Erdoğan'ı izleyenlerin toplam izlenme payı ancak 43.1 oldu. Oysa aynı gece, . Özellikle, Semra Hanımla Sinem'in birbirini "veto" ettiği ve kazananla kaybedenin belirlendiği "Son Nokta" adlı bölümde bir rekora imza atıldı. Bu bölüm, yüzde 71.7 izlenme payı ile tüm zamanların 3. rekoru oldu. Programın "Büyük Final" adı verilen ilk bölümü bile yüzde 42.9 izlenme payı ile Erdoğan'ın basın toplantısını çeşitli kanallarda izleyenlerin "toplamını" geride bıraktı.

Peki genciyle yaşlısıyla Türkiye'nin, kaderini belirleyecek bir zirveye değil de gelin-kaynana kavgasına ilgi göstermesi nasıl bir psikolojinin eseri? Uzman psikolog ve sosyologlar yanıtladı...

Mümin Sekman (Kişisel Gelişim Uz.)
'Semranım'ın kriterleri Kopenhag'dan önemli
Bu çok normal. Çünkü hayatının sınırı evinin duvarlarından ibaret olan insanlar için, 'kaynana kriterleri' Kopenhag kriterlerinden daha önemlidir. AB komiseri Günter Verheugen 'Şırnaklı Şerife'ye gömlek yakasındaki lekeleri iyi çıkaramadığı için baskı yapamaz. Ama kadının sınıf atlamak için evlendiği erkeğin annesi yapabilir. Aslında bu program Türkiye'nin AB'ye gelin olmasının sıradan insanın dünyasına tercümesidir. Semra Hanım Fransa, Ata ile Sinem ise Türkiye ile Yunanistan'a benziyor.

Erdal Atabek (Sosyolog)
Herkes kendinden bir parça buldu
Programda annenin oğlu üzerinde ciddi egemenliği sözkonusu. Ata'yı annesi Semra Hanım yönetiyordu. Çocuk bağımsız olmadığı gibi anne de onsuz yapamıyordu. Burada her ikisinin de birey olamama sorunu yaşadığını söylemek gerekir. Bir başka gerçek de programı izleyen ve reyting rekoru kırılmasını sağlayan izleyicilerin büyük bölümünde de aynı sosyolojik gerçeğin bulunduğu.

Arus Yumul (Bilgi Ünv. Sos. Böl. Bşk.)
Kamusala değil özele meraklıyız
Bu tür programların arkasında sıradan insanların da hayatlarının ilginç olabileceği fikri yatar. Biz toplum olarak kamusalı terk edip özel olana karşı ilgi duymaya başladık. Türk toplumu politik, siyasi yönünü kaybetti. Kamusaldansa herkesin hayatında olan gelin-kaynana ya da anne-oğul ilişkisi ilgi topladı.