Almanya`nın sınırdışı ettiği İslami Cemiyet ve Cemaatleri Birliği(ICCB) yöneticisi, `Karases` Cemalettin Kaplan`ın oğlu Metin Kaplan müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
4 YIL ÖNCE İADE EDİLDİ
'Kara Ses' olarak bilinen Cemalettin Kaplan'ın oğlu Metin Kaplan, babasının 1995'te ölümünün ardından örgütün lideri olmuştu. Buna karşı çıkan Halil İbrahim Sofu'nun öldürülmesi Alman polisini harekete geçirmişti. Kaplan ölüm emrini verdiği iddiasıyla 1999'da cezaevine konuldu. Münster Yüksek İdare Mahkemesi, Kaplan'ın sınır dışı edilmesi için ciddi engeller bulunmadığına karar verdi. Kaplan, Köln İdare Mahkemesi'nden, Leipzig'deki Federal İdare Mahkemesi kararı açıklanıncaya kadar sınır dışı edilmesinin ertelenmesini istemişti. Yüksek Mahkemenin kararının ardından Kaplan, Ekim 2004'te Türkiye'ye iade edildi.
KASETLER ELE VERDİ
Metin Kaplan hakkında, ''Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek'' suçundan 1999 yılında kaldırılan İstanbul 6 No'lu DGM'de açılan davanın iddianamesinde, İpsala Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giren bir araçta yapılan aramada Anadolu Federe İslam Devleti'nin propagandasını yapan kasetler, bazı doküman ile Kaplan'ın fotoğrafının ele geçirildiği belirtiliyordu.
SÖZDE HALİFE
''Adana eski Müftüsü Cemalettin Kaplan tarafından kurulan örgütün amacının Anayasal düzeni yıkarak yerine şeriata dayalı bir İslam devleti kurmak olduğu'' kaydedilen iddianamede, Cemalettin Kaplan'ın 1995 yılındaki ölümünden sonra yerine oğlu Metin Kaplan'ın sözde halife olarak getirildiği'' anlatılıyordu.
HEDEF LAİK DÜZEN
Kaplan ile ilgili yine kaldırılan İstanbul DGM'de açılan başka bir davanın iddianamesinde de, ''Almanya'da kurulan örgütün propagandasının Türkiye'deki bazı kamu kurumlarına mektup gönderilerek yapıldığı ve bu mektuplarda 'ülkedeki bütün olumsuzlukların arkasında laik düzenin yattığının' anlatıldığı'' ifade ediliyordu.
İddianamede, ''söz konusu örgütün finansmanının yurtdışındaki mensuplardan toplanan paralar, fitre ve zekat adıyla toplanan paralar ile kaset ve kitaplardan ele edilen gelirlerle sağlandığı'' vurgulanıyordu.
AYASOFYA'DA YILBAŞI KUTLAMASI
Başka bir iddianamede de, ''28 Şubat sürecinde yaşananların örgüt tarafından Müslümanlara baskı olarak görülüp cihat çağrısında bulunulduğu, Ayasofya camiinde hicri yılbaşı kutlayarak cihat hareketlerine başlama kararı alındığı'' belirtiliyor.
ANITKABİR'E SALDIRI
İddianamede, ''Anıtkabir'e yönelik bir uçakla saldırı planlandığı, 29 Ekim 1998'de de Fatih Camii'nin işgal edilmesi için hazırlık yapılarak bahçeye çeşitli silahlar gömüldüğü'' kaydediliyordu.
''Bu eylemlerin talimatını Metin Kaplan'ın verdiği'' anlatılan iddianamede, Kaplan'ın ''Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek'' suçundan cezalandırılması isteniyordu.
SAVCIYA ÖLÜM FERMANI
Kaplan hakkında kaldırılan Adana ve Erzurum DGM'de açılan 10 ayrı davanın iddianamelerinde de, benzer suçlamalara yer veriliyordu.
''Kurulacak şeriat devletinin hükümet merkezi olarak İstanbul'un ilan edildiği'' belirtilen iddianamelerde, ''bir gazete kupüründe de dönemin DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel'in ölüm fermanın verildiği'' bildiriliyordu.
Hakkında hazırlanan 13 ayrı iddianamede, Metin Kaplan'ın, ''Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek'', ''Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüse fer'i iştirak'', ''Yasadışı örgüte üye olmak'' ve ''halkı kanunlara uymamaya tahrik etmek'' suçlarından cezalandırılması öngörülüyordu.