye’sinde bir tane başörtülü milletvekiline dahi tahammül edilemezken, bugün başörtülü milletvekillerimiz, bakanlarımız, büyükelçilerimiz olmuştur ve bu gelişmeler milletimizi de bizleri de ziyadesiyle memnun etmektedir.
Evet; mevcut iktidar döneminde;
- İnanç özgürlüğü alanında önemli adımlar atılmıştır,
- Dış güçlerin ülkemiz ve İslam Alemi aleyhinde attığı adımlara, yaptıkları haksızlıklara en azından sözlü olarak da olsa karşı çıkılmıştır.
- Köprüler, duble yollar, hızlı tren hatları, hastaneler, okullar, 26 adet yeni havalimanı ve İstanbul 3. Havalimanı gibi önemli altyapı ve üst yapı hizmetleri yapılmıştır.
- TSK’nin kullandığı yerli ve milli silah ve teçhizatın oranı önemli ölçüde artırılmıştır
- Son derece önemli belediyecilik hizmetleri yapılmış, şehirlerimizin çehresi değişmiştir.
- TOKİ eliyle vatandaşımızın konut sorunu büyük ölçüde çözülmüş,
Bunların hepsini takdir ve tebrik ediyoruz...
Ancak çok önemli bir diğer gerçek de ülkemizde son 17 senede ekonomi alanında pekçok yanlış adımın atıldığıdır;
- Ülkemizde uygulanması gereken Üretim-istihdam-ihracat ekonomisi yerine 17 seneden beri borç-faiz-ipotek ekonomisi uygulanmıştır.
- Kaynak elde etme yolu olarak sadece borçlanma, devlet varlıklarının satışı, vergi ve zam enstrümanları kullanılmıştır.
- Bu politikalar sonucunda kamunun toplam iç ve dış borcu, özel sektörün toplam iç ve dış borcu ve vatandaşın bankalara borcu ciddi şekilde artarak toplam olarak 900 milyar $ seviyesine ulaşmıştır.
- 17 senede devlet varlıklarının satışından elde edilen 68 milyar $ toplam gelir, üzülerek ifade etmek gerekir ki kamunun 3 senede ödediği faize eşdeğer bir meblağdır. Bu satışlardan elde edilen gelirler yetmediği gibi, ülke olarak elimizde kalan son varlıklarımız “Varlık Fonu” adı altında ipotek ettirilerek karşılığında borçlanma yoluna gidilmiştir.
- Elde edilen kaynaklar beton ve çimentoya, AVM ve Rezidans inşaatlarına aktarılmış, sanayileşme, istihdam, teknoloji, ar-ge ve eğitim alanları ihmal edilmiştir.
- Yerli üretim yerine ithalat teşvik edilmiş ve artırılmış, bunun sonucunda Türkiye pekçok alanda daha çok dışarıya bağımlı hale getirilmiş, dış ticaret açığı yıllık 80 milyar dolar seviyesine kadar çıkmıştır. Türkiye ununu, buğdayını, tohumunu dahi ithal eder hale gelmiştir.
- Bütün bunların sonucu olarak ve özellikle yüksek vergiler, iç pazardaki daralma ve durgunluk, istikrarsız ve sürekli artan döviz kurları gibi sebeplerle KOBİ’lerin hayatta kalması son derece zorlaşmış, hatta büyük işletmeler dahi ‘konkordato’ ilan etme noktasına gelmiştir.
- Havaalanı, köprü, double yol, hastane, okul ve stadyum inşaatları yapılmış ancak dar gelirlinin derdine kalıcı bir şekilde derman olacak adımlar atılamamış, asgari ücret, memur – emekli maaşları yeterli düzeyde artırılamamış, buna mukabil olarak vergiler, doğalgaz, elektrik, akaryakıt fiyatları ciddi şekilde artmıştır.
- 17 sene boyunca yapılan yüzlerce kamu hizmeti açılışının içerisinde malesef ki üretime, istihdama, ihracata yönelik, milli gelirimizi artırmaya yönelik fabrika ve sanayi tesisleri hiçbir zaman yer almamıştır.
- Tarımsal üretimin girdi fiyatlarındaki artışlar, buna mukabil tarım ürünlerinin taban fiyatlarının neredeyse yerinde sayması çiftçi ve köylümüzü en olumsuz şekilde etkilemiş, ülkemizde tarım ve hayvancılık neredeyse tamamen bitme noktasına gelmiştir.
- Milli gelir “reel” olarak artırılıp, 82 milyon arasında adil bir şekilde paylaştırılamamış, zengin daha zengin, fakir daha fakir olmuştur.
“MALESEF CİDDİ YANLIŞLAR YAPILMIŞTIR”
Son 17 senede ekonomik gidişatın yanında dış politikada da malesef ciddi yanlışlar yapılmıştır;
- Ülkemizin ve tüm İslam Alemi’nin bekası için hayati öneme sahip D-8 Organizasyonu’na gerektiği gibi sahip çıkılmamış, bunun yerine kuvveti üstün tutan zihniyete sahip olduklarından dolayı derdimize derman olması mümkün olmayan AB, G-20 ve ABD ile ortaklık tercih edilmiştir.
- Ortadoğu’nun ve komşu Müslüman ülkelerin bugünkü durumuna gelmesinin asıl sebebi olan “Büyük Ortadoğu Projesi”ne malesef ki destek olunmuştur.
- Türkiye’nin bekasının etkili şekilde korunmasının en önemli unsurlarından olan Kıbrıs konusunda uluslararası müzakerelerde malesef ki birtakım tavizler verilmiştir.
Yeniden Refah Partisi olarak her fırsatta ifade ettiğimiz gibi tüm bu gerçekleri Türkiye’deki alışılagelmiş muhalefet anlayışında olduğu gibi “mevcut iktidar gitsin de, ne olursa olsun” zihniyetiyle değil, “bu sorunlar çözülsün de, kim çözerse çözsün” zihniyetiyle ortaya koyuyoruz. İktidar sahiplerine “kardeşlik vazifemizi”, milletimize de “uyarı vazifemizi” yapıyoruz.
Bizler bu uyarılarımızı vatanımızı, 82 milyon memleket evladının tümünü samimi olarak sevdiğimiz için, kurtuluşunu ve refahını istediğimiz için, “dost acı söyler” prensibi ile yapıyoruz. Partimizi kurarken özellikle vurguladığımız gibi biz; eksikleri tamamlamak, yapılan faydalı işleri takdir ve tebrik etmek, yanlışları da düzeltmek için çalışıyoruz.
Bütün bu yanlışların ve gerçeklerin altını çizip, Yeniden Refah Partisi olarak bu yanlışların düzeltilmesi için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en etkili şekilde mücadele edeceğimizi, yapılan hayırlı hizmetleri de her zaman takdir etmeye devam edeceğimizi ifade ettikten sonra, önümüzdeki seçimlerin TC Cumhurbaşkanı’nın ve bir anlamda hükümetin seçileceği bir seçim olmadığı, belediye başkanlarımızı seçeceğimiz bir seçim olduğunu, bu nedenle oy verirken ‘belediyecilik hizmetlerinin gözönünde bulundurularak’ oy verilmesi gerektiği gerçeğini de ifade etmemiz gerekir.
Diğer çok önemli bir husus; bizlerin Yeniden Refah Partisi olarak sadece 3,5 ay önce kurulmuş bir siyasi parti olarak bu önümüzdeki seçimlere yasal prosedürlerden dolayı giremeyeceğimiz hususudur. Fakat daha önce de ifade ettiğimiz gibi bizim siyasi geleneğimizde hiçbir zaman millet iradesinin tecelli arenası olan seçimleri boykot etmek şeklinde bir davranış yoktur. Bu nedenle Yeniden Refah Partisi mensupları ve seçmenleri olarak 31 Mart yerel seçimlerinde sandık başına giderek oyumuzu kullanmamız gerekmektedir.
Bu noktada çok önemli bir gerçek de; Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın Başbakanlığı’nda kurulan ve hizmet ve başarı anlamında sadece Türkiye değil, dünya şampiyonu olan 54. Hükümet’in işbaşına gelmesinde, bir başka deyişle bu hükümeti doğuran sebep olarak Refah Partisi’nin 1995 seçimlerinde birinci parti olmasında en büyük paylardan bir tanesi 1989 ve 1994 yerel seçimlerinde işbaşına gelen Milli Görüş belediyeciliği anlayışı ve bu anlayışın ortaya koyduğu efsane hizmetlerdir.
Milletimizin 1989 ve 1994’de Milli Görüş belediyeciliği ile, bu efsane hizmetlerle tanışması, Refah Partisi’nin 1995 Milletvekili seçimlerinde birinci parti olmasında rol oynayan son derece önemli bir etkendir.
Milli Görüş belediyeciliği öncesinde, “şehir” dendiğinde akla genel olarak 5 madde gelmekteydi;
- Çöp
- Çamur
- Çukur
- Susuzluk
- Hava kirliliği
“Belediye” dendiğinde de akla 3 madde gelmekteydi;
- Borç
- Adam kayırma ve suistimal
- Vatandaşa kapıları kapalı ve tepeden bakan belediye
‘GİZLİ’ VEYA ‘AÇIK’ İTTİFAKLAR YAPARAK…
31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’ne yaklaşmakta olduğumuz bu noktada muhalefet kanadına bakıldığında, üzülerek ifade etmek gerekir ki bu kanatta yer alan partiler Milli Görüş belediyeciliği öncesindeki bu dönemin ve zihniyetin uzantıları ve temsilcileridir. Sahip oldukları zihniyet geçmişte yıllarca belirtmiş olduğumuz bu aksaklıkları, bu sorunları üreten belediyecilik anlayışını ortaya koymuştur.
Bu nedenle, muhalefet kanadındaki bu partilerin ve bu zihniyete sahip adayların yeni dönemde de farklı bir tabloyu ortaya koymaları, mevcut belediyelerle ilgili olarak ifade ettikleri sorunları çözmeleri, belediye hizmetlerini mevcut durumdan daha iyi bir noktaya taşımaları, milletimizin özlediği belediyecilik hizmetlerini gerçekleştirmeleri, belediyelerin içinde veya dışındaki dindar vatandaşlarımıza gerektiği şekilde muamele etmeleri zihniyetleri ve geçmişten bugüne gelen çizgileri (geçmiş referansları) sebebiyle mümkün görünmemektedir.
Ayrıca, Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız’ın vefatından bu yana parti yönetiminin atmış olduğu Milli Görüş prensiplerine ve istikametine aykırı sayısız adımlar nedeniyle milletimizin gönlündeki yerini ve milletimizin teveccühünü her geçen gün biraz daha kaybeden, parti yönetiminin zihniyeti ve davranışları dolayısıyla Milli Görüş çizgisinden tamamen uzaklaşan ve muhalefet bloğu içinde yer alan bir diğer siyasi parti ise, kazanma şansı olduğunu iddia ettiği seçim bölgelerinde Milli Görüş zihniyetine son derece uzak adaylar ile seçime girdiğinden, bu partinin de söz konusu birkaç ilde seçimi kazanması halinde dahi vaad ettiği belediyecilik hizmetlerini sağlaması mümkün değildir.
Bu parti ile ilgili bir diğer önemli husus da; parti yönetiminin birçok seçim bölgesinde ‘gizli’ veya ‘açık’ ittifaklar yaparak, Milli Görüş çizgisine en uzak noktada olan çok sayıda belediye meclis üyesi adayını kendi listesinden aday göstermiş olmasıdır.
Bütün bu açık gerçekler dolayısıyla; Milli Görüş beklentisiyle bu partiye verilecek oylar asla Milli Görüş’e verilmiş oylar olmayacaktır.
Kısaca ifade etmek gerekirse; bu malum partinin yönetimini elinde bulunduran kadronun yaptığı Erbakan Hocamız’ı ve Milli Görüş’ü temsil etmek değil, “Milli Görüş ve Erbakan Hocamız’ı siyasete alet etmektir”.
SONUÇ OLARAK;
31 Mart 2019 Yerel Seçimi’nde Yeniden Refah Partimiz’in kıymetli mensuplarının, partimize gönül vermiş seçmenlerimizin ve tüm memleket evlatlarının sandık başına gitmesinin ve işaret ettiğimiz bu gerçekleri göz önünde bulundurarak oylarını kullanmalarının ülkemiz ve milletimiz için daha faydalı olacağına inanıyoruz ve seçim sonuçlarının ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’dan niyaz ediyoruz.”