CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisini izleyen gazetecilerle sabah kahvaltısında bir araya geldi. Gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Kılıçdaorğlu, ülkede siyasi gerginliğin giderek tırmandığına dikkat çekti. .
Kılıçdaroğlu, “20 Temmuz darbesinden sonra gerginliğin tırmandığını görüyoruz o kadar ki yapılan her eleştiri cumhurbaşkanına hakaret olarak tanımlanıyor ve savcılar tarafından davalar açılıyor. Ortada cumhurbaşkanı yok ki Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı var” dedi. Kılıçdaroğlu, tarafsızlık ilkesine uymayan bir cumhurbaşkanı ile ilgili “hakaret” gerekçesiyle yargı süreci işletilmesinin anayasaya aykırı olduğunu vurguladı.
Gazetecilerin, STK temsilcilerinin, milletvekillerinin cezaevinde olduğunu, böyle bir ortamın "ülkede demorkasi bulunmadığı" algısı yarattığını Kılıçdaroğlu’nun, sorular üzerine yaptığı açıklamalar özetle şöyle:
"MİT TIR’LARI DEVLETİN DEĞİL ERDOĞAN'IN SIRRI"
O davalar (MİT TIR’ları) siyasi davalar. Birilerinin talimatıyla açılan dava süreci. Daha dosyada deliler toplanmadan savcının ceza talebi de bunun açık göstergesi. Bir an önce karar verme, cezalandırma anlayışı. Türkiye’den Suriye’ye silah gittiğini bilmeyen mi var? Ortada bir devlet sırrı yok. MGK kararı mı var Suriye’ye silah gönderilmesi için? Yok öyle bir şey. Devlet sırrı değil bir kişinin sırrı var. Yükleyip silahları gönderdi Suriye’ye yakalanınca da devlet sırrı... Devlet sırrı olsaydı valinin haberi olur ve kimse o TIR’ları arayamazdı. Vali’nin de haberi yok. Devlet sırrı değil Erdoğan’ın sırrı bu. Dava süreci de bir kişinin devletin hakimini, savcısını kullanarak intikam alma duygusuyla kullanmasından başka bir şey değil.
"İKTİDARIN FETÖ İLE MÜCADELE ETTİĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM"
Ben iktidarın gerçek anlamda FETÖ ile mücadele ettiğine inanmıyorum. Tamamen göstermelik. Parası olan, siyasal dayanağı olan gücü olan insanlar tamamen dışarıda. Bastır parayı dışarıya çık… Kayseri, Samsun örneği var, eski TRT Genel Müdürü ile ilgili yayınlar sürüyor. Tek amaçları var FETÖ’yü gerekçe göstererek muhalefet edenleri, hükümet aleyhinde yazanları susturmak. Bunun en tipik örneği Ahmet Şık’tır. FETÖ gerçeğini anlatmak için yazdığı kitap daha matbaadayken hapse atılan Ahmet Şık, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’yü desteklediği gerekçesiyle hapse atıldı. Sadece bu örnek hükümetin FETÖ olayına nasıl baktığının göstergesi. 15 Temmuz darbe girişiminden yararlanarak 20 Temmuz darbesini yaptılar ve o darbe sürecini yaşıyoruz. Hükümet aleyhine kim konuşuyorsa onları yargı yoluyla sindirme arayışı içindeler ve bunu yapıyorlar.
"BİNALİ BEYİN HİÇ İRADESİ YOK"
Yasal olarak erken seçim kararını parlamento alır ama fiili durumda bu konuda karar verecek olan Saray. Parlamentodaki AKP Grubu’nun bağımsız bir iradesi yok. Binali Bey’in de yok. Daha doğrusu Binali Bey’in iradesi hiç yok. Saray ne diyorsa ona tabi. Yorum dahi yapamıyor. Biz zaten yarın erken seçim olacakmış gibi çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
"ÖZEL BİR İTTFAK ARAYIŞIMIZ YOK"
Seçimler için özel bir ittifak arayışımız yok. Şu anda Siyasi Partiler Yasası buna izin vermiyor . Cumhurbaşkanlığı seçimi diğer seçimlere benzemiyor. İki ayrı anlayış yarışacak , parlamenter demokratik rejimden yana olanlar ile tek adam rejiminden yana olanlar. Demokratik parlamenter sistemden yana olanların bir tarafta olmaları lazım. Otoriter rejimden yana olanlar, başımızda eli sopalı bir adam olsun kim konuşursa kafasına vursun diyenler de ikinci grupta olacak. Cumhurbaşkanlığı seçimi bir parti seçimi değil demokrasiden yana olanlarla olmayanların seçimidir.
"AMACIMIZ YÜZDE 60"
Biz 2019’da bu seçimi alacağız diyoruz. Amacımız yüzde 50 artı 1 değil en az yüzde 60. Çünkü Türkiye o kadar ağır koşullar ile karşı karşıya ki . Ülkeyi bugün içinde bulunduğu çıkmazdan çıkarmanın yolu en az yüzde 60 ile gelip halkın desteğiyle demokrasiyi yeniden inşa etmektir. Her parti kendisi cumhurbaşkanı adayı gösterecektir . Bu da gayet doğaldır birinci turda yüzde 50’yi aşan bir oran gerçekleşmezse ikinci turda demokrasiden ya da otoriter rejimden yana olanlar tercihlerini yapacaklar. Büyük ihtimalle iki turlu bir seçim gerçekleşecektir.
"SEÇİM BARAJI KALDIRILMALI"
Seçim yasası ile ilgili bürokratik düzeyde bir çalıma yapılıyor anladığım kadarıyla. Dar bölge mi daraltılmış bölge mi bildiğim kadarıyla henüz netliğe kavuşmuş değil. Böyle bir düzenleme gelirse parlamentoya görüşümüzü beyan ederiz. Demokrasiyi geliştirecekse, milli iradeyi tam olarak yansıtacaksa bizim açımızdan sorun olmaz. Ancak biz özelikle 12 Eylül darbe hukukunun getirdiği yüzde 10 seçim barajın kaldırılmasını istiyoruz.
"İKTİDAR KAN KAYBEDİYOR"
Biz özel bir anket yaptırmıyoruz. Her gün gazetelerde anketler yayınlanıyor biz de onlara bakıyoruz. Ama iktidar partisinin kan kaybettiği bir gerçek. Saray’ın en büyük huzursuzluğu da buradan kaynaklanıyor. (Hiç seçim yapmama ) Böyle bir seçeneği düşüneceklerini tahmin etmiyorum onun Türkiye’ye maliyeti çok ağır olur, göze alamazlar.
"SUÇ ORTAKLIĞININ İTİRAFI"
Sarraf davasında dikkatimi en çok çeken konu Erdoğan’ın Sarraf aleyhinde olumsuz tek cümle kurmaması. Rüşvet veren, bakanları satın alan bir şarlatan, bir itirafçı. İadesi için iki kez nota verdiler. Erdoğan’a soralım, Sarraf’la ne tür bir ilişkiniz var ki bakanlarınızı parayla satın alan bu kişi hakkında olumsuz bir tek cümle dahi kullanmıyorsunuz. Bu adam hırsız, rüşvetçi , devletin sırlarını satın aldı ve götürdü yurt dışına. Herkes hakkında laf söylüyorsun niye Sarraf aleyhine tek kelime etmiyorsun. Erdoğan nezdinde Sarraf’ın özeliği ne merak ediyorum. Halk Bankası’nın tuttuğu avukat eski genel müdürünün rüşvet aldığını söylüyor, sen sessizliğini koruyorsun. Niçin? İtiraf var ama savcı dava açamıyor korkuyor. Sarraf değil Halk Bankası’nın avukatı eski genel müdürün rüşvet aldığını söylüyor hükümetten tık yok. Bu suç ortaklığının itirafıdır.
"OHAL OLAĞAN OLDU"
OHAL olağan hale geldi. Nasıl olsa parlamentoyu devre dışı bıraktık her türlü kararı KHK ile alabiliyoruz anlayışıyla OHAL devam ettiği sürece Türkiye normalleşmez. OHAL Komisyonu yurttaşların AİHM’e başvurusunu engellemek üzere kurulmuş bir komisyondur. Bu komisyon bağımsız değil, hükümetin atadığı bürokratlardan oluyor. Karar almıyorlar çünkü “bekleyin” deniliyor onlara.
"KHK İLE TAŞERON BAŞLI BAŞINA SORUN"
1 milyonu aşrın taşeron işçinin sosyal güvencesi yok. Kadrolu çalışanlarla aynı haklara sahip olmaları gerekiyor. Uzun uzun oturup tartışmaya gerek yok. Bu konudaki düzenlemenin KHK ile getirilmesi de başlı başına bir sorun. Parlamentoya neden getirmiyorlar neden korkuyorlar.
YUNANİSTAN ADALAR GERGİNLİĞİ
Adalar ile ilgili eleştirilerimiz üstüne Yunan Savunma Bakanı gayet sert bir açıklama yaptı “bizim askerlerimiz burada sıkıyorsa gel de al” diye tehditte bulundu . Beklerdim ki buna önce hükümet cevap versin. Adaların işgal edildiği söyleniyor bizim hükümetten tık yok. Bu teslimiyetçi bir anlaşın göstergesi. Arkadaşlarımız gayet açık söyledi CHP iktidarında geldikleri gibi gideceklerdir. Biz Ege’nin bir barış denizi olmasını isteriz, savaştan yana değiliz ama Osmanlı’nın, Lozan’ın vermediği adaları gelip işgal eder, yığınak yaparsanız buna izin vermeyiz. İster kum tanesi, ister kayalık, ister ada olsun fark etmez. Biz ülkenin çıkarlarını savunuyoruz ama iktidarın bu konudaki sessizliği anlaşılır gibi değil.
"KURULTAY İSTERSE PARTİ YÖNETİMİ DEĞİŞİR"
(Parti yönetiminde değişiklik) Kurultay değişimden yanaysa PM’de değişiklik olur ve bu da doğal olarak MYK’ya yansır. Biz demokrasiyi savunan bir partiyiz. İsteyen aday olur yarışabiliriz. İl başkanlarını ben belirleyecek olsam niye seçime gidelim. Aday olacağını söyleyen arkadaşlarımıza hayırlı olsun diyorum. Tek isteğim var yarış olacak elbette bittiği zaman ama kaybedenler hep beraber kazananın arkasında olacak, birlikte çalışacaklar.
Kaynak: Birgün