CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuşuyor. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından başlıklar şöyle:
"Bursa'daki sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.
Geçtiğimiz pazar Babalar Günü idi. Bütün babalar çocukları iş güç sahibi olsun, huzur isterler. Biz de bu dileklerimizi ifade ediyoruz. Bütün babaları sevgiyle saygıyla anıyorum. Baba bir ailenin gölgesidir aslında. Babalarımız bizim kahramanlarımızdır.
Bugün 23 Haziran. 23 Haziran nedir diyeceksiniz? İstanbul seçimlerinin yenilenmesinin yıl dönümü. İBB Başkanı bir yıllık icraatlarının hesabını veriyor vatandaşlara. Martın sonu bahardır diyerek yola çıktık. Dilimizde baharın coşkusu, yüreğimizde insan sevgisi vardı. İstanbullulara hizmet etmek için yola çıktı. Ekrem İmamoğlu siyaseti halka adanmışlık olarak gören bir başkanımızdı, tıpkı diğer belediye başkanları gibi.
Dünyada örneği olmayan kararlara imza atarak seçimi geçersiz saydılar. Bütün dünya bu adaletsizliği izledi. İstanbullular bu adaletsizliğe ses çıkarmayacak sandılar. Bütün İstanbullular bilendi, tüm dünya İstanbul seçimine kitlendi.
Kazanan demokrasiydi, yenilenler ise bir avuç yargıç ve ona karar vermesini söyleyenlerdi. Ben bunları çete olarak tanımlamıştım. Hep birlikte tarih yazdık; her firavunun bir Musa'sı vardır bu sefer Musa İstanbullulardı. Şimdi çalışma zamanı, şimdi bu kadim şehri ayağa kaldırma zamanı.
Yargıya güven en diplerde. Sağlayacak unsuru avukatlardır. Yargıyı, hâkimleri kontrol altına aldılar sıra avukatlara geldi. Gün gelecek siz de avukata ihtiyaç hissedeceksiniz.
Baroların yürüyüşünü saygıyla karşılıyoruz. Biz de Adalet Yürüyüşü düzenledik. Adalet aradığımızı tüm dünyaya duyurduk. Onlar da ahlakın kırıntısı yok. Konuşma onu rahatsız ediyorsa söylediği bir şey var 'Ezin'. Halkı baskılayamazsınız. Barolar da hak arıyorlar. Yürüyüş herkesin hakkıdır, silahsız ve saldırısız... Yürüyüş yapan avukatlar bir yere mi saldırdı, silahları mı vardı? Dünya böyle bir örnek görülmedi. Beni derinden sarsan olay ise TBB Başkanı'nın takındığı tutum, en başta adaleti onun savunması gerek.
Milletvekilleri teklifi alıyor nasıl savunacağı bilmiyor, çünkü içeriğini bilmiyor. Koskoca Türkiye bu hale geldi.
Saygı Öztürk'ü hepimiz biliriz. Değişik gazetelerde çalışan, öğrendiği haberi doğrulatmak için pek çok kanaldan zorlayan bir gazetecidir. İçişleri Bakanı koltuğuna yakışmayacak bir şekilde Saygı Öztürk'ü suçladı. Öztürk'ün yazdığı her haber doğrudur. Bugüne kadar Saygı Öztürk bütün haberlerinin arkasında durmuştur. Haber ne?
Trabzon çalkalanıyor bundan ötürü. Bir kişi belediye işçi kadrosuyla giriyor. İşçi kadrosuyla girdiğinde devlet memuru olması gerek bunun için de KPSS'ye girmesi gerek. Bunu ne yapıyorlar? Meraklanma diyorlar. 'Seni özel kalem müdürü yapacağız' diyorlar. Sınava girdi mi? Hayır. Senin için çocuğun devlet memuru olmak için kursa gider, sınava girer. Bu beyefendinin güçlü bir torpili var. Karısından boşanıp AK Parti milletvekiliyle evleniyor. Sonra da Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne atandı. İçişleri Bakanı'nın çıkıp Saygı Öztürk'ten özür dilemesi gerekiyor.
Asıl rüşvet olayını kapatmak namussuzluktur. Yarın tutuklu gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın Keser yargının önüne çıkacaklar. Yüz günü aşkın süredir bekliyorlar, yaptıkları haber nedeniyle. Sosyal medyada var zaten, çelenk yollanmış, yandaş gazetelerde çıkmış.
Kalemi satmayan gazeteci haber yapıp kendilerini rahatsız edince doğru hapse diyorlar. Bunlar vazgeçmezler arkadaşlar.
Selahattin Demirtaş 4 kez tahliye kararı verilen, sonra tekrar hapse atılan bir siyasetçi. Bir insanı haksız hukuksuz yere hapse atarsınız toplumun vicdanı kanar, adalete bu kadar zulmetmeyin. Tahliye kararı aldıysa uygulayacaksınız. Bu dikta yönetiminin Türkiye’deki yansımasıdır.
Toplum pandemi için tedbirler aldı. Yüz binlerce iş yeri kapandı, kişilerin gelir ve sağlık sorunları ortaya çıktı. Tablonun en az hasarla atlatılması için sağlık ve ekonomik anlamında tedbir alınmalıydı. Sağlık çalışanlarımız 24 saat görev başında. Bu süreçte orta direk yani esnaf çok zarar gördü. Esnaf devlete yük olmaz, vergi verir. Esnaftan iş yerini kapatmasını istedi. Ne olacak durumları? Esnafın borcu vardı, kapatılan iş yerinin yüzde 90'ında insanlar günlük şekilde yaşıyor. Berber, kuaför, kahvehane, kafe aynı şekilde...
Anayasa'nın 173. maddesi var. Devlet esnaf ve zanaatkârları hem koruyup hem de destek olacak."