Sabah 04:00 İstanbul’dan Ankara’ya yola çıktık, TBMM’de Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç ile röportaj için tüm hazırlıklarımı birkaç gün önceden tamamlamıştım. Sabah Ankara’ya vardıktan sonra bir saat uykudan sonra kahvaltı ve bir telaş ve koşuşturma başladı. Soluğu Türkiye’nin yönetildiği meclis’in kapısında aldık. Güvenlik geçişleri, röportaj izinleri derken siyasetin soğuk ciddiyetinin yerleştiği koridorlardan geçerek Kamer genç’in odasına vardık, Kamer Bey olağan üstü bir telaş içerisinde susmayan ofis telefonu, odasında bekleyenler, ona ulaşabilen tüm dertli vatandaşlar. Kimi karaciğer nakli için sıra bekliyor, kimi iş istiyor, öğrenciler burs ya da staj yapacakları bir devlet kurumu, tam bir yardım kurumu gibi çalışıyor Kamer genç’in meclis odası, cep telefonu numarası bile halk arasında yayılmış, odasındaki telefon bir yandan cep telefonu bir yandan Kamer genç ona her ulaşabileni dinliyor. Bursa’dan Antalya’ya, Tuncel’i den Diyarbakır’a ülkenin dört bir yanından herkes onu arıyor. Arayan herkesin sorununu büyük bir ciddiyetle dinliyor, notlar alıyor. Tek kişilik muhalefet denilen Kamer Genç aynı zamanda Tek kişilik yardım kurumu, tek kişilik iş ve işçi bulma kurumu gibi çalışıyor. İleride politikaya atılıp meclise girme fikrimden anında vazgeçiyorum. Tabii bu işin şakası Allah, Kamer Bey’e sabır versin diyorum içimden.Bize Munzur suyu ikram ettikten sonra, Kamer Genç odadaki birkaç kişinin de sorunlarını not ettikten sonra, sohbetimize başlıyoruz.
H.Avşar: Sizce politika bir meslek midir? İnsanlar neden politikaya atılır?
K.Genç: Politika aslında meslekler üstü bir meslektir. Politikayla uğraşanlar ve bu yolda başarılı olanlar başbakanlık ve bakanlık gibi önemli makamlara geliyorlar bu vesile ile politika meslekler üstü bir meslektir. Politikacılar bu ülkenin kaderini tayin edebilecek makamlara geliyorlar.
H.Avşar: Siz Memnun musunuz Politika yapmaktan?
K.Genç: Evet, tabii ki memnunum politika yapmaktan, politika insanların ve ülkenin sorunlarını çözebilecek bir meslek grubudur. Tabii ki insanların ve ülkenin sorunlarını çözebilmek için, çözebilecek bir makam ve yetkiye sahip olabilmek gerekir. O makama sahip olmayınca glen insanların tek tek sorunlarını çözmeye çalışıyorsunuz, çözemeyince de büyük üzüntü duyuyorsunuz.
MİLLETVEKİLLERİ KENDİLERİNİ DÜŞÜNME HASTALIĞINA YAKALANIYOR
H.Avşar: Meclisteki milletvekillerinin tamamı gerçekten ülkeye hizmet için mşi politikaya girmiştir?
K.Genç: Milletvekilleri ülkeye hizmet etmek için gelirler, ama tabii politikada meclise gelip kendi menfaatinin peşine düşen insanlar var. Bunlarda ne yazık ki azımsanmayacak derecede fazla. Hepimiz görüyoruz, inkar etmek mümkün değil. Siyasi iktidara yakın gelip de kendini düşünme hastalığına yakalanıyorlar. Bu durumda milletvekillerinin kamuoyundaki itibarını sarsıyor.
H.Avşar: Bundan sonra da bağımsız milletvekili olarak mı kalacaksınız? Siyasi hedefleriniz neler?
K.Genç: bağımsız kalınca pek etkin olamıyorsunuz. Zaten parlamentonun kuruluşu siyasi parti yapısına dayanıyor. İçinde bulunduğunuz siyasi parti iktidara gelirse sizin düşünceleriniz halka hizmet olarak dönebilir. Bağımsız ve tek başına olunca, zaten mecliste konuşma imkanı yok denecek kadar az. Zaten beş milletvekilinin imzası olmadan önerge veremiyorsunuz.
DEVLETİN PARASIYLA MAKARNA KÖMÜR DAĞITIYORLAR
H.Avşar: Peki hangi partiye daha yakınsınız?
K.Genç: Ben Sosyal Demokrat düşünceli bir milletvekiliyim. önce SHP’den politikaya atılılıp meclise girdim daha sonra DYP’den milletvekili seçildim. Ama benim DYP’den milletvekili olmamın sebebi SHP’den dışlanmış olmamdan dolayıdır. Şimdi de ancak Sosyal Demokrat bir partide siyaset yapabilirim. Kamuoyundan gördüğüm kadarı ile de iyi bir itibarım var.Siz de gördünüz az önce Türkiye’nin her tarafından insanlar arıyor, ben de dertlerine çare bulmaya çalışıyorum. Fakat çare bulmak içinde elinizde büyük güç olması gerekiyor. İnsanlarımız yoksullukla, sefaletle, işsizlikle karşı karşıya kaldılar. Bu durum ülkenin geleceği için büyük bir felakettir. Recep Tayip Erdoğan’ın çıkıp da konuşmaktan başka yaptığı bir şey yok. Ancak seçimden seçime paketleri gönderecekler. Devletin parasıyla makarna kömür dağıtıp vatandaşın oyunu almaya çalışıyorlar. Bu maddi güç nerden geliyor? Devletin kaynaklarının yok pahasına satılmasından sağlanan kamu kaynaklarından geliyor.
H.Avşar: Bugün Başbakan olsaydınız ülkede neleri değiştirdiniz?
K.Genç: Ben Başbakan olsam evvela devlete dürüstlüğü getirirdim. Ülkeyi tek parti ve tek kişilik dikta rejiminden kurtarıp milletvekillerinin vicdanını bağımsız hale getirirdim. Şimdi milletvekilleri bağımsız değil ki, milletvekilleri genel başkanların kölesi durumunda. Milletvekili genel başkan ne derse, yani tek parmak kalkıyor. Kamu, vicdan memleket menfaati gibi bir şey söz konusu değil. Kamu mallarının yok pahasına özelleştirilmesine karşı çıkardım. Devletten talanı ve hırsızlığı kaldırmak için çalışırdım.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN SONU HAZIRLANIYOR
H.Avşar: Tayip Erdoğan ve Hükümeti sizce başarılı mı?
K.Genç: Bunlar yoksulluğu bitireceğiz diye geldiler. Tayip Erdoğan altı yıldır iktidarda hangi yoksulluğun üzerine gitti? Bu devleti çalan, çırpan hangi yoksulluğun üzerine gittiler? Yoksulluğu yok etmek için değil yoksulluğu güçlendirmek için düzenlemeler yaptılar.düşünebiliyor musunuz Helin Hanım, devletten denetimi kaldırdılar. Devletin hiçbir makamında bağımsız bir denetim yok. Bir ihalemi yapılacak kendi adamları geliyor. Hiçbir hizmet yapılmadan büyük vurgunlara büyük paralar ödeniyor. Ve bunlar denetim dışı kalıyor. Bu Türkiye’nin sonunu hazırlayan bir yönetim biçimidir.
TÜRKİYE’DEKİ KÖKTEN DİNCİ İKTİDAR…
H.Avşar: Peki sizce devlet şu anda korkulduğu gibi din devletine doğru gidiyor mu?
K.Genç: Korkunun daha ilerisinde. İnsanlar farkında değil, zaman zaman konuşuyoruz “Türkiye’ye bu gelmez” nasıl gelmez? Türkiye’deki duruma bir bakın. İtalya’daki kadın geliyor. Başına gelenlere bakın. Bu olay kadar vahşi, vahşet bir olay var mı? Birçok insanın kalitesi bu, cehalet bu kadar almış yürümüş. İnsanlar bu kadar cehalet içindeyken, Yani Türkiye’de İslam dini çok yüce kutsal bir yerdedir. Fakat Türkiye’deki bu gün ki kökten dinci iktidar bunu çok kötü kullanıyor. Bülent Arınç “Hedefe ulaşacağız ama düşe kalka ulaşacağız” diyor. Tayip Erdoğan’ın söylemleri de ortada. Şimdi dava açıldıktan sonra takkiye yapmaya başladılar. Söylemlerini yumuşattılar ama olay bunun çok çok ilerisinde.
H.Avşar: Daha da mı kötüye gidecek?
K.Genç: Tabii, daha da kötüye gidecek, yarın hanımlar sokakta gezemeyecek, nasıl gezemeyecek birkaç kişiye sokakta kezzap atıldığı zaman kadınlarımız sokağa çıkmaya korkacak. Kadınlar mecburen evde oturacak, Helin Hanım Siz Suudi Arabistan kralına mektup yazdınız Sabri Boğday’ın kafası kesilmesin diye. Biz böyle bir toplum mu olacağız. Böyle bir toplum olabilir mi? Allah insanlara akıl vermiş, bu en büyük servettir. Bunarlı böyle kötü kurallarla yıkamazsınız.
AVRUPA BİRLİĞİNE GİRMEK İÇİN KIYAFETİNİZ UYGUN DEĞİL
H.Avşar: Sizce AKP kapatılması gereken bir parti mi?
K.Genç: Bana göre hukuk işletilmeli. Türkiye Cumhuriyeti kurumlar ve kurallar ülkesidir. Suç işlenmişse Yargıtay Başsavcısının Anayasa Mahkemesinde açtığı davayı haklı bulursa bence kapatılmalıdır. Bu bir rejim sorunudur. Türkiye bugün elden gidiyor. Avrupa Birliğinden Barosso geliyor, yargımıza dil uzatıyor, ordumuza dil uzatıyor, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne dil uzatıyor, Kıbrıs’ı verin diyor. Peki bunları bizden isterken, be adam bize ne vermiş Avrupa Birliği, Avrupa Birliğine bizi almayacağınız kesin. Kendi memleketiniz de hanımlara türban mı taktırıyorsunuz. Gidin kendi memleketinizde taktırın. Ben Fransızlarla konuştum, siz kadınlarınızı kara çarşafa sokuyorsunuz, kıyafetiniz AB’ye girmek için uygun değil diyorlar.
ABDULLAH GÜL DERHAL İSTİFA ETMELİDİR. CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY OLDUĞUM TAKDİRDE HALK BENİ SEÇER
H.Avşar: Kamer Genç tek kişilik muhalefet diyorlar. Bir parti kursanız seçimlerde şansınız ne olur?
K.Genç: benim kamuoyunda çok büyük itibarım var. Abdullah Gül bana göre usulsüz olarak orada, Anayasaya aykırı olarak Çankaya Köşkü’nde oturuyor. Abdullah gül’ün Çankaya da oturmaması lazım. Anayasa’da Cumhurbaşkanını halk seçer. Gül, AKP tarafından seçilmiştir. AKP’nin Cumhurbaşkanıdır. Şimdi o oradan inerse, Anaysa Mahkemesi AKP’yi kapatma kararı verirse ve Abdullah gül’e de bir siyasi aysak getirilirse bence Abdullah gül artık orada oturamaz. Derhal istifa etmesi lazım. Cumhurbaşkanını halk seçerse, ben inanıyorum ki Cumhurbaşkanı adayı olduğum takdirde halk beni seçer. Ben yıllarca potika yapmış bir insanım, yıllarca mahkeme başkanlığı ve savcılık yaptım. Halkını iyi tanıyan bir siyasetçiyim. Bilgim var, kültürüm var, aklı selimim var, olayları önceden görebiliyorum. Türkiye’ye çok iyi bir cumhurbaşkanı olacağıma eminim.
H.Avşar: Peki Kamer Genç Başbakan olsa Güneydoğu ve terör sorununu nasıl çözerdi?
K.Genç: güneydoğu ve terör sorunu tamamı ile Türkiye’yi parçalamaya çalışan zihniyetin oradaki tezgahıdır. Birileri çıkıyor Türkiye’de Kürt sorunu var diyor. Ben diyorum ki kardeşim Kürt sorununa şöyle bakalım; nedir bu Kürt sorunu? Türkiye’nin her yerinde işsizlik var, yoksulluk var. Ayrıca çeşitli ırklara ve mezheplere mensup insanların kendi anadillerinde geçmişte konuşamama durumu var. Demokratikleşme arttıkça bu olaylar da çözülür. Eğer anadilimizde konuşalım diyorlarsa bu zaten serbest. Yok eğer biz Türkiye’yi bölmeye çalışalım diyorlarsa ki bu böyle görünüyor. Bölmeye çalışmak istemeyen insanların silahlı mücadele yapmaları mümkün değil. Silahlı mücadelenin amacı ulusal bağımsızlıktır. Silahlı mücadele yerine siyasi arenaya girilebilir. İşte parlamento herkese açık, herkes gelmiş düşüncelerini orada özgürce söylüyor. Güneydoğunun en önemli sorunu işsizlik ve yoksulluktur. İşsizliği ve yoksulluğu çözecek bir program hazırlanır. Hizmet yoksulu bölgelere hizmet götürülür. Bunu istemeyen batıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlenmesini istemiyorlar. Bunarlın başına bir silahlı örgüt saralım bunlar güçlenmesin diyorlar.
YUNAN DIŞİŞLERİ BAKANI TÜRKLERİ BİR KAŞIK SUDA BOĞAR
H.Avşar: Kamer Bey, size bakanlık teklif edilse bu hükümette yer alır mıydınız?
K.Genç: Yok ben bu hükümette asla yer almam. Benimde bir inancım var. Ben Tayip Erdoğan’ın olduğu yerde yer almam. Ben bunların yerinde olsam, Bunlar şimdi belirli bir oy alıp iktidara geldiler. Ekonomik durumlarını da düzelttiler. Aşağı yukarı sıfırdan trilyoner katrilyoner oldular. İnsanların yeter diyecek bir noktalarının olması lazım. Her gün cep dolsun cep dolsun fazla para da insana zarar verir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş meselesine, ilkelerine bağlı kalarak işler yapsa, 85 yıllık devlet geleneklerini yok etmeye çalışmasa, Türkiye’de ekonomik düzenlemeler yaparak yoksulluğu ortadan kaldırsa, Allah rızası için bu güne kadar getirdikleri hiçbir kanun bu milletin menfaatine değil. Hep yabancı güçlerin menfaatine kanunlar getiriyorlar. Amerika’ya ve Avrupa’ya hizmet eden kanunlar getiriyorlar. Yunan Dışişleri Bakanı Hanım geliyor, düşüne biliyor musunuz Helin Hanım Türkiye’de türbanı destekliyor. Yunana Dışişleri Bakanına mı kalmış Türkiye’de türbanı desteklemek? Yunana Dışişleri bakanı elinden gelse Türkiye’yi bir kaşık suda boğar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin türban kararları var, sen kendi ülkende karşı çıkabiliyor musun bu kararlara? AKP Hükümeti’nin temel amacı kadını ikinci sınıf vatandaş yapmaktır. Evde otursun cahil kalsın. Cahil annenin yetiştireceği evlattan bu ülkeye hayır mı gelir?
SEN NASIL BİR KOYUNSAN SÖYLE DE BİLELİM
H.Avşar: Türkiye’deki şu andaki kutuplaşmanın sonu nereye varacak?
K.Genç: Türkiye iki kutup var. Atatürk’ün kurduğu laik cumhuriyetinden yana olan kitle ve laik cumhuriyeti yıkıp yerine şeriat düzenini getirmek isteyenler var. Tayip Erdoğan onlar diyor, biz diyor. Erdoğan’ın söylemlerinde Türkiye’yi iki kafaya ayırmaya yönelik davranışlar var. Türban takmayan bir hanımın beyi devlet kurumlarında hiçbir yere gelmiyor. Bu kadar büyük bir ayrımcılık var. İslam hepimizin dinidir. Peygamberimiz bir, kitabımız bir. Bu insanları ayırmanın ne anlamı var. Çağdaş bir toplum olabilmemiz için din kurallarını devlet işlerine karıştırmamak gerekir. Anayasayı uygularsak toplumda kutuplaşma olmaz. Bunlar zavallı bir toplum istiyor. Baksana “ben uslu koyun değilim” diyor. Sen nasıl bir koyunsan söyle bilelim. Kendisi bir rahatsızlık geçirdi. Rahatsızlığının mahiyetini bile halka açıklamıyor. Halktan gerçekleri saklıyorsanız devletin en önemli makamlarında oturamazsınız.
ANTALYA ÜNİVERSİTESİNDEKİ OLAYLAR REKTÖR İÇİN KURULMUŞ BİR TEZGAHTIR
H.Avşar: Peki üniversitelerde başlayan çatışmalar sizi korkutuyor mu?
K.Genç: Akdeniz Üniversitesi Rektörü çağdaş bir insan, Türkiye’nin çağ dışı yönetilmesi karşısında çok akılcı tepkisel bir tutum içerisine girmiş, şimdi bu insanı zor duruma düşürmek için kurulmuş bir tezgahtır. Bir takım güçler Akdeniz Üniversitesi rektörünü zor duruma düşürmek için çaba harcamıştır.
TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER SAHTEKAR OLUNCA VATANDAŞ DA ONLARA ÖZENİYOR
H.Avşar: Tuncelilere iş bulmak isterken karşınıza sahtekarlar çıktı. Türkiye de işsizleri dolandıranlar çok, düşünsenize size bile ulaşabildiler.
K.Genç: birileri ben yokken sekreterime not bırakıyor bu iş konusunda. Yurt dışına işçi götürüleceğini söylediler ben de hemşerilerime yardımcı olmak için aracı oldum. Pasaport çıkarttılar vize işlemleri için bir miktar kişi başı para yatırmak gerekiyor dendi. 30 kişi gidecekti, 15 kişi parayı yatırmıştı ki, olayın bir sahtekarlık olduğunun farkına vardık, Cuma günü Tunceli’ye gidip para yatıranların paralarını tek tek geri ödedim. Bu duruma çok üzüldüm. Ama suç bende Helin Hanım, bu durumu önce çok iyi araştırmam gerekiyordu. Ne yaparsınız. Türkiye’yi yönetenlerin büyük bölümü sahtekar ve sorguncu olunca vatandaş da onlara özeniyor.
Röportaj: Helin AVŞAR / www.guardianturk.com
Fotoğraflar: Tunç Erden Yakar