31 Mart yerel seçimlerinin ardından Ankara'da medya temsilcileri ile bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları:
"BURSA İÇİMDE YARA"
Büyükşehirlerdeki seçim başarısına dikkat çeken CHP lideri, "Bu kentlerde yaşayanlar huzur istiyor. Birlikte yaşayacaksak bir araya gelmeliyiz. Elbette bir başarı elde ettik ama Bursa'da Zonguldak'ta başarı elde edemedik. Bursa içimde bir yaradır. Bursa'da bir eksiğimiz hatamız var. Zonguldak'ta, Giresun'da adaylarımız kazanamadı. Elbette halkı suçlamıyoruz. Bir eksiklik varsa bizimdir. Geriye dönük süreci masaya yatırmalıyız" diye konuştu.
"BAŞARIYI KENTE YAYMAK İSTEDİK"
Kampanya sürecinde büyük miting yapmak yerine kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşları ile salon toplantılarında bir araya geldiklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Sorunları masaya koyduk. Hem sorunu hem çözümü anlattık. Elbette mitingler de yaptık. Sayın Akşener ile ortak mitinglerimiz de oldu. Ama ağırlığı toplantılara verdik" dedi. "Kampanya boyunca olumlu bir dil kullanmaya özen gösterdik. Rakiplerimiz aklımızdan bile geçmeyen acımasız eleştriler yaptı. Ne teröristliğimiz kaldı ne de bir şey..." diyen CHP lideri, ilçede başarılı buldukları adayları illerde ve büyükşehirlerde aday gösterdiklerini belirterek, "Ekrem İmamoğlu, Zeydan Karalar, Muhittin Böcek... Vatandaşa bu başarıyı takdir ediyor musun o zaman bu başarıyı bütün kente yaymak istiyoruz dedik. Bu politika da tuttu" diye konuştu.
İYİ Parti ile ilişkilerimiz , Saadet Partisi ile dirsek temasımız sürdü. İki partinin genel başkanlarına yürekten teşekkür ediyorum. Millet ittifakı özünde demokrasiyi savunan bir ittifaktı. Bu başarının sağlanmasında ittifakın büyük bir rolü vardı.
Asıl görevimiz bundan sonra başlıyor. Belediye başkanlarımız artık bundan sonra bir partinin değil kentin belediye başkanı olacak.
Belediye başkanlarımız her kuruşun hesabını verecek.
Kazandığımız belediyelerde asgari ücret 2200 TL olacak.
Belediye başkanlarımızın masasına 10 temel ilke koyacağız, her sabah mutlaka okuyacaklar.
YSK'YA KHK'LI BAŞKANLAR ÇAĞRISI
Bir konuya değinmezsem demokrasi açısından ayıp etmiş olurum. KHK'dan atılanların seçim başarılarının teslim edilmemesi. İtiraz yapıldı. Buradan YSK üyelerine seslenmek isterim. Seçime gitmelerine siz izin verdiniz.
Savcılıktan iyi hal kağıdı aldılar. Seçim kuruları tarafından kabul edildi ve bir kısmı seçimi kazandı. Seçimi kazananlara mazbataları teslim etmeniz gerekir. Aksi halde büyük bir demokrasi ayıbına imza atmış oluruz. Ya hiç izin ermeyecektir bu başka konudur ayrıca tartışırız.
Ama izin verdiğiniz kişiye mazbatayı vermemek doğru değildir. Bu mazbatalar verilirse Türkiye bir demokrasi ayıbından kurtulmuş olacaktır. Demokrasiyi savunuyorsak sadece kendimiz için değil, bizim gibi düşünmeyenler için de hakkı hukuku savunmak durumundayız. YSK’nın kararını gözden geçirmesini istemek de bizim en doğal hakkımızdır
EKONOMİK KRİZ
Türkiye seçimin tamamlada. Ekonomide ciddi bir kriz yaşıyoruz. İşsiz sayısı geniş tanımı ile 8 milyonu aştı. Son 1 yılda işsiz sayısı 1 milyon daha arttı. Mutfaklarda yangın var. Türkiye'nin gerçek gündemine dönmesine gerekiyor.
Günü kurtarmak üzerine inşa edilen bir ekonomi politikası var. Patates ithal edelim, soğan ithal edelim.
Bu krizin toplumu ne kadar derinden vurduğunun farkında değiller. Reel sektör krizi, artık reel sektörü de işveren kendisini kurtarmak istiyor. Nasıl batmaktan kurtulurum bu arayış iüçinde. Peki siyasal iktidar önündeki bu tabloyu sağlıklı bir şekilde değerlendiriyor mu? Hayır! Ne için çünkü liyakatı lahvettiler. Sadece Türkiye'deki değil, dünyadaki ekonomiyi izleyen bürokrasi, likayat yok edildi.
21. YY'dayız Türkiye Cumhuriyeti'nin kalkınma planı yok. Kalkınma plansız siz neyi yapacaksınız? Neyi öngörüyorsunuz. Daha önce plan yaptılar büyüme şöyle olacak... Hiç biri tutmadı bunların.
Tanzim satışları ekonomik krize çözüm mü? Bu kadar kısır bir anlayışla Türkiye ekonomis nasıl çözülür? Efendim 'her işveren bir işçiyi istihdam ederse ekonomik kriz çözülür" dünyada kimsenin aklına gelmeyen bir öneri. Seçimden önce 2,5 milyon kişi istihdam edilecekti!
Hükümet, ekonomik krizi aşmak konusunda krizin yüküne toplumun hangi kesimine yükleyeceğiz? Önce iktidar buna karar versin. Kriz eşit mi paylaşılacak, yoksa sade vatandaşın omuzlarına mı yüklenecek.
En son bir paket açıkladır, BES'i zorunlu hale getiriyorlar. Yani vergi getiriyorlar. Kime yani ücretliye! SGK var zaten, işçi, serbest çalışan işveren zorunlu olarak ödüyor. BES, bireysel emeklilik sistemi kişinin iiradesine bağlıb Şimdi onu da zorunlu hale getiriyorlar. Allah akıl fikir versin.
KIDEM TAZMİNATI
Ekonomik ve sosyal konsey dedğimiz . Çıkan yasaya göre 3 ayda bir toplanması gerekiyor.
Türkiye bu ekonomik kriz içinde çok zorlu bir süreç yaşıyor. 2 gün önce Çankaya'da kendisini yakan yurttaş.
İsraf büyük. Bütçe açıkladıkları 3 Ağustos'ta yayınlamışlardı Kamu iradelerinin harcamalarının gözden geçirmesinin ve bu şekilde tasarrufların arttırılmasının belirlenmesi diye. Ne zaman karar verdiler buna 3 Ağustos 2017'de şimdi 18 Nisan 2019'dayız. Hala yöntem belirleyecekler. Gerçekten nasıl yöntem belirleyeceksiniz bilmiyorsanız bir ev hanımını çağırın size nasıl tasarruf yapılır anlatsın. Böyle bir ülke yönetimi olmaz.
Biz o zaman 13 madde halinde ekonomik krizden nasıl çıkılır diye madde madde öneri sunmuştur. Türkiye'nin gerçek gündemine dönüp bu sorunlarını tartırması gerekiyor.
Bizim önerilerimizi iktidar sahipleri eksik bulabilirler, biz en azından 13 maddelik öneride bulundnuk. Eksiğimiz, yanlışımız varsa onlar tamamlasınlar. Mutfaktaki yangını söndürmemiz gerekiyor.
Eğer bir sorun varsa sadece o sorunu dile getirmiyoruz. Nasıl aşılacağı konusunu dile getiriyor. Kendi görüşlerimizi paylaşıyoruz. Kısa, orta, uzun vadede nelerin yapılması gerektiğini paylaşıyoruz.
Türkiye ekonomik bir krizden kurtulacak vatandaş rahat edecekse bizden birşey istiyorsanız elimizden geleni yapmaya hazırız. Bugüne kadar sorunları kamuoyunda gizlemek için hep başkalarını suçladılar. Ama artık Türkiye'nin buna dur demesi lazım, vatandaş sıkıntılı halde. Sermaye Türkiye'ye gelmiyor.
Hiç kimsenin mal ve can güvenliğinin olmadığı bir ülkede sermaye neden gelsin. Yeniden söylüyorum; Bugünki hukuk sisteminde kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Herkes her an gözaltına alınıp, tutuklanabilir.
ABD, AB böyle istiyor diye değil, biz kendimiz istiyoruz diye yapmalıyız.