İki genç yazar tarafından kaleme alınan Metal Fırtına romanı son günlerde piyasada fırtınalar estiriyor. Bilim kurgu türündeki romanları sevenler için belki aşı gibi geldi ama Roman hiçbir araştırma yapılmadan, inceleme olmadan yazılmış gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok. Yani bunun adı olsa olsa büyüklere masallar olan bir yapıt.
Romanı anlı şanlı yazarlarımız da okumuşlar ve beğendiklerini dile getirmişler. Aynı şekilde Orhan Pamuk’u okuyup 5. sayfasından ileri gidemeyen ama olsun bakın biz okuduk diye methiyeler düzen enteller gibi. Bunlara Atatürk nereli diye sorarsan Karaman’lı olduğunu bile bilmeyip Selanikli sanırlar aslını araştırmadıkları için bilmezler. Bunu beğendiklerini söyleyenler de Türkiye gerçeklerinden ne kadar uzakta olduklarını böylece bir kez daha göstermiş oldular diyeceğim ama esasında ispatlamış oldular. Evet hiç biri bu ülkenin gerçeklerini bilmiyor.
Roman tam bir fiyasko, neden mi? Bir kere bu genç yazarlarımız hayali de olsa bir ön inceleme ve araştırma yapmalıydılar. Bir söyleşilerinde yaptıklarını söylüyorlar ama bu da orada boşa düşmemek için söyledikleri sözler..
Roman’da Kerkük konusuyla ortalık bir birine giriyor ve sonradan bu Türkiye’nin işgaline kadar gidiyor. Sapla samanı karıştırmışlar burada. Bizim birliklerimiz Amerikalılara ölümüne bir savaşa giriyorlar. Varsayalım girdiler Kerkük için lokal olan bir şey hemen ABD Başkanı tarafından Türkiye’nin işgaline yönlendirilecek. Ülkeler bu olaya karışmayacak, her kes us pus oturduğu yerde oturacak Yani “Kovboy tabancasını çekip hemen düşmanı vuracak”. “ Hani Kafamıza çuval geçirildiği gibi“ sesimizi yine çıkartmayacağız. Olasımı böyle bir şey bu hayal, hayal değil hayal ötesi! Böyle bir riski alacak bir Amerikan başkanı kendi ülkesinin de mahvolması gerçeğini göremiyorsa orada ne işi var? Burada diplomasiyi bilmedikleri ortaya çıkıyor. Dışişlerinden bi haber olan yazarlarımız devam ediyorlar yazmaya.
Gelelim diğer konuya; Türkiye hep armut toplayanların ülkesi. Biz armut toplarken bu adamlar gelip hem de Ankara’yı da vuruyor öyle mi? Hem vuruyor hem de Atatürk’ün naşını da alıp götürüyorlar. Bizim halkımız bunlar olurken Ankara armudu toplamaya devam ediyor.
Bu arada Türkiye’nin her tarafı ABD’lilerin oluyor; bizleri bozkırlara sürüyorlar bir rüyalarını gerçekleştiriyorlar tıpkı Kızılderilileri topraklarından Arizona çölüne sürdükleri gibi sürüyorlar biz Kızılderilileri’de.
Roman Genel Kurmay yetkililerince okunmuş ve icazet verilmiş gibi bir izlenim de yaratıldı.Ancak bu da tamamen yalan çıktı. Nedense bazı kesimlerce Askerler her çorbaya nane edilmeye başlandı ve burada kullanılmak istendi.
Romanı okuyan kişilere daha bir çok gerçekçi gelmeyen noktalar var. Bunun sebebi ise bunu yazan yazarların (gençliklerine verelim) Türkiye’yi tanımamaları, hayal dünyasında oldukları.Buda her halde zamanında amerikan yapımı içinde bol savaş olan bilgisayar oyunu oynamalarından kaynaklanıyor. Hayal gücü tamamda birde ortada olan gerçekler var. O da Türkiye’de ne olup bittiğini yeterince bilmemeleri.
Romanda anlatılan; Bor, Toryum, Uranyum gibi madenler için Türkiye ile savaşa tutuşan ABD’nin bunu yapmasına gerek olmadığıdır. Çünkü bu madenler Eti Holding tarafından iç piyasaya verilmeden direkt olarak onlara satılıyor. Bu madenleri daha ucuza kapatmak için veya bedava almak için savaşa mı girilmesi lazım? Gerekli teknolojiyi bize vermiyorlar üstelik madenleri alıp kendileri işleyip bize gerisin geriye beş misli fazlasıyla satıyorlar. Böyle altın yumurtlayan tavuğu kim kesmek ister? Amerikalılar bunu düşünemeyecek kadar aptal mı?
Agatha Chrstien bile bir roman yazacağı zaman onun alt yapısını oluşturmak için romanında bahsettiği ülkelere giderek oralarda günlerce araştırma yapmaktadır. Yazacağı olayları yerinde inceleyip daha sonra kaleme almaktadır. Bizim genç yazarlarımızda maalesef böyle bir çalışma da yok., böyle bir ince araştırma da yok. Bu bilgiler olmadan hele hele askeri bilgiler olmadan bunu nasıl yazılır bilemiyorum. Bildiğim tek şey Amerika’dan bir aferin aldıkları, çok beğenmişler okuduklarıma göre. ( Eğer bu da yalan değilse) Herhalde okuyan Amerikalılar epeyce de gülmüşlerdir.
Yine Romanda ABD’nin savaşa tutuştuğu bu ülkenin 7 limanının, 6 hava alanının ve İncirlik’i bakanlar kurulunun kanun kuvvetindeki kararnamesiyle (Kullanabilmeleri için Meclis kararı olması gerekir) yasa olmadan meclis kararı olmadan babalarının çiftliği gibi kullandıklarını da bilmek gerekiyor. Ortadoğu’ya hakim olmak isteyen bir ülke böyle rahat at koşturduğu bir ülkeyi ele geçirip elindekilerden mahrum kalmayı göze alabilir mi?
Burada şu akla gelebilir ”hem diyorsunuz ki Türkiye ABD’lilerin değil, hem de işte bu yazılanlarla onların emrinde. Bu nasıl şey? Evet öyle dedik ve bu yazdıklarımızın da arkasındayız. Lakin satılıkları değil biz gerçek halkı kast ediyoruz.
Amerikalılar boşuna yalakalarına “Bizi sevdirin yaptığımız anketlerde bizi dünyada en fazla sevmeyen siz çıktınız ona göre” deyip aba altından sopa göstermiyorlar.
Son olarak, Su Savaşları diye bir şey duydunuz mu? Keşke genç yazarlarımız o konuyu inceleyip romanda işleselerdi. İnanın çok daha gerçekçi olurdu. Ortadoğu’da gelecekte ne Petrol ne Bor ne ,Toryum ne Uranyum savaşı değil, sadece Su savaşları görülecek! Su olmadan hayat olmaz.