ORAY EĞİN
- Ertuğrul Özkök, dün Fethullah Gülen'in bu yılın nisan ayında yaptığı bir konuşmayı hatırlattı. Hoca durup dururken 'Müslümanları terörist gibi gösterebilirler' demiş. Taraf gazetesine servis edilen ve kamuoyunca 'AKP'yi ve Gülen'i bitirme planı' olarak bilinen belgenin de tarihi Nisan 2009. Özkök de 'Demek ki daha o günlerde böyle provokatif bazı girişimler olabileceği Fethullah Gülen'in kulağına kadar gitmiş' diye yazıyor.
- Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Cemaat'e karşı tavrı belli. Harp Akademileri'ndeki tarihi konuşmasında kaygılarını kamuoyuyla paylaştı.
- Türk Silahlı Kuvvetleri'nin nasıl ki dış tehditle ilgili kendi içinde bir çalışması, araştırması varsa aynı sürecin iç tehditle de ilgili işleyeceğini beklemek akla yatkındır. Öyle ki, Başbuğ'un bir tehlike olarak telaffuz ettiği Cemaat'e karşı da kurumsal bir çalışma yapılmış olması, en azından bir rapor, bir dosya hazırlanmış oluşu olasıdır.
- Taraf'ın ortaya çıkardığı ve sahte olduğu tahmin edilen belgenin bir asker dili olmadığı, askerin resmi belgesinin tek imzayla hazırlanmayacağı daha ilk andan itibaren analistler tarafından tespit edilmiştir. Nitekim, söz konusu belgenin sahte olduğuna dair bir kanaat oluşmaya başlamıştır. İlker Başbuğ belgeyi sahiplenmediği gibi, bunun bir kurumsal çalışma olduğunu da reddetmiştir.
- Nisan ayında Gülen Cemaati'nin TSK'nın kendilerine yönelik bir çalışma yapıldığını öğrendiği ortada. Acaba bu yapılan çalışmayı önlemek ya da kamuoyu gözünde Cemaat'i mağdur göstermek için fabrikasyon bir belge aslının yerine sızdırılmış olabilir mi? 'Madem bir rapor var, bu ortaya çıkmadan biz sahtesini sızdırtalım ki sahtesi gerçek sanılsın' diye düşünülmüş olabilir mi?
- Belgelerin sık sık yalanlanması dikkate değer. Kemal Kılıçdaroğlu'nun PKK'lılarla aynı arabada olduğunu iddia eden belge fabrikasyon çıktı. Bir Alman vakfından CHP'ye para aktarıldığı iddiası Baykal tarafından yalanlandı. Ve son olarak Zahid Akman'ın Almanya'ya giriş-çıkışlarında sorun olmadığını gösteren belgenin de sahte olduğu ortaya çıktı. Demek ki sahte belgecilik son zamanlarda epey yaygın.
- Dünkü gazeteler arasında belgeyle ilgili en önemli haber Habertürk gazetesindeydi: Belgenin aslı savcıda da yok! İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'ndaki 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın fotokopi olduğu ortaya çıktı. Gazeteye konuşan uzmanlar fotokopiden inceleme yapılmasının epey zor olduğunu söylüyor. Üstelik fotokopi sahte belge hazırlamanın en kolay yolu.
- Taraf gazetesinin yalan haberler ve yalanlanan belgelerden oluşan bir habercilik sicili var. Aktütün görüntüleri yalanlandı mesela. Ayrıca gazete 'İşçi Partisi'nde Yargıtay krokisi bulundu' haberinden dolayı mahkum oldu.
- Taraf gazetesinin yöneticisi Yasemin Çongar, önce kendilerinden gayet emin bir şekilde kesin olarak varolduğuna inanarak açıkladıkları belgenin dün sahte olabileceği ihtimaline değindi. Çongar, belgenin sahte çıkması ihtimalinin Ergenekon davasını çökerteceğini yazdı.
- Liberallerin belgenin sahte çıkma ihtimaline karşı nasıl pozisyon alacaklarını da Cengiz Çandar bir gün önce ağzından/kaleminden kaçırmışa benziyor Radikal'deki yazısında: 'Peki ya 'Belge' sahteyse? O daha da kötü. Zira 'belge'nin Genelkurmay bünyesinde 'emir-kumanda zinciri' içinde hazırlanması söz konusu değilse de, çıktığı yer belli. Genelkurmay'daki bilgisayarlar. Genelkurmay bünyesinin 'sahte belge' üretimine daha uygun olması daha da vahim değil mi? Dün, Milliyet'ten Melih Aşık da haklı olarak soruyor: 'Çandar daha kriminal inceleme yapılmadan belgenin Genelkurmay'daki bilgisayarlardan çıktığını nasıl ve nereden biliyor? Çok ilginç değil mi?' Bir soru da benden: Cengiz Çandar, belgenin sahte olduğu kesinleşirse liberallerin yine de orduyu suçlayacağını önceden haber mi veriyor?
- Belge krizinin bir dönemeç olduğunun bir kanıtı da basındaki 'sivil darbe' telaffuzları. Nihayet, darbenin sadece askerlerle yapıldığı ezberi bozuluyor ve ilk kez birileri bu belgenin fabrikasyon olma ihtimaline karşılık 'sivil darbe' kavramından söz ediyor. Türk Silahlı Kuvvetleri de yaptığı açıklamalarla nihayet sivil darbeye karşı tedbir alabileceğini gösteriyor. Eş zamanlı olarak Başbakan'ın Başbuğ'la görüştükten sonraki açıklamasındaki 'değişim' de anlamlı. Psikolojik harple mücadelede yeni adımlar atılacağını kolaylıkla söyleyebiliriz.
- Bütün bu adımların ışığında karar verelim: Bu belge gerçek olabilir mi? Şu an için tek bir gerçek var: Bu belgeden sonra hiçbir şeyin aynı olmayacağı.