Abdülkadir Selvi'nin bugünkü köşe yazısı şöyle;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemini başlatıyoruz” açıklaması ile Türkiye, yeniden reform iklimine girdi.
Erdoğan, reform yapılacak alanları, ekonomi, hukuk ve demokrasi olarak ilan etti. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, reform çalışmaları kapsamında TÜSİAD, TOBB ve MÜSİAD ile bir araya geldi. Gül, ayrıca Azınlık Vakıfları Temsilcileri ile ve Meclis’te İnsan Hakları ile Adalet Komisyonu üyeleriyle görüştü. Erdoğan kabine toplantısından sonra, “Reform paketlerimizi iş dünyası başta olmak üzere her kesimle konuşarak, tartışarak olgunlaştırıyoruz.İnşallah ekonomik, hukuki, idari reform paketlerimizi bütçeden sonra meclisimizin gündemine taşımaya başlıyoruz” dedi. Reform gündemine dönülmesini ülkemiz ve AK Parti açısından yararlı görüyorum. Ancak çok büyük beklentiler oluşturulmaması gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Daha çok uygulamadan kaynaklanan aksaklıkların giderilmesine yönelik düzenlemeler içeriyor.
İKİNCİ ÇÖZÜM SÜRECİ DEĞİL
Başından beri altını çizmeye özen gösterdiğim bir nokta var. O da reform sürecinin geçmişte yaşanan çözüm süreci ile karıştırılmaması. Bu dinamikleri farklı olan, yeni bir süreç. Bu süreç ikinci bir çözüm süreci değil. Çozüm sürecinde önemli kazanımlarının yanı sıra uygulamadan kaynaklanan yanlışlar yaşandı. Ayrıca ABD ve İngiltere çözüm sürecinin başarılı olmasını istemediler. Engellediler. ABD’nin maşası olan PKK çözüm sürecini sabote etmek için her yola başvurdu. Hendek savaşlarının başlatılması gibi.
BAHÇELİ’NİN DESTEĞİ ÖNEMLİ
Çözüm sürecinde muhatap HDP’ydi. Reform sürecin paydaşı ise cumhur ittifakının ortağı olarak MHP. Bu açıdan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “2021 yılı reform yılı olacaktır. Bizim de anlayışımız ve özlemimiz budur. Hukuktan ekonomiye, daha doğrusu hayatın her alanında 2023 vizyonuna muvafık ve müzahir bir reform seferberliğine sonuna kadar destek olacağımızın güvence ve sözünü açık çek olarak veriyoruz” açıklaması çok önemli.
Hep vurguluyorum. Her sürecin kendine has bir ruhu var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, reform için yola çıkmışken cumhur ittifakı ortakları arasında bir siyasi sorun yaşanmaması gerekiyor. O nedenle Erdoğan, Bahçeli’yi tereddüde sevk edecek bir adımın atılmasına izin vermez.
BAHÇELİ VE SOYLU’DAN HDP ÇIKIŞI
MHP Genel Başkanı Bahçeli bir süredir HDP’nin kapatılmasını savunuyor. Bahçeli, reformlara açık çek verdiği Twitter mesajında, “HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da Meclis’teki bütçe konuşmasında, HDP’liler tarafından kayyımlar konusunun gündeme getirilmesi üzerine, “İspanya Batasuna’ya ne yapmışsa biz onu yapıyoruz. İspanya Yüksek Mahkemesi Batasuna’yı kapatırken demişti ki: Şiddetin kınanmasının reddedilmesi ve bunun diğer bütün partiler tarafından kınanırken yapılmaması terörizme örtülü bir destek anlamına gelir. Hani birileri bugün PKK’yı kınayamıyor ya” demişti.
HDP KAPATILACAK MI?
Türkiye reformlara yönelmişken HDP kapatılacak mı sorusu gündeme geldi. Bahçeli’nin HDP’nin kapatılması yönündeki çağrısının cumhur ittifakının ortak politikası olmadığı belli oldu.
1- AK Parti, kapatma davasına muhatap olmuş, ayrıca geçmişte partileri kapatılmış bir siyasi gelenekten geldiği için parti kapatmayı zorlaştıran yasal düzenlemeler yapan bir iktidar oldu.
2- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın parti kapatmaya sıcak bakmadığı biliniyor.
3- HDP, parti kapatmalar nedeniyle oluşan mağduriyetten beslenerek büyüdü. HEP ve DEP’in kapatılmasıyla başlayan süreç sonucunda HDP bugün yüzde 10 seçim barajını aşan bir parti konumuna ulaştı.
HDP’nin kapatılmasına yönelik bir çalışma yapıldığı bilgisine sahip değilim. Ancak Bahçeli’nin HDP’nin kapatılması yönündeki çağrısının üzerinde durulmayan bir yönü var. Bahçeli, böylece reform sürecinin çerçevesini de tayin etmiş oldu.