Mahçupyan, İktidara, bu denli muhalifsiz bir medyanın kısa vadede yarar sağlasa da uzun vadede yararı olmayacağını çünkü demokrasilerde halkın buna er yada geç karşı çıkacağını yani medyadan ard arda gelen bu kovulmalara dolaylı yollardan dahil olan iktidarın sonunda bundan zarar göreceğini belirtti.
İŞTE ETYEN MAHÇUPYAN'IN YAZISININ BİR KISMI;
Medyada kalite ve piyasa
Basın alanında yaşananlar Türkiye’de muhalefetin alanının giderek sıkıştığının da göstergesi.
Mesele işini kaybeden gazetecilerin sayısı değil. Çünkü bu olaylarda tahminin aksine iktidarın dahli ancak dolaylı. Esas karar medya yönetimlerine ait ve patronlar hükümetle ilişkilerin ima ettiğini sandıkları ‘doğru’ tutumla, kendi öznel tercihlerini harmanlayıp müdanaasız bir biçimde hayata geçiriyorlar. Öte yandan atılan bazı gazetecilerin tutumunun da kabul edilebilir olmadığını teslim etmekte yarar var. Basın özgürlüğü gazeteciyi patronaj karşısında koruması gereken bir değerse, gazetecinin iş ahlakının da çalıştığı kuruma karşı sorumluluğu ifade eden bir değer olduğu unutulmamalı. Kahramanlaşma sevdasının son dönemde bazı gazeteciler için çok cazip hale geldiğini göz ardı edemeyiz...
Ama bütün bunlar AKP iktidarının tutumunda yanlışlar olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Söz konusu yanlış, basının hareket alanı üzerinde psikolojik bir baskı yaratılması ve medyanın otosansüre veya direnişe itilmesidir. Hükümet ‘onlar da gazeteciliğe sahip çıksınlar’ diyebilir, ancak eğer bu denli kırılgan bir basına sahipseniz, hükümetin gücünün bir süre sonra o basını ya tümüyle edilgen kılacağını ya da militan bir muhalifliğe iteceğini öngörmeniz gerekir. İlk bakışta bu durumun hükümet açısından rahatlatıcı olacağı öne sürülebilir... Ne var ki böyle bir süreç medyayı kadük ederek demokratik ortamın iğdiş edilmesine kadar gidebilir. Bu ise ancak demokratik bir ortamda iktidar olabilecek ve kendi meşruiyetini demokrasi üzerinden perçinleyebilecek AKP gibi bir siyasi harekete pek yaramayacaktır.
Medyanın alanının daralması sonuçta medya organları içinde hükümet yanlılarının oranını artırsa da, bundan kazançlı çıkan iktidar olmaz. Çünkü ürün kalitesizse bu alanda belirleyici olan taleptir... Yani ortada gerçek anlamda nesnel ve namuslu bir gazetecilik kalmazsa, kimin hangi gazeteyi satın alacağı veya hangi televizyon kanalını izleyeceği, söz konusu gazete ve televizyonların sayısına ve içeriklerine bağlı olmaktan çıkar. Ürünün kalitesizleşmesi aslında onun ideolojikleşmesidir ve tüketici de bu duruma kendisini yeniden kurgulayarak, kısacası ideolojikleştirerek cevap verir. Kalitesizlik ve düzeysizliği bir veri olarak alıp siyaseti onun içinde aradığınızda, bir tüketicinin baktığı şey artık güvenilir haber veya gerçekçi analiz değil, ideolojik olarak duymak istediğini duymaktan ibarettir. Dolayısıyla tüketicinin ideolojik arayışı aslında psikolojik bir ihtiyacın da cevabı haline gelmiştir. Eğer iktidarlar medya üzerinde psikolojik baskı kurarak onun ideolojik alanını daraltmaya giderlerse, karşılığında ortaya daha ‘iyi’ bir medya çıkmayacağı gibi, yandaş tüketici sayısında da bir artış yaşanmayacak, hatta muhtemelen tam tersine...
(..............)
) ETYEN MAHÇUPYAN'IN BUGÜNKÜ YAZISININ TAMAMINI BURADAN OKUYUNUZ