Nagehan Alçı, bugünkü "Bir guru olarak Yılmaz Özdil" başlıklı yazısında, "Bu kitabın para ve maddi çıkar için yayınlandığı yorumunu da yüzeysel buluyorum. Burada para meselesini aşan bir durum var. Zaten bir guru olarak Özdil’in lüks bir hayata merakı da yok." ifadelerini kullandı.
Nagehan Alçı'nın bugünkü yazısı şöyle:
1881 adet basılan 2500 liralık “Mustafa Kemal” kitabı, göz açıp kapayıncaya kadar bitti. Yılmaz Özdil’in yazdığına göre 9’u 6 geçe çoktan internet sitesinde yoğunluk yüzünden hatlar kilitlenmiş. Sistem çökmüş ve kapanmış. Yeniden açılıp 1881 adet kitap tükendiğinde saat 13.00’müş. Geriye de kitabı satın almak için yanıp tutuşan ama başaramayan ve muhtemelen bu yüzden gözyaşları döken binlerce kişi kalmış.
Özdil bu kitabı almak için birbirleriyle yarışan ve günlerce kuyrukta uykusuz beklemeyi göze almış Atatürkçüleri tek ve bütün bir aile olarak görüyor. Özdil’in karşıtları ise aynı Kemalist grubu aşiret ve tarikat gibi başlıklarla anıyor.
OSHO’NUN KİTLESİ GİBİ
Her halükarda toplumun yüzde 15-20 arası kadar nüfusunu oluşturan, çok proaktif bir Atatürkçü-Kemalist kesim var ülkemizde. İşte bu kesim Özdil’in kitabına adeta tapıyor. İster aile deyin, ister aşiret ya da tarikat bu Atatürkçü sosyal grubun şu anki reisi ya da şeyhi şüphesiz Yılmaz Özdil. Kemalistlerin manevi liderliği anlamında rakibi yok.
O yüzden Özdil’in kitabı, Osho’nun kitaplarının kendi kitlesinde yarattığı etkiye benzer bir yankı uyandırıyor. Bu Atatürkçü topluluğu, Özdil’in dili ve üslubu adeta büyülüyor. Bazı ifadeleri kült mertebesinde görülüyor. Bazı cümleleri hadis gibi dilden dile, klavyeden klavyeye dolaştırılıyor.
100 BİN ADET BASILSA DA 1 GÜNDE BİTER
Sosyal bilimcilerin incelemesi gereken önemli bir toplumsal vaka ile karşı karşıyayız. Alay ederek bu sosyal realite geçiştirilemez. Bu insanlarla dalga geçmek, onları daha da katılaştırır ve safları sıklaştırır. Böyle yapan yazarlar karşıtı oldukları Özdil’in aleyhine bir iş yapmış da olmuyorlar. Bilakis bu alaycı ve küçümseyici ifadeler Kemalist kitlenin Özdil’e olan ruhani ve mistik bağlılığını arttırıyor. 2500 TL’lik kitaptan 100 bin adet de basılsa, hepsinin bir gün içinde biteceğine eminim.
Ben de ailem ve hem lise hem de üniversite arkadaşlarım itibarıyla bu kesimin içinden geliyorum ve bu sosyal grubun inanç ve duygu dünyasını anlamaya çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu anlama çabası, Türkiye’nin her kesiminden aydınların mesuliyeti olmalı.
PARA PEŞİNDE KOŞTUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM
Niye Atatürkçü kitle Yılmaz Özdil’i bir guru olarak görüyor? Niye içinde yeni bir bilgi de olmayan bu metne kutsal kitap muamelesi yapılıyor? Atatürkçü olup Özdil’e tutkuyla bağlı olmayan kitle neden çok çok az? Bu soruları nitelikli akademisyenler cevaplamalı.
Özdil’i bu noktadan sonra herhangi bir gazeteci olarak değerlendirmek çok yanlış olur. Bu kitabın para ve maddi çıkar için yayınlandığı yorumunu da yüzeysel buluyorum. Burada para meselesini aşan bir durum var. Zaten bir guru olarak Özdil’in lüks bir hayata merakı da yok.
Para peşinde koştuğunu da düşünmüyorum. Bilakis herhangi bir semt pazarından alınmış lacivert ceket içine lacivert gömlek giyerek oluşturduğu imajla, kendisine göre aile, kimilerine göre tarikat olan bu çevreyi genişletmek istiyor. Her zaman çok lüks ve pahalı giyinen Uğur Dündar’ın yanında işporta tarzı kıyafetleriyle çok farklı bir portre sergiliyor. Yani aslında sadece Beyaz Türklere de hitap etmiyor. Canlı yayınlarda “Ben bir şoför çocuğuyum” diye sık sık hatırlatarak, alt sınıfları da guru halkasına eklemek istiyor.
KEMALİST YAZARLAR RAHATSIZ
Farklı sosyal çevrelerden Atatürkçülerin ortak tutkuyla bağlı oldukları kişi o yüzden Yılmaz Özdil. Tam da bu sebeple Kemalist yazarlarda da ona yönelik ciddi bir rahatsızlık var.
Kemalist okur bu “kutsal kitaba” çok rağbet etti ama Kemalist elitlerden ve medya organlarından hiç kimse “Mustafa Kemal’e” destek vermedi.
Dün Özdil kendi köşesinde bu durumdan şikayet ediyordu. Yazarı olduğu Sözcü’yü ve yorumcusu olduğu Halk TV’yi bile ağır bir dille eleştiriyordu. Özdil’i Atatürkçülüğü akla ve bilime aykırı şekilde dinselleştirmekle suçlayan Kemalist yazar Orhan Bursalı’yı ise neredeyse Atatürkçülükten aforoz edecekti (ki kitle üzerinde Özdil’in bu gücü var).
ÖZDİL’İ ELEŞTİRME MEŞRUİYETLERİ YOK
Elbette entelektüeller Bursalı’nın eleştirisine hak verecektir ama ben Bursalı gibi Atatürkçü aydınların Özdil’in bu 1881 ve saat 9’u 5 geçe gibi dinsel ayin benzeri sembollerini eleştirme meşruiyeti olmadığını düşünüyorum.
Atatürkçülüğün tamamen dinsel hale gelmesinin temeli, 27 Mayıs 1960 darbesine dayanıyor ve Bursalı ya da Celal Şengör gibi bilimsel bakışa sahip Kemalistler, 27 Mayıs’tan itibaren TSK’nın başlattığı bu yanlış gidişe hiçbir şekilde itiraz etmeyip bilakis bu dinselleşme sürecini desteklediler. Aslında bilime ihanet etmekti bu.
Akıl ve bilimi her türlü değerin üstünde tutan bir siyasi lider olan Mustafa Kemal, 27 Mayıs’tan itibaren, kendi mensubu olduğu kurumun yayınladığı kitaplarda adeta bir peygamber gibi sunuldu. Kemalizm de bir dinsel inanç gibi tasvir edildi.
ATATÜRKÇÜLÜĞÜ ÖZDİL Mİ BİR DİN HALİNE GETİRDİ, YOKSA?
TSK adım adım Atatürkçülüğü bir din haline getirirken, Artvin’de Atatürk şeklinde çıkan çimler 28 Şubat generalleri tarafından ifade edilirken ve Burhaniye’de oluşmuş Atatürk kayalıklarına karşı askerlerin selam durması gibi acayiplikler yaşanırken neredeydi bu isimler? Yılmaz Özdil mi Kemalizmi bir din haline getirdi? Yoksa var olan bir dinsel inanç dergahının postunu devralmayı mı başardı?
Sonuç olarak eğer ortada dinsel bir inanç ve o inanç çerçevesinde oluşmuş dergah varsa birileri de o dergahın başına geçmeye yani postnişin olmaya kalkar ve hiç tartışmasız Yılmaz Özdil bugün postnişinin ta kendisidir.