SABAHATTİN ÖNKİBAR
O güruhtan Nazlı Ilıcak’ın Genekurmay Başkanımız Orgeneral İlker Başbuğ Paşa’ya tavsiyesi şuydu:
- Evren’e benzeme, Özkök’e benze!
Evet Nazlı hanımın Başbuğ Paşa’ya model diye sunduğu Hilmi Paşa doğru yanlış bilemem...
Tam bu noktada ortaya çıkan soru, “Nasıl bir Genelkurmay Başkanı istersiniz” sorusudur.
Tamam Evren’e de belki itiraz ederim, ama ben şahsen Özkök Paşa gibi birini hiç istemem.
Peki benim Genelkurmay Başkanım nasıl mı olmalıdır?
1) Türklerin tarihinde devletin, bin yıldır önce asker demek olduğu olgusunu hafızasından hiç mi hiç çıkarmamalı ve ona göre davranmalıdır.
2) Çokuluslu bir imparatorluk yapısından Türk kimliği temelinde milli bir devlet ve ulus yaratmanın ancak TSK ve onun şanlı komutanı Mustafa Kemal tarafından başarılabildiğini unutmamalıdır.
3) Laiklik ilkesinin bu ülkenin birlik çimentosu olduğu ve de bu kavramın bütünlüğün yanı sıra inançlarımızın da teminatı olduğunun idrakinde olmalı ve onun muhafaza edilmesi için gerekeni anında yapmalıdır.
4) İnanç ve değerlerimize saygılı olmalı, ama bunların siyasallaştırılmasına ise başkaldırmalıdır.
5) Türk askerinin başına çuval geçirildiğinde susmamalıdır.
6) Kıbrıs’ın peşkeş çekilmesine ve Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti dayatmasına boyun eğmemeli, anahtar ve stratejik şehir Kerkük’ün Kürtlere devrine tavır almalıdır.
7) Güneydoğu’da başlatılan ve adım adım bir hedefe kilitlendirilen malum süreci önceden sezmeli ve ona göre tutum almalıdır.
8) TSK’ya karşı başlatılan psikolojik operasyonlara dikilmeli ve TSK’nın çete ya da suç örgütü olarak sunulmasına başkaldırmalıdır.
9) Teröre karşı kahramanca mücadeleler veren TSK personelinin soyut iddialarla yargının kesin hükmü olmaksızın psikolojik operasyonlara malzeme yapılmasına set olmalı, Güneydoğu kahramanlarının teröristbaşı Öcalan eşkıyası ile bir tutulması ve o şekilde sunulmasına dur demelidir.
10) Benim Genelkurmay Başkanım özde antiemperyalist olmalı, ama hâkim realiteler ışığında hareket etmelidir.
11) Benim için ideal olan Genelkurmay Başkanı komutanlığını yaptığı kutlu kuruma izafe edilen darbe iddialarına karşı, “Var da diyemem, yok da diyemem” gibi komutanlık özellikleri ile çelişen cevaplar vermemeli, gerektiği gibi davranmalıdır.
12) Benim Genelkurmay Başkanıma hiç kimse kameralar önünde “Hocam” diye hitap edememelidir.
13) Benim Genelkurmay Başkanım yayımladığı bildiri ya da muhtıranın takipçisi olmalı, seçim öncesinde o tür bildirileri yayımlayıp iktidar partisine artı 15 puan kazandırmamalı ve dolayısıyla da ülke birliğinin tartışmasız tek kurumu olan TSK’nın caydırıcılığını aşındırmamalıdır.
14) Benim Genelkurmay Başkanım göreve nasıl başladıysa öyle bitirmeli, kapalı kapılar ardında yapılan bir görüşmeden sonra kendini inkâr eden tutumlar sergilememelidir.
15) Benim Genelkurmay Başkanım, “Ulus devlet, üniter devlet, laik devlet” demelidir.
16) Benim Genelkurmay Başkanım şu ana kadarki seyri itibarıyla Orgeneral Sayın İlker Başbuğ gibi olmalıdır
Övgüye değer...
Erivan’a mebus göndermeyen Tayyip beyi alkışlıyorum!
Bu satırların yazarı Tayyip Erdoğan’a muhaliftir ve onu çok sık eleştirmektedir, ancak bu durum onun doğrularını görmemizi engelleyemez. Tayyip beyin az sayıdaki doğrularından biri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yapacağı Ermenistan ziyaretine AKP milletvekillerinin gitmesine yasak koymasıdır. Evet Sayın Başbakan bu tutumuyla tıpkı 90’lı yılların ilk yarısında RP’ye PKK sızması olmasın diye partideki ağırlıklı isimlere direnmesi misali takdire değer bir husustur. Bazıları bu tavrı dış politikada inisiyatifi Adullah Gül’e kaptırmamak için böyle davrandı şeklinde yorumlayabilir de, hayır hadise öyle değildir. Tayyip bey ama milliliğinin ağır basmasıyla, ama mahalli seçimleri düşünerek, ama ABD ve Batı’nın dayatmasına sükûtlu olarak bu şekilde isyan ederek bir tavır almıştır ki sonuç itibarıyla alınan karar övgüye değerdir. Buradan hareketle bazı okurlarımın sorduğu bir soruya bugün cevap vermek isterim. Millilik bağlamında önce Gül mü, Erdoğan mı sorunuza vereceğim cevap tereddütsüz Tayyip bey olacaktır.
HANİ MUHALİFLERDİ
Fındıkçılar kendi etti, kendi buldu!
Ne yalan söyleyeyim, ben fındık üreticilerinin son fiyat isyanını hiç mi hiç umursamıyorum. Niçin mi? Son tablonun müsebbebi kendileri de ondan... Hatırlayın bu fındıkçılar 22 Temmuz seçimleri öncesinde Karadeniz sahil yolunu keserek büyük bir muhalif tavrı sergilemiş ve toplumdan sempatiler almıştı. Peki sonra ne mi oldu? Yollara dökülen o fındık üreticisinin yarısından fazlası son seçimde mührünü yine ampüle bastı. Daha açık bir anlatımla AKP’nin fındık politikasına güya isyan eden fındık üreticisi Sakarya’da yüzde 60’lar düzeyinde, Ordu, Giresun ve Trabzon’da da yüzde 50’lerin üstünde iktidara oy verdi... O zaman sormak lazım bu ne perhiz bu ne turşu arkadaş! İktidardan memnunsan ve oyunu vermişsen 4 yıl yapacağı her şeye katlanacaksın... Yok öyle, gaza gel ver oyu, sonra da pişman ol ve isyan et... Hayır hayır ben oyunu AKP’ye veren fındık üreticilerinin hiçbirine zerre üzülmüyorum. Üzüntüm AKP’ye oy vermeyenler içindir... Haklısınız bu fiyata değil fındık, kabuğu bile verilemez...
ESKİ ÇARIKLAR, PAMUK OLDU
Hüseyin Çelik’in gizli Ermeni sevdası!
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz ise buyrun bakın işe. Milli Eğitim Bakanlığı yavrularımızın ders kitaplarına “Türkler bir milyon Ermeni’yi katletti” diyen Orhan Pamuk’u alırken, Birinci Dünya Savaşı’nda Ermeni çetelerinin cephe gerisindeki yaptığı katliamları anlatan Yahya Akengin’i kitabından çıkardı, iyi mi?Evet sevgili Akengin’in Eski Çarıklar isimli Ermeni ihanetini anlatan parçası kitaptan çıkarıldı... Söyler misiniz nedir bunun adı? Birileri çıksa ve Vanlı bakanımıza bu Ermeni sevdanız niçindir dese bakanımız ne cevap verecek? Hayır biz bakan beyin Ermeni aşkıyla yanıp tutuştuğuna inanamayız, zira Vanlı olduğu için Ermenilerin yaptığı alçaklıkları en iyi o biliyordur. Ama ne yapsın, AB’ye giriş adına yapılıyor bütün bunlar... Neymiş efendim bu şekilde barış iklimi yeşertilecekmiş... Hikâye!.. Bırakın bu işleri. Yapılan, barış iklimini yeşertmek ambalajıyla yeni neslin tarih şuurunu almaması operasyonudur. Hüseyin Çelik de bunu bilir, ama ne yapsın, emir büyük yerden... Öyle değil mi Sayın Bakan?..