Dünya Gazetesi Yazarı Alattin Aktaş, konu fiyatlarındaki artıiı sorguladı. Aktaş, "son kararla ateşe bir bidon da benzin döküldü" yorumunu taptı.
Alattin Aktaş'ın Dünya Gazetesinde yayınlanan yazısı şöyle;
İnşaat maliyetleri bir yılda yüzde 100'ün üstünde artacak ama bu artış konut fiyatlarına yansımayacak ya da daha az yansıyacak; peki farkı kim üstlenecek?
Konut fiyatlarının böylesine artmasına yol açan etkenlerin sırası karıştırılırsa bu artışa çare de bulunamaz.
Fiyatları artıran etkenler sırasıyla maliyet, tasarruf sahibinin gidecek alan bulamayıp konuta yönelmesi ve dış taleptir. Artış eksik bulunmuş olmalı ki son kararla ateşe bir bidon da benzin döküldü.
Konut fiyatlarındaki artışın başta gelen nedeninin yabancıların talebi olduğunu ileri sürmek gerçek gerekçeden uzaklaşılmasına yol açıyor. Yabancı talebi, hele hele vatandaşlık almak amacına bağlı yabancı talebi, konut fiyatlarındaki artışta ancak üçüncü derecede bir etken olabilir.
Konut fiyatlarını tırmandıran başlıca etken maliyet artışıdır. TÜİK’in dün yaptığı açıklamaya göre inşaat maliyetleri mart itibarıyla son bir yılda yüzde 102 arttı. Bina inşaatlarının maliyetindeki artış yüzde 98, bina dışı inşaatların maliyetindeki artış ise yüzde 113 oldu.
Konut fiyatlarındaki artışa ilişkin verileri Merkez Bankası açıklıyor ve buna göre konut fiyatları şubat ayı itibarıyla son bir yılda yüzde 96 artış gösterdi. Yeni konutların fiyatı yüzde 102, yeni olmayan konutların fiyatı yüzde 95 arttı.
Oranlar ortada... Maliyet artışı ile konut fiyat artışı atbaşı gidiyor.
İnşaat maliyetleri ve konut fiyatları için artışın çok daha yüksek olduğu söylenebilir; bazı şehirlerde, hatta aynı şehrin bazı semtlerinde ve konutun özelliğine göre elbette çok farklı oranlar vardır. Aktardıklarımız Türkiye ortalamasını gösteren veriler.
Ama oluşan tablo bu haliyle bile konut fiyatlarında yaşanan artışın en temel gerekçesinin maliyet olduğunu gösteriyor.
Kaldı ki bina inşaat maliyeti son bir yılda yüzde 98 arttı ama oranın bu düzeyde kalmasını işçilik maliyetindeki düşük artış sağlamış oldu.
Son bir yılda bina inşaatında malzeme fiyatları yüzde 124 artarken, işçilik giderindeki artış yüzde 43’te kaldı. İşçi, bırakın malzeme fiyatlarındaki artış kadar, onun yarısı kadar bile ücret artışı alabilseydi bina inşaat maliyeti çok daha yukarıda oluşacaktı.
ÇARESİZ KALAN KONUT ALMAYA KOŞUYOR
“Tasarruflar kedi gibidir, köşeye sıkıştırmaya gelmez” dedik, bunu kaç kez vurguladık, yazdık. Ama bizi dinleyen çıkacak değil ya... Geçen yıl enflasyon artma eğilimi gösterirken faizi indirmekle, yani hep söylediğimiz gibi ilk düğmeyi yanlış iliklemekle düğmeye basmış olduk. TL’de duran tasarrufların bir kısmı dövize koştu, bir kısmı altına, hisse senedine ve tabii ki önemli bir kısmı da gayrimenkule...
Han bir plan yapılsa, gayrimenkul fiyatlarını nasıl artırırız diye düşünülse, herhalde ancak bu adımlar atılırdı...
- Faizi indir, kuru tırmandır, maliyetler fırlasın.
- Faizi indir, TL’de durmak cezalandırılmaya dönüşsün.
- TL’den çıkan konuta hücum etsin.
- Bir yandan maliyet artışı, bir yandan talep; fiyatlar füze gibi gitsin.
- TL değer yitirdikçe yabancı için alım olanağı artsın.
Olan biten budur!
ATEŞE BİR DE BENZİN DÖKTÜK!
Sanki Türkiye’de konut arz-talebinde dengesizlik varmış da fiyatlar bundan dolayı artıyormuş gibi şimdi bir de inşaat sektörüne yarım kalan işlerini tamamlamaları için destek çıkılıyor.
Gerçi açılan paket gayet iyi süslenmiş ve sanki vatandaşın konut almasını kolaylaştıran yönleri de varmış gibi gösteriliyor da, eline hesap makinesi alan herkes gerçeğin hiç de öyle olmadığını görüyor.
Kıyıda köşede birikimi olmayan hiç kimsenin bu paket kapsamındaki düşük faizli krediden yararlanıp konut sahibi olması zaten mümkün değil de, paket açılır açılmaz sanki konut talebi patlamış gibi bir anda fiyatlar yukarı gitti.
Biz hem konut fiyatlarının yüksek olduğundan dem vuruyor, hem de bu fiyatları adeta ne yapar da daha da yükseltiriz diye kafa yoruyoruz.
Bu paketin ambalajı her ne kadar vatandaşı konut sahibi yapmak gibi görünse de kutu açılınca içinden inşaat sektörüne destek ve vatandaşı döviz ve altınızı bozdurma çabası çıkıverdi.
Çünkü dövizde sıkıntı büyük... Kur artışını frenlemek için elde araç kalmamış görünüyor. Üstelik doların tüm dünyada değerlendiği ve daha da değerleneceği bir süreç yaşanıyor. Yüklü dış borç ödemesi için döviz lazım; ama yok! Portföy yatırımı yok, doğrudan yatırım girişi yok, turizmde işler iyi gitmiyor, ithalat giderek pahalanıyor ve fatura kabarıyor.
Çare ne; vatandaşa döviz ve altınını getirmesi karşılığında düşük faizli konut kredisi kullandırmak. Bu ilaç işe yarayacak mı, çok zor...
DÖVİZ BOZDURANLAR DA KREDİNİN TÜMÜNÜ KULLANABİLİR
Bu köşede dün yeni konut paketi kapsamında 2 milyon lira değerindeki bir konutu almak isteyenlerin konut değerinin yarısı kadar DTH ve altını Merkez Bankası’na satmaları durumunda bir milyon lira kredi kullanabilecekleri yazdım. Buradaki varsayımım, elde zaten bir milyon lira bulunduğu için bunun üstüne kredi kullanmanın yeterli olacağı düşüncesine dayanıyordu. Ancak düşük faizden yararlanmak isteyen tabii ki konut bedelinin yarısı kadar döviz ve altını Merkez Bankası’na satmak kaydıyla konut tutarının tümü için kredi kullanma olanağına sahip. Bu durumdaki bir vatandaş örneğin bir milyon liralık döviz ve altını satıp, bu parayı elinde tutarak 2 milyon liralık konutun tümü için kredi talebinde bulunabilir.
Önceki gün açılan paket kapsamındaki yüzde 0.99 ve yüzde 0.89 faizli krediler, 2 milyon lira değerine kadarki konutlar için kullandırılacak. Ancak 2 milyon lira değerindeki bir konut için tabii ki bu tutarda kredi açılması söz konusu değil. Mevcut uygulamada konut bedelinin yüzde 80’i kadar kredi kullandırılıyor. Dolayısıyla 2 milyon lira değerindeki bir konut için kullanılabilecek kredi en fazla 1.6 milyon lira olacak. Ancak yüzde 80’lik kredi oranı, mevcut durumda geçerli. Bu paketle ilgili yeni bir oran belirlenir mi, o henüz açıklığa kavuşmuş değil.