Oldukça kötü günler geçirdiklerini ifade eden Adem Özköse; "Muhaliflerin medya sorumlusu arkadaşla beraber yola çıktık. 10 dakika sonra 60 70 kişilik bir grubun yolu kestiğini gördük. Daha sonra şoför indi başka bir arkadaş arabayı sürmeye devam etti. "Kimsiniz Siz?" diye sordum ve adam da bana "Allah, Suriye, Esad Bes" deyince ben kötü birşeyler olduğunu anladım.
BUNLARI ÖLDÜRECEK MİYİZ?Suriye'de kaçırılan gazeteci o anları anlattı-1Haberin videosu için tıklayın
Ben yolda sürekli gazeteci olduğumu ve haber yapmaya geldiğimi söyledim. Daha sonra bizi bir mahzene indirdiler ve kendi aralarında "Bunlara ne yapacağız öldürecek miyiz? diye konuşmaya başladılar. Ben Hamit'e hiç söylemedim duyduklarımı. Sonra bizi bir eve götürdüler ve birisi gelip kulağıma "Sizi pazarlık için kullancağız" dedi.
BİZİ AJAN ZANNETTİLER
Daha sonra bir gece polis karakolunda kaldıktan sonra sabah yola çıktık ve bir askeri karargaha gittik ve çok hakaretlere uğradık, aynı Guantanamo'daki muameleyi gördük orada. Bizi gözlerimiz bağlı bir şekilde hücreye attılar. İlk gün sorguya başladılar. Bana "Ahmet Davutoğlu sizi neden özellikle istiyor?" dediler. Ben de "Türkiye, her vatandaşını ister" dedim. Bizi ajan zanettiler ve "Hakan Fidan'ı tanıyor musun?" diye sordular. Ben Hamit'i gönderin sonra sizinle konuşayım dedim hatta yapmadığım şeyleri de kabul edecektim.
KENDİNİZİ MEZARDA HİSSEDİYORSUNUZ
Hamit'le ayrı ayrı hücrelerde kalıyorduk ve sorgularımız çapraz bir şekilde yapılıyordu. Hamit'le konuşamadık görüşemedik sesimizi duyamadık. Hücreler gerçekten çok kötüydü. İnsan Türkiye'de 10 sene ceza yatsın ama orada 2 ay kalmasın. Kendinizi bir mezarda hissediyorsunuz. Sürekli rüyalar görüyordum. Bir gece akrep girdi hücreye son anda öldürdük.
HAMİT BENİ ÖLDÜRDÜKLERİNİ DÜŞÜNMÜŞ
53 gün boyunca Hamit'i göremedim. İki hücre yanımda ama konuşamıyoruz. Konuşamadığımız için Hamit beni öldürdüklerini düşünmüş. Yemek olarak ayran ve salata veriyorlardı ama bazı günler bir ekmekle geçirdiğimiz oluyordu bir günü. İlk gece battaniye verdiler ve ayakkabılarımı yastık yaptım ve betonun üzerinde uyuduk. Kaşıkla yemek yemek yasaktı bütün yemekleri elle yemek zorunda kaldık. en kötüsü her sabah saat 4 gibi işkence sesleriyle uyanmak zorunda kaldım. Bir koğuş gördüm 60 70 tane erkek çırılçıplak bir koğuştaydı. Herkes sıcak bir havluyla bir kaç dakika ısınmak zorunda kalıyordu. Ama bize herhangi işkence yapmadılar.
2 METRE HÜCRE 200 METRE GİBİ GELDİ
Bana İHH'nın nerede olduğunu sordular bende şaşırdım önce daha sonra bir kapı açıldı ve bir baktım İHH'nın Başkanı Bülent Yıldırım karşımızda. O an müthiş bir andı bizim için. Hayata dair bir dal yakaladık orada. Daah sonra 1 hafta Hamit'le beraber kalabildiğimiz için 2 metrelik hücre 200 metre gibi geldi. Çıkmadan bir gün önce İran'lı bi yetkili geldi ve "Yarın çıkıyorsunuz" dedi. Biz hücreye döndük ama sevinemedik çünkü oradaki insanları düşündük. Ertesi gün İran'lı yetkililer bizi arabayla aldılar ve döndük.