Abdulkadir Selvi'nin "İç savaş çağrısı mı?" başlığıyla yayımlanan (26 Aralık 2017) yazısı şöyle:
Tartışmanın fitilini Meral Akşener ateşledi. Akşener’in 656 No’lu KHK ile iç savaş çağrısı yapıldığını savunan tweet’inin mürekkebi kurumadan CHP devreye girdi. Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında yapılan toplantıdan KHK’yı Anayasa Mahkemesi’ne götürme kararı çıktı.
Geçmişinde faili meçhul cinayetlerin bulunduğu bir ülkede bu hassasiyetin oluşması normal. Ayrıca 15 Temmuz’un travmasının hâlâ canlı olduğu bir dönemde, iç savaş çağrışımı yapmak ne demek? Bunun ima edilmesi dahi tehlikeli. Peki KHK’da iç savaş çağrısı yapılıyor mu? Öyle bir kıyamet koparıldı ki, algı olgunun önüne geçti.
Bu açıdan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın açıklamaları yerindeydi. Adalet Bakanı Gül “Burada yapılan düzenleme, sadece 15 Temmuz ve sonrasında 16 Temmuz’daki darbe girişiminin püskürtülmesiyle ilgili” dedi. Mahir Ünal “Düzenleme sadece 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahını ifade ediyor” diye konuştu.
Neden ihtiyaç duyuldu?
Açıklamalarla yetinmedim. Bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğu sorusuna cevap aramak üzere AK Parti yöneticileriyle konuştum.
Öncelikli olarak tartışılan konuyu netleştirmek gerekiyor. İki düzenleme var.
1- 8 Kasım 2016 tarihinde çıkarılan 6755 sayılı Kanun’la 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında görev alan kamu görevlilerine “yargılanmama”güvencesi getirilmişti.
2- 8 Kasım 2016 tarihli düzenlemenin 37. maddesi’nde, “15.07.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile Olağanüstü Hal süresince yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnameler kapsamında karar alan ve görevlerini yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari ve cezai sorumlulukları doğmaz”deniliyor.
YAZININ TAMAMINI OKUMAKİÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ