Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ümit Savaşçı, koronavirüs geçirip iyileşen kişilerde uzun vadede devam eden semptomlara ilişkin açıklama yaptı.
"KOKU EGZERSİZİ YAPTIRIYORUZ"
Doç. Dr. Savaşçı, en çok koku ve tat kaybının uzun süre geri gelmediği yönünde şikayetlerin olduğunu söyledi. Doç. Dr. Savaşçı, "6 ayın üzerinde toku ve tat kaybı olan hastalarımız var. Özellikle biz koku egzersizi yaptırıyoruz; gün içinde 3-4 kez kahve koklama gibi. Şu an herhangi kullanacağımız lokal bir sprey gibi bir madde yok. Buradaki sinir uçlarında virüse bağlı bir harabiyet gerçekleştiği için, zamanla bunun geri dönüşünü bekleyeceğiz. Biraz sabırlı olacağız. Bu güne kadar kalıcı hasar yapmadığını biliyoruz. Zamanla koku ve tat kaybı geri gelecektir, bunda bir endişe hissetmesinler" diye konuştu.
'OKSİJENE BAĞIMLI ŞEKİLDE EVDE HAPİS DURUMDA KALABİLİYORLAR'
Doç. Dr. Savaşçı, koronavirüsün ardından nörolojik bazı hastalıkların da kalabildiğini kaydederek, "Özellikle denge bozukluğu yaşayabiliyorlar. Akciğerlerde özelikle eski akciğer performansını sergileyemiyorlar. Merdiven çıkarken, yürürken nefes nefese kalma gibi; ancak bunlar da gün geçtikçe genelde geri dönüşlü kayıplı. Oksijene bağımlı olan hastalarımız oluyor. Eve biz cihazla gönderdiğimiz hastalarımız oluyor. Eğer altta bir kalıcı akciğer hasarı önceden de varsa, sigara da içiyorsa tabii ki akciğerde kalıcı hasarla birlikte, oksijene bağımlı halde ne yazık ki hapis durumda kalabiliyorlar. Bu etkili kalıcı bir hasar yapabiliyor. Özellikle koronavirüsü geçirdikten 1 ay sonra kalpte bir kuş çırpıntısı gibi ritim bozukluğu yaşıyorlar. Bunlar bazen çok ciddi olup, ölümcül sonuçlar olabiliyor. Böyle bir şey hisseden hastalarımızın kardiyoloji bölümüne gözükmeleri gerekiyor" diye konuştu.
'ERKEKLERDE KALICI KISIRLIK İSPATLANDI'
Doç. Dr. Savaşçı, yurt dışındaki yayınlarda koronavirüs geçiren erkeklerde kalıcı kısırlık oluştuğunun ispatlandığını, bununla ilgili Türkiye'de de önümüzdeki günlerde çalışma yapılacağını belirtti. Doç. Dr. Savaşçı, "Özellikle erkeklerde bu da ispatlanmış bir çalışmadır; üreme hücrelerinde tüplerini etkileyecek vaziyette, pıhtı atma suretiyle beslenmesini bozarak kalıcı kısırlığa neden olabileceğine ilişkin çok önemli yayınlar dile getirildi. Hastalığı ağır geçirmişse kişide kalıcı hasarlar kalabiliyor. Üroloji kliniği ile takip ediliyor bu, şu anda testler yapılıyor. İleriki dönemlerde bu tür yansımaları topluma mutlaka olacaktır. Özelikle kadınlarda saç dökülmesine neden olduğuna dair yayınlar var. Kalıcı diş kayıplarına neden olduğuna dair yayınlar var. Çünkü koronavirüs hastalığı damarlarda küçük küçük pıhtılar oluşturuyor ve bazı organların beslenmesini bozuyor. Damarları da etkiliyor. Etkilediği, beslenmesi bozulan organlarda, bir dalın kuruması gibi, saçlar etkilenirse saç dökülmesi, diş kaybı, erkeklerde kısırlık gibi, kalpte ritim bozukluğu, kalp yetmezliği gibi çeşitli belirtilere neden olabiliyor. Özellikle koronavirüs ilaçlarına kan sulandırıcıların eklenmesi bu durumda önemli hale geliyor. Pıhtı atmasının önlenmesi tedavide çok önemli bir basamak haline geldi" ifadesini kullandı.
'ÜLKEMİZDE DE KANGREN VAKALARI OLDU'
Doç. Dr. Savaşçı, İtalya'da koronavirüs sonrası kangren olan hastanın parmaklarının kesilme vakasının Türkiye'de de yaşandığını belirterek, şunları kaydetti: "Ülkemizde özelikle bacaklarda bazen parmaklarda koronavirüsün neden olduğu pıhtı atması neticesinde organlarda beslenme sıkıntısı oldu. Dolayısıyla dolaşım bozukluğu yaptığı için bacaklarda, kollarda, parmaklarda beslenmeye bağlı kangren vakaları oldu. Ülkemizde de böyle vakalar vardı, bizim hastanemizde de ayaklarında, parmaklarında bu tür vakalarımız ne yazık ki oldu. Eğer herhangi bir organ beslenemezse, kan oraya ulaşmazsa dokular beslenemediği için çürüyor, dolayısıyla onlar kesilmek zorunda kalabiliyor. Organ beslenmeme kayıplarında genelde hastanede yatanlar ve yoğun bakımdaki ağır hastalarda karşımıza çıkıyor. Genelde ilk yatışından 1 hafta 10 gün sonra görüyoruz. Taburcu olduktan sonra bu tür etkiler genelde olmuyor. Hastanede yatarken, yoğun bakımda yatarken organ kayıplarıyla, ölü doku kayıplarına rastladığımız vakalar oldu."