FİKRET ERTAN
İkinci Dünya Savaşı'nın son yılları sırasında başlayan ve 1945 yılında Amerika'yı tarihin ilk nükleer gücü yapan nükleer programı, tamamen yerli bir programdı. Başka bir ifadeyle Amerika nükleer programını tamamen kendi bilimsel ve teknolojik imkânlarıyla gerçekleştirmişti.
Oysa, dünyanın ikinci büyük nükleer gücü Sovyetler Birliği (SB) için aynı şey söylenemezdi; zira SB her ne kadar kendi bilimsel ve teknolojik imkanlarını nükleer güç olmak için seferber etmiş olsa da Sovyet nükleer programı başarısı için dış katkıya ihtiyaç duymuş, bunu da Amerika'nın nükleer sırlarını casuslar yoluyla çalarak yapmıştı.
Bu casuslar konuyla ilgili olanların yaklaşık 50 yıldır bildiği isimler. Alman asıllı Klaus Fuchs, Amerikalı David Greenglass, Ethel ve Julius Rosenberg gibi isimler bunlar. SB hesabına casusluk yapmak suçundan mahkum olan ve bu yüzden idam edilen Ethel ve Julius Rosenberg davası filmlere, kitaplara, belgesellere konu olmuş bugün de tartışılan bir ilginç dava.
Bu saydığım isimler nükleer casusluk literatürüne geçmiş klasik isimler. Ancak 10 gün kadar önce açıklanan bir gerçek, bugüne kadar bu liste dışında kalmayı başaran ya da kasten liste dışında tutulan yeni bir ismi ortaya koymuş bulunuyor.
Bu yeni isim George Koval ve bu ismi dünyaya ilan eden de Rusya Devlet Başkanı Putin'den başkası değil. Kendisi de yıllarını casusluk dünyasında geçiren eski KGB Albayı Putin, 2 Kasım günü Kremlin Sarayı'nda düzenlenen bir tören sırasında George Koval'ı ölümünden sonra da olsa en büyük Rus devlet nişanı olan Rusya Federasyonu Kahramanlık Madalyası ile taltif ederken Koval'ın Sovyetlere katkısını şöyle tarif etti: 'Koval, projenin gizli tesislerine sızmayı başarabilen tek Sovyet istihbarat subayıdır. Onun çalışması sayesinde SB'nin kendi atom bombasını yapması için gereken zaman önemli ölçüde hızlanmıştır.'
Putin'in bu açıklamasıyla yakın tarihin nükleer casusluk tarihi birdenbire allak-bullak oldu, bu tarih konusunda bugüne kadar söyleneni yazılan pek çok ister istemez geçersiz hale geldi ve dünya George Koval ismini ilk defa duydu.
Esasen Amerikan istihbarat makamları Koval ve faaliyetlerinden yaklaşık 50 yıldan bu yana haberdardılar; ama Koval'ı tanıyanları, onunla ilgisi olanları sessiz kalmaya, ondan söz etmemeye ikna etmeyi başardılar ve onlar da bugüne kadar hep sustular. Bunlar şimdi basına konuşuyor, Koval'ın nasıl birisi olduğunu anlatıyorlar.
George Koval anne ve babası Çarlık Rusya'sından Amerika'ya göç eden bir Yahudi aileden geliyor. Koval, 1913 yılında Iowa eyaletinin Sioux City adlı şehrinde Abraham adlı babadan, Ester adlı anneden dünyaya geldi. Altı adet sinagogun bulunduğu doğduğu şehirde oldukça büyük bir Yahudi cemaati yaşıyordu. Kovallar Amerika'yı ve dünyayı sarsan ekonomik kriz sırasında 1932 yılında yeniden SB'ye geri döndüler ve Sovyet diktatörü Joseph Stalin'in Yahudiler için yurt olarak tayin ettiği Birobijan bölgesinde yaşamaya başladılar. Birobijan, Sibirya'nın uzak köşesinde Pasifik Okyanusu'na yakın bir bölge. Bugün de bu bölgede oldukça önemli bir Yahudi nüfus yaşıyor.
Koval, Sovyetler Birliği'ne döndükten sonra eğitimine Mendelev Enstitüsü'nde devam eder ve burada kimyasal teknoloji alanında doktora alır, aynı yerde hocalık yapar. Bu enstitüde çalışırken Sovyet askerî dış istihbarat servisi GRU tarafından ajan olarak devşirilir ve daha sonra Amerika'ya gönderilir ve Amerika'nın en gizli nükleer üretim tesislerine sızmayı başarı, Sovyetlerdeki patronlarına ölçülemeyecek değerde gizli nükleer bilgileri gönderir. Bunlar sayesinde de Sovyetler Amerika'dan sadece 4 yıl sonra ilk atom bombasını yapar ve bunu dener.
Geçen yıl Moskova'da 92 yaşında ölen ve bir uzmana göre atom casuslarının en büyüğü olan Koval'ın kısa hikayesi işte böyle...