Moldovalı Marianna Cojocaru 20 yaşındaydı. Gazimağusa Larnaka yolu üzerindeki bir gece kulübünde çalışıyordu. 26 Aralık 2012 akşamı, mekâna ait lojmanın 2 numaralı odasında cesedi bulundu. Yapılan otopside darp izine rastlanmadığı açıklandı. Polis ise olayda herhangi bir suç unsuruna ulaşamamıştı. Ancak birkaç gün sonra Kıbrıs Türk Tabipler Birliği’nden bir açıklama geldi. Bu olaya göz yummanın ve örtbas etmenin suç ortaklığı olduğuna dikkat çekilerek başlanan açıklamanın devamında Cojocaru’nun ölümünün aslında kişisel bir vakanın sonucu olmadığı ortaya çıkıyordu. ABD’nin hazırladığı insan ticareti raporlarında KKTC için, -kadın ticaretinin merkezlerinden biri haline geldiği- yönünde bilgiler yer alıyordu. Tabipler Birliği bu konuda endişe yaşayan tek kurum değildi.
Muhalefetteki Birleşik Kıbrıs Partisi (BKP) de benzer endişeleri taşıyordu ve mecliste konuyu en sık gündeme getiren gruptu. Ancak hem basının hem de iktidardaki Ulusal Birlik Partisi’nin duyarsızlığından şikâyetçiydiler. BKP’nin meclis sözcüsü Hediye Yiğiter, hem bir kadın hem de sorumlu bir kişi olarak Kıbrıs’taki kadın ticaretinin önüne geçilmesi gerektiğini söylüyor. Ona göre işin en kötü tarafı, devletin bu durumdan her yönüyle haberdar olması ve önlem almak bir yana ticareti yasalaştırarak, vergi üzerinden kazanç sağlaması. İşte Yiğiter’le yaptığımız söyleşi ve Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan dramın içyüzü...
- Geçen hafta hayatını kaybeden Moldovalı Marianna Cojocaru’nun ölüm sebebi neydi? Bu tip olayların yaşanma sıklığı ne kadar?
- Marianna Cojocaru’nun ölümü şüphelidir ve etkin bir soruşturma şarttır. Ancak polis etkin bir soruşturmaya gerek duymadan “ölüm kriminal değildir” açıklaması yapmıştır. Yaşananlar basitleştirilip, normal bir ölümmüş gibi topluma lanse ediliyor. Oysa bu ve buna benzer olayların üstüne gidilmeli ve kapsamlı araştırmalar yapılması şarttır. 20 yaşında genç bir kadının bir gece kulübünün lojmanında ölü bulunması hafife alınacak bir olay değildir. Genç kadının aşırı alkol tükettiği iddiaları gazetelerde yazılmıştır. Eğer ölüm sebebi bu ise bu toplumla paylaşılmalıdır. “Kriminal değildir” deyip polisin geri çekilmesi kabul edilemez. Bu kadının zorla alıkonulduğunu, seks kölesi olarak çalıştırıldığını ve buradaki hükümetin bunlara göz yumduğunu göz önünde bulundurursak, aslında yaşanan bir cinayettir. Ne yazık bu tür ölüm haberlerini son zamanlarda daha sık almaya başladık. Biz bu tür cinayetlerin bir daha yaşanmaması için tüm gece kulüplerinin kapatılması, seks kölesi kadınların özgürlüklerine kavuşarak, ülkelerine geri dönebilmeleri ve tüm sorumlular hakkında yasal işlem başlatılması için sürdürdüğümüz kararlı mücadelemize devam edeceğiz.
- Kuzey Kıbrıs’ta eğlence sektörünün önemli bir dinamik olduğu muhakkak. Türkiye’den de çok sayıda insan hafta sonları ve tatillerde eğlenmek için Kıbrıs’a geliyor. Ancak anlattıklarınız, işlerin çok da göründüğü gibi olmadığını gösteriyor.
- Kıbrıs’ın kuzeyi, Türkiye’deki hükümetler ve buradaki işbirlikçi hükümetler eliyle kumarhanelerin ve gece kulüplerinin hâkim olduğu, mafyaların silahlı hesaplaşmalara girdiği, insan kaçakçılığının ve ticaretinin yapıldığı bir bölge haline dönüştürüldü. 1998’de Türkiye’de yasaklanıp kapatılan kumarhaneler ülkemize taşındı. Türkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyine taşınan kumarhaneler, beraberinde uyuşturucuyu, insan ticaretini, mafyalaşmayı ve bataklıktan farkı olmayan gece hayatını da getirdi. Bugün ekonomi, inşaat, gece hayatı, uyuşturucu ve insan ticaretiyle hayatın her alanında mafyalar türemiş durumda. Mafya hesaplaşlamaları artık günlük olağan bir hal aldı. İnsanımız alışık olmadığı olaylarla karşı karşıya kalıyor. Sizin eğlence sektörü olarak adlandırdığınız bu sektör, ülkemizde sosyal ve kültürel bir çöküntüye neden oluyor. Yasal olarak Kıbrıslı Türklerin kumarhanelere girmesi yasak ancak işin gerçek yüzü bu değil. İnsanımız bilinçli olarak bu mekânlara çekiliyor. Onlarca kumarhane, bet ofisi faaliyet yürütüyor. Toplam 42 gece kulübünde 364 kadın seks kölesi olarak çalıştırılıyor. Ülkemizi adeta “arka bahçeye” dönüştürdüler.
- Bahsettiğiniz olaylarda yer alan kadınlar ne gibi mağduriyetler yaşıyor?
- Çeşitli ülkelerden iş vaadi ile kandırılarak çalışmak için getirilen kadınlar adeta bir meta, bir köle gibi satılıyor. Defalarca ve birçok kişi ile cinsel ilişkiye zorlanıyorlar. Dayağa ve işkenceye maruz kalıyor. Çalıştıkları yerlere borçalandırılıp çalışmaya itiraz etmeleri engelleniyor. Her açıdan sömürülüyorlar. Öldürülüyorlar. Pasaportlarına el konulup seyahat özgürlükleri ellerinden alınıyor.
- Kuzey Kıbrıs’ta ciddi bir kumarhane sektörü de mevcut. Bu bahsettiğiniz olaylar sırf gece kulüpleri için mi geçerli? Yoksa kumarhanelerde de benzer sorunlar var mı?
- Kumarhanelerin büyük kısmı Türkiye’den buraya taşındı. Bir çoğunun sahibi Türkiyeli. Burada önemli bir ayrıntının altını çizmek istiyorum. Lefkoşa’daki en büyük Türkiye kökenli kumarhanelerden olan Cratos Premium Hotel&Casino, 2010 yılı Temmuz ayında dönemin TBMM Başkanı ve AKP Milletvekili Cemil Çiçek tarafından açıldı. AKP yetkilileri Kıbrıs’a geldiklerinde hem cami hem de kumarhane açılışları yapıyorlar. Bu durum İslam ile ne kadar bağdaşıyor? Türkiye Cumhuriyeti’nde Sünni İslama dayalı bir yaşam biçimini yerleştirmeye dönük çalışmalar yapan ve bunu halka benimsetmek için her türlü yöntemi kullanan AKP hükümeti aynı doğrultuda birçok çalışmayı Kıbrıs’ın kuzeyinde de gerçekleştiriyor. Öte yandan hükümet yetkilileri kumarhane açılışlarında da boy gösteriyor. Son dönemlede Kıbrıs’ın kuzeyindeki üniversitelerde ilahiyet fakülteleri, imam hatip okulları açılışları ve bunların faaliyetleri hız kazanmışken, Kıbrıslı Türkleri “Müslümanlaştırma” faaliyetleri gerçekleştirilirken, aynı doğrultuda eğlence sektörüne yeni mekânlar kazandırmak adı altında kumarhane ve gece kulübü açılışları da devam ediyor. Bizleri yeterince Müslüman görmeyen Türkiye hükümetinin ikiyüzlü politikası yapılan bu icraatlarla açık seçik ortada. Gece kulüplerinde yaşananlara benzer baskı, şiddet ve sömürü kumarhanelerde de mevcut. Durum elbette ki bizleri fazlasıyla rahatsız ediyor. İnsanımız sosyal ve kültürel bir çöküntüye sürükleniyor.
Bilindik hikâyeler
“Biz insanları mutlu ediyoruz. Onların güzel vakit geçirmesini sağlıyoruz. Bu işi meslek olarak görüyoruz. Amaç para kazanmaksa zor gelmiyor. Zaten ailemiz ve akrabalarımız bu işi yaptığımızı bilmiyor. Bir gün emekliye ayrılmayı düşündüğümde bankada birikmiş param olacak. O zaman kendi ülkemde istediğim hayatı kurabileceğim. Açlık çekmeyeceğim, yokluk içinde yaşamayacağım.”
Aslında bildik bir hikâye. Birleşik Kıbrıs Partisi’nin fuhuş sektöründeki araştırmaları sırasında ulaştığı Özbekistanlı N.A., ülkesinde yaşadığı geçim sıkıntısı sebebiyle Kuzey Kıbrıs’a yönelmiş. Hesap basit; ülkesinde üç yılda kazandığı parayı Kıbrıs’ta altı ayda kazanıyormuş. İş böyle olunca, kendi durumunu normalleştirmesi de kaçınılmaz. Öte yandan ülke genelindeki 40’ın üstündeki gece kulübünde 500’den fazla yabancı uyruklu konsomatris çalışıyor. Kadınların aylık kazancı 5 bin TL civarında. Bu fuhuş pazarına giden ticaret yolu komisyoncularla başlıyor. Kıbrıs’a inen turistler içinse fuhuşa giden en kısa yol havaalanındaki taksiler. Pek çok taksi 300 TL karşılığında iş bağlıyor, hatta araçlarıyla otele kadar eskortluk yapıyor.
İşlerin bu kadar aleni bir boyut kazanması, Türk hükümetinin de gözünden kaçmamış. Özellikle Güzelyurt Yolu üzerinde kümelenen gece kulüplerinin daha göze batmayacak bir yere çekilmesi istenmiş. Bunun üzerine Kuzey Kıbrıs yetkilileri, Lefkoşa Merkez Cezaevi’nin arka tarafında karar kılmışlar. Bu konuda çalışmalar devam ediyor.
Bütün bu gelişmeler hakkında hükümet kanadından da görüş almak istedik, ama kendileriyle iletişime geçmemize rağmen baskıya girdiğimiz saate kadar bir açıklama yapma gereği duymadılar. (CUMHURİYET DERGİ)