Hıncal Uluç'un Sabah gazetesi çalışanları ve yönetimiyle ilgili şikayetlerine bir yenisi daha eklendi!..
Uluç, kurum içinde yakaya takılması zorunlu olan kartları kimsenin takmamasına fena halde takılmış durumda...
Sabah çalışanlarının yaka kartlarını sadece turnikeyi geçmek için kullandığını belirten Hıncal Uluç, bazı Sabah çalışanlarının arka ceplerinde taşıdıklarıkartı çıkarmadan popolarını turnikeye sürterek kilidi açtıklarını anlattı...
YÜRÜTEMEYECEĞİNİZ KURALI KOYMAYIN!
Sabah yönetiminin, artan terör olayları nedeniyle geçen hagfta personele yaka kartı zorunlulğu getirdiğini ancak kimsenin bu zorunluluğa uymadığını belirten Uluç, yöhetime "Yürütemeyeceğiniz kuralı koymayın. Koymayın ki, otoriteniz, saygınlığınız azalmasın.." diye seslendi...
YA "BU GAZETE DİNGONUN AHIRI" DEYİN YA DA PARA CEZASI VERİN!
Yönetime yönelik eleştiride hızını alamayan Hıncal Uluç, "Ya kuralı kaldırın. 'Bu gazete dingonun ahırıdır. İsteyen, istediği gibi gezer, dolaşır, girer, çıkar' deyin.. Ya da uyarınızı takmayan bizlere, anlayacağımız dilden hitap edin.." dedi ve para cezası istedi..
İşte Hıncal Uluç'u o yazısı:
BİZ KURTARACAĞIZ ÖYLE Mİ?..
Bu gazeteye 1990 yılı sonunda geldiğimde bana bir yaka kartı verdiler.. Tam 27 yıldır, beni gazete içinde kartsız dolaşırken gören olmadı..
İki sebepten..
Bu kadar kalabalık bir gazetede herkesin herkesi tanıması mümkün değil. Asansörde yanındaki, gazetenin kafe, büfe restoranında sağında solundakinin kim olduğunu, ne yaptığını bilmen iyi şey.. İnsancıl yani.. İnsan olmak, iletişimle başlar. Tanımak, iletişimin ilk adımı..
İkincisi.. Gazete Dördüncü Güç.. Bu ülkede kurallar var. İşimizin en büyük kısmı kurallara uymayanları belirlemek, uyarmak.. Düzeni sağlamak..
Kendi gazetemin kuralına uymayan ben, trafikten Anayasa'ya her türlü kuralı ihlal edeni, nasıl eleştiririm?.
O günden bu güne, bu gazetede benim gibi her zaman yaka kartını asan tek kişiye rastlamadım, iyi mi?.
O kart, güvenlikli giriş kapısını açmak için kullanılıyor, o kadar.. Çantada, cepte, bir yerde saklıyor, kapının önünde aramaya başlıyorlar.
Hele pratik çözüm bulanlar var, inanmazsınız..
Arka ceplerine koyuyorlar kartı. Kapıya gelince, kartı göstermeleri gereken elektronik noktaya, dönüp popolarını yaslıyorlar.
Gazetede bunca yönetim değişti, o kartları taktırmayı hiçbiri başaramadı.
Takmıyoruz.. Kartı da, kuralı da takmıyoruz..
Biz, Dördüncü Güç olarak "Kurallara uyun" deme durumunda ve görevinde olanlar, kendi gazetemiz kurallarını takmıyoruz..
Niye takmıyoruz?.
Efendim kartı takınca "Damgalı eşek" gibi oluyormuşuz..
Haklılar.. Bu ülkede kurallara sadece "Eşekler" uyuyor.. Baş eşek de bendenizim, 27 yıldır..
Geçen hafta gazete yönetimi bir duyuru yayınladı..
Terör çok sık ve her yerde vurmaya başlamıştı.
İhbarlar artmış, kapının önüne görevli polis ekipleri gelmişti. Bu ortamda gazete içinde, asansör ve koridorlarda dolaşan kişilerin, özel, resmi, üniformalı sivil her güvenlik görevlisi tarafından tanınması gerekiyordu. Uyarı "Yaka kartlarını en görünür şekilde taşıyın" diye geldi.
Günlerden beri, asansörde iner çıkarken, koridorlarda yürürken, yaka kartını görünen yere asan tek kişi görmedim.
Çünkü hepsi kuralın uygulanmayacağını biliyorlar.
Bu köşeye başladığımdan beri, hep şunu yazdım..
"Yürütemeyeceğiniz kuralı koymayın.
Koymayın ki, otoriteniz, saygınlığınız azalmasın.."
Şimdi bizlere o yazılı uyarıyı gönderenlerden rica ediyorum.
Ya kuralı kaldırın. "Bu gazete dingonun ahırıdır. İsteyen, istediği gibi gezer, dolaşır, girer, çıkar" deyin..
Ya da çok ama çok haklı güvenlik gerekçelerini bile umursamayan, uyarınızı takmayan bizlere, anlayacağımız dilden hitap edin..
Nedir o?.
"Yaka kartını görünen yerde taşımayanlara her defasında 100 lira para cezası verilecektir." Biz sadece verilen, takip edilip uygulanan cezadan anlarız!.