Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye ile AB arasında müzakerelerin resmen başlamasının, Türkiye'nin yanı sıra AB, bölge ve dünya için tarihi bir olay olduğunu belirterek, Türkiye'nin tam üyelik için katedeceği yolun asfalt olmadığını vurguladı.
Gül, Lüksemburg'da Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, uzun ve yorucu çalışmaların sonucunda müzakerelerin resmen başladığına işaret ederek, çalışmaların bundan sonra da yoğun şekilde süreceğini belirtti.
Gül, Türkiye-AB ilişkileri sürecinde bundan sonra yükün büyük bölümünün Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan'ın üzerinde olacağını kaydetti ve kendisine başarılar diledi.
"DÜNYAYA BÜYÜK HEDİYE"
Müzakerelerin başlamasının birçok bakımdan tarihi niteliğe sahip olduğunun altını çizen Gül, şöyle konuştu:
Bütün dünya için tarihidir. Soğuk savaş döneminden sonra özellikle 11 Eylül'den sonra dünya, çatışmalar, kavgalar, etnik gerginlikler, kötü haberlerle karşı karşıya kalmıştır. Nereye baksanız ümit kırıcı, nereye baksanız iç karartıcı haberler var.
İlk defa dünya büyük ve olumlu bir gelişmeyle karşı karşıyadır; bu kadar bölünmeler, parçalanmalar ve kavgaların yaşandığı süreçten sonra ilk defa büyük bir birleşme, büyük bir beraber olma ve büyük bir olumlu hava yayılmaya başladı. Bugün herkes yeni güne gözünü böyle açtı, Doğu, Batı, Asya, Avrupa, İslam ya da Hıristiyanlık kavga ya da ayrışma yerine bugün ilk defa birleşmeyi görüyoruz. Bundan büyük bir olumlu hava olamaz, bu dünyaya büyük bir hediyedir.”
“AVRUPA DÜN VERDİĞİ KARARLA KENDİ STATÜ, KİMLİK VE GELECEĞİNİ DE TESPİT ETMİŞ OLDU”
“Avrupa dün verdiği kararla kendisinin statüsünü, kimliğini ve geleceğini de tespit etmiş oldu” diyen Gül, Avrupa'nın aldığı kararla yeni bir statüye ulaştığını kaydetti. Gül, şöyle konuştu: “Avrupa'nın bu stratejik kararı, Avrupa'yı artık küresel planda önemli bir rol oynayacak bir aktör haline getirdi. Dolayısıyla Avrupa kendi için de stratejik bir karar vermiş oldu. Avrupa'nın büyük olabilmesi için tarih boyunca iki şeye ihtiyacı olmuştur: Biri çok kültürlülüğü hazmetmek, ikincisi de Asya'ya köprü olmak. Türkiye ile Avrupa çok kültürlü insanlarla farklı dinlerle yaşama kararını vermiştir.”
Türkiye-AB ilişkilerinin bölge için de ayrı bir önemi olduğunu ifade eden Gül, Türkiye'nin Balkanlar'da, Kafkasya'da ve Ortadoğu'da daima istikrar yayan bir ülke olduğunu, AB ile beraber Türkiye'nin bu işlevini çok daha emin ve güçlü şekilde yaymaya devam edeceğini kaydetti.
“Dün büyük bir tarihi dönemeç geçilmiştir, büyük bir adım atılmıştır” diyen Gül, Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkilerin geçmişinin çok eskilere dayandığını hatırlattı. Gül, Türkiye'nin 1000 yıldır Avrupa'da, 200 yıldır Avrupa siyasi kurumsallaşmasının içinde ve son 50 yıldır da AB ile farklı ilişkiler içinde olduğunu belirterek, “Bu tarihin gidişinin bir bakıma tescil edilmesidir” diye konuştu.
Türkiye'nin çağdaş dünya ile beraber olmayı ve evrensel standartları kendine taşımayı, AB ile hayata geçirmeyi planladığını söyleyen Gül, “Bu karar ile Türkiye çok daha öngörülebilir bir ülke olmuştur. Bir ülkenin geleceğinin öngörülebilir olması kadar önemli bir şey yoktur. Demokrasi, istikrar ve refah açısından bu çok önemlidir” dedi. Türkiye'nin bu standartları AB için olduğu kadar, kendi halkı için de istediğinin altını çizen Gül, Türk halkının daha fazla özgürlük, demokrasi için uğraştığını, uğraşmaya devam edeceğini belirtti.
Gül, şöyle devam etti: “Reformları devam ederek geliştireceğiz. Keşke bunlar AB ile bir bağlantı yokken çok önce gerçekleşmiş olsaydı ama her şey için bir vesile gerekiyor. Daha önce de birçok kereler AB bağlantısı dışında adımlar atılmıştı. Türkiye son üç yıldır demokratik bir ülke oldu demiyorum ama çok çok daha pekişmiştir, çok daha kurumsallaşmıştır. AB'nin komisyon raporuyla Türkiye'nin kritik eşiği geçtiği tespit edilmiştir, yani ilk defa halkı Müslüman olan bir ülke Avrupa standartlarında bir demokrasiyi gerçekleştirmiştir. Bu sadece Türkiye için değil, tüm dünya için çok anlamlıdır ama her şeyden önce de kendi halkımız için, kendi vatandaşlarımız için çok önemlidir. Çünkü o demokrasinin nimetlerinden bizim halkımız faydalanacaktır.”