Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki son gelişmelere değerlendirdi. Türkiye olarak derece ilkeli bir tutum sergilediklerini, sadece hakkın, hukukun ve halkların arzu ve taleplerinin arkasında durduklarını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Ne bir gizli ajanda ile hareket ediyoruz ne de çıkar odaklı bir yaklaşım içindeyiz. Sünni, Şii, Nuseyri, Alevi, Arap, Kürt, Ortodoks, Katolik. Etnik köken, din, mezhep ayrımı yapmıyor, politikalarımızı bu zahiri unsurlara göre asla şekillendirmiyoruz. Ben en başından itibaren şunu söylüyoruz: bölgede, bir ülkede yaşanan belirsizlik, bir ülkedeki huzursuzluk, istikrarsızlık kendi sınırlarını aşıyor ve tüm bölgeye sirayet ediyor.
Filistin bu tezimizin bir asırlık örneğidir. Lübnan aynı şekilde, Irak, Suriye, Afganistan aynı şekilde. Bu bölgede hiçbir sorun lokal kalmıyor. Çeşitli nedenlerle tüm bölgenin refahını, istikrarını, huzurunu yakından ilgilendiriyor. Şu çok net görülmüştür ki; Filistin meselesi çözülmeden bu bölgenin kalıcı barışa ulaşma imkanı yoktur. Irak istikrara kavuşmadan, Suriye’de akan kan durmadan, Afganistan’ın, Yemen’in, Lübnan’ın, Somali’nin sorunları çözüm yoluna girmeden bu bölgenin topyekun huzura kavuşma imkanı yoktur. Bu bölgede hiçbir ülkenin diğer ülkelere sırtını dönme, o ülkelerdeki gelişmelere kayıtsız kalma lüksü de yoktur.”
Kuzey Irak’taki otorite boşluğu nedeniyle Türkiye’nin 30 yıl boyunca, oradan yönelen terör karşısında çok ağır bedeller ödediğini belirten Erdoğan, “Kuzey Irak’ta yerleşerek Türkiye’yi tehdit eden terör örgütünün Irak’ın içişi olduğu söylenebilir mi? Tüm bölgede mezhep çatışmasını tetikleme ihtimali olan Sünni-Şii geriliminin Irak’ın iç meselesi olduğu düşünülebilir mi? Türkmen kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntıların bizim tarafımızdan dikkate alınmaması mümkün olabilir mi” dedi.
Filistin-İsrail meselesinde aynı şekilde Türkiye’nin ödediği bedeller olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, “Bu faturayı bölgede sadece biz ödemiyoruz. Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, İran, diğer ülkeleri de az ya da çok bu meselelerin ceremesini çekiyorlar. İşte bizim Türkiye olarak bütün gayretimiz, bu sorunların tüm bölgenin gayretiyle çözüme kavuşturulmasıdır. Biz bölge ülkelerindeki iktidar mücadelelerinin, siyasi çekişmelerin tarafı elbette değiliz ve olamayız. Ancak bölge halklarını hak ve hukukunu, bölgesel istikrarın tarafıyız ve insaniyet namına sorumluklarımızı da üzerimizden atamayız” diye konuştu.
Türkiye hiçbir mezhebin karşısında ve arkasında olmadığının altını çizen Başbakan Erdoğan, “Türkiye mezhep ayrışması, çatışması üzerinden güç devşirmenin, böyle ucuz hesapların içine de hiç girmedi. Tam tersine Türkiye, on yıllardır, yüz yıllardır devam eden bölge halklarına büyük acılar yaşatan meselelerin artık aklıselimle, sağduyuyla ele alınmasını, bir diyalog, istişare ortamının oluşturulmasını en güçlü savunan ülkedir. Hiç kimsenin içişlerinde gözümüz yok, bizim işimiz bize yeter. Biz hiçbir ülkenin içişlerine karışmak, müdahale etme niyetinde değiliz ve olmadık” diyerek şöyle devam etti:
“Bizim iyi niyetli tavsiyelerimizi içişlerine müdahale olarak algılayanlar önce çıkıp kendi özeleştirilerini yapsınlar. Ortadoğu’nun tarihi birilerinin iddia ettiği gibi kanla yazılmamıştır, Ortadoğu’nun tarihi mürekkeple yazılmıştır, ilimle, hikmetle, sanatla, medeniyetle yazılmıştır. Bağdat, Şam, Mekke, Medine İsfahan, Beyrut, Kahire, Diyarbakır, Bursa, İstanbul tarihi boyunca siyasi çekişmelerle değil, ortaya koydukları muhteşem eserlerle konuşulmuşlardır.
Biz, kalemin kılıcı kestiğine inanan bir medeniyetin sahipleriyiz. Bunu bir avuntu, bir nostalji olarak ifade etmiyorum. Dün bu böyleydi, Allah’ın izniyle bütün bu coğrafyanın gayretleriyle yarın da bu böyle olacaktır. Herkes, bölgedeki her ülke Türkiye’den emin olsun. Türkiye bölgenin meseleleri için samimiyetle gayret sarf eden, bölgenin selametini de her türü çıkarın üzerinde gören bir ülkedir.”
-“AVRUPA’YI NOT EDİYORUZ”-
Türkiye’yi Batı için Avrupa ve Avrupa Birliği için değerli kılanın samimiyeti ve diyalog gücü olduğunu söyleyen Erdoğan, şunları söyledi:
“Türkiye doğusunda ve güneyinde bir iktidar, bir güç mücadelesi içinde olmadığı gibi, Avrupa’da da bir güç mücadelesi, bir öne çıkma mücadelesi içinde değildir. Türkiye, yüzü Avrupa’ya bakan, ama sırtını Doğu’ya dönmemiş bir ülke olarak hem Doğu hem de Batı için bir imkandır, bir fırsattır. Biz dokuz yıldır gerek Doğu’da, gerek Batı’da muhataplarımıza bunu çok net ifade ettik. ‘Türkiye’nin Avrupa’ya yük olmaya değil, yük almaya aday olduğunu’ her fırsatta tekrarlıyoruz.
AB’ne adaylık konusunda, AB müktesebatına uyum konusunda muhatabımızın gösterdiği gayretten kat kat fazlasını göster, düzenlemelerimizi tek tek yapıyoruz. Türkiye’nin imkanlarına, fırsatlarına rağmen, bizim tüm iyi niyetimize rağmen Avrupa’da bize karşı sergilenen tutumu da bir kenara not ediyoruz. Ben bugün burada Fransa konusuna girecek değilim; o konuya bugün Fransızım.”
Başbakan Erdoğan, İsviçre'de, Avrupa ekonomisinin ‘iyiye mi yoksa kötüye mi gideceği’ değil, ‘kötüye mi yoksa daha kötüye mi gideceğinin’ tartışıldığını belirterek, “Avrupa'da, Avro bölgesindeki bu olumsuz sürecin Türkiye üzerinde bir miktar etkisi olacaktır. Ama bunun sınırlı kalacağı da bir gerçektir. Avro bölgesi eksi büyüme, yani daralma beklerken biz bu yılda inşallah büyümeye devam edeceğiz, devam ediyoruz. Tabii temkini de ihtiyatı da elden bırakmayacağız” dedi.
Avrupa'nın şu anda en büyük sorununun bütçe açıkları olduğunu ifade eden Erdoğan, özellikle seçime giden ülkelerin, küresel krize rağmen seçim uğruna tedbir almakta çekingen davrandıklarını söyledi. Erdoğan, bu ülkelerin hem kendi halklarına, hem de Avrupa'nın geleceğine haksızlık yaptıklarını vurguladı.
-“YATIRIMLARA DEVAM”-
Yatırımların da aynen devam ettiğini ve edeceğini belirten Erdoğan, “Bazıları korkuyor, ‘böyle kritik dönemde yatırımlara devam edersek ne olur’ diye; bereket olur, başka bir şey olmaz” dedi.
Şu anda Avrupa'da 6 ülkenin IMF ile stand-by anlaşması yapmak için sırada beklediğini belirten Erdoğan, “Bize ne diyordu faiz lobisi, 'aman gecikiyorsanız ne olur stand-by anlaşması yapın.' Ne oldu? 4 yıla girdik, yaptık mı yapmadık, herhangi bir sıkıntı var mı, yok. Çünkü, bizim böyle bir sorunumuz da yok. Tam tersi biz on yılların birikmiş borcunu, bize devredilmiş yükü günü gününe ödüyor ve IMF'e olan borcumuzu kapatıyoruz. MHP-DSP-ANAP hükümetinden 2002 sonunda görevi devraldığımızda IMF'e olan borç 23,5 milyar dolardı. Şu anda 2,9 milyar dolara kadar bu borcu çekmiş durumdayız” dedi.
Çarşının, pazarın nabzını vermek açısından 2011'e ilişkin yeni verileri paylaşmak istediğini belirten Başbakan Erdoğan, 2010 yılında 52 bin yeni şirket kurulduğunu, 13 bin şirketin de kapandığını, 2011 yılında ise açılan şirket sayısının 54 bin, kapanan şirket sayısının da 15 bin olduğunu söyledi. Erdoğan, otomobil satışlarında tüm zamanların rekorunu elde ettiklerini belirterek, 2002 yılında satılan binek otomobil sayısının 91 bin iken, 2010 yılında bu sayı tüm zamanların rekorunu kırarak 510 bine ulaştığını söyledi. Erdoğan, “91 bin nere, 510 bin nere? Bak nereden nereye geldik” dedi.
-BUZDOLABI AÇIKLAMASI-
Başbakan Erdoğan, yıllık buzdolabı satışında da tüm zamanların rekor rakamının elde edildiğini belirterek, bu konuda açıklama yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de şöyle yanıt verdi:
“2002 yılında 1 milyon 88 bin buzdolabı satılmıştı, 2011'de ikiye katlandı, 2 milyon 193 bin buzdolabı satıldı. Bir mevkidaşımız, -siyasi olarak tabii- diyor ki (bu kadar buzdolabının satışından bahsetmek anlamsız, buzdolabının içinde ne var ondan bahsedin) diyor. Buzdolabının içine koyacak bir şey bulamayan buzdolabı alır mı? Bunu da ben mi anlatayım sana? Buzdolabına ihtiyacı olmayan gidip de buzdolabını süs eşyası diye almaz. Demek ki evde olanları, birçok yiyeceği, gıdayı koyacağı için bunları alıyor. Buzdolabı satışında rekor 2006 yılında 2 milyon 110 bin ile yine bize aitti. Bu rekoru bir kez daha geride bıraktık ve artarak devam ediyor.”
Çamaşır makinesi satışında da aynı şekilde rekor kırıldığını, 2002 yılında 824 bin çamaşır makinemi satılırken, 2011'de 1 milyon 949 bin satış olduğunu belirten Erdoğan, “O siyasi genel başkana soruyorum; 'çamaşır makinesinin içine konulacak ne var' diye sormazsınız herhalde. Oraya konulacak şeyler bellidir” dedi.
Erdoğan ayrıca, 135 milyar dolar ihracata ulaşıldığını belirterek, “O da rekor. Bu Cumhuriyet tarihinin rekoru da hamdolsun AK Parti iktidarına nasip oldu, hayırlı olsun” dedi.
Başbakan Erdoğan, bu arada Fransa ile yaşanan süreçle ilgili olarak, CHP, MHP ve meclis dışındaki partilere, sivil toplum kuruluşlarına, bilim adamlarına ve medyaya bu konuda gösterdikleri duyarlılık ve dayanışma ifadelerinden dolayı teşekkür etti.(ANKA/SON)