Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar bir araya geldiler.
Silvan, Cizre ve Sur'da sokağa çıkma yasağının ilan edildiği haberi o sıralarda gelmişti.
Büyük bir operasyon hazırlığı seziliyor.
Konsept değişti. Bu kez operasyonların ağırlığı askerde olacak.
Belki siz bu satırları okurken operasyon başlamış olacak.
Başbakan oldukça kararlı konuştu. ”Gerekirse mahalle mahalle, ev ev, sokak sokak, bütün ilçeler terör unsurlarından temizlenecek” dedi.
Dağlıca baskını olduğunda da Başbakan aynı kararlılıkla konuşmuştu.
Başbakan, o günkü sözünü hatırlatarak, ”Dağlıca olunca nasıl dedim ki bu dağlar temizlenecek diye. O dağlar temizlendi. Cizre, Silopi ve Sur'da bunlardan temizlenmemiş tek bir sokak kalmayacak. Tek bir ev kalmayacak” diye onuştu.
Yeni bir terör konseptiyle karşı karşıyayız.
Kırsal destekli şehir savaşları.
Davutoğlu, ”Cizre'yi, Kobani'ye çevirmeye çalışanlara fırsat vermeyeceğiz” derken, iki örneği kafiye olsun diye vermedi.
Suriye iç savaşı PKK'ya, şehir savaşlarını öğretti. Kobani'de şehir savaşlarının pratiğini yaptılar.
Bir anlamda Kobani, PKK için yeni konseptinin laboratuvarı oldu. PKK yönetimindeki 52 isimden 17'si Kobani'de.
Behoz Erdal, Mustafa Karasu, Sofi Nurettin başta olmak üzere üst düzey yöneticiler Kobani'yi üs olarak seçmiş durumdalar.
Kobani'de şehir savaşlarını öğrenen PKK militanları Sur'da, Cizre'de, Silvan'da çatışmaları yönetiyorlar. Sokaklara hendekler açılıp, everin altından tüneller yapılıyor.
Şehir savaşlarının en büyük özelliği sivil halkla teröristlerin iç içe olması.
Şimdiye kadar yapılan operasyonlarda sivil halka zarar verilmemeye özen gösterildi.
Zaten örgütün asıl maksadı bu. Bundan sonra daha büyük bir özen gösterilmesi gerekiyor.
Operasyonda sivil ölümlerini sağlayıp, “TC Kürtleri katlediyor” demek.
90'lı yıllarda PKK ile mücadele adı altında köyler boşaltılmış, insanlara dışkı yedirme dahil her türlü insanlık dişi işler yapılmıştı.
Ne oldu?
PKK, ikinci büyüme dönemine 90'lı yıllarda girdi.
Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ, ”PKK'yı 6 kez yenilgiye uğrattık ama PKK bitmedi” derken buna işaret ediyordu.
Şimdiye kadar, ”Zalim TC” retoriği kullanılırdı. Artık, ”Zalim PKK” var.
Roller değişti. Kürtlere zulmeden PKK, onun karşısında ise Kürtleri PKK zulmünden kurtarmaya çalışan devlet anlayışı.
Özerk yönetim kuruyoruz diye Kürtlere yapılan zulümleri meşru gösteremezler.
Başbakan'ın ifade ettiği gibi, ”Ne burası Kobani ne de karşılarında DEAŞ var”
Dünya üzerinde Kürtlerin en çok haklara sahip olduğu ülke burası.
Hakeza dünya haritası üzerinde bir Kürdün başı sıkıştığında sığınabileceği tek ülke yine burası.
Evet geçmişte yanlışlar yapıldı. Buna her zaman karşı çıktık, karşı çıkmaya devam ediyoruz.
Evet Kürtlerin sorunlarının çözülmesi konusunda daha çok mesafe alınması gerekiyor.
Ama bunun yolu Diyarbakır'ı Kobaniye çevirmekten geçmiyor.
Çözüm için gerekli olan zemini kaybetmememiz gerekiyor.
Selahattin Demirtaş şu günlerde Dolmabahçe mutabakatını dilinden düşürmüyor.
Oysa o günlerde Dolmabahçe mutabakatını değersizleştiren açıklamalar yapmıştı.
Mustafa Karasu da Dolmabahçe açıklamasından sonra, ”PKK kongresini yapıp silah bırakma kararı alacak biçimindeki yaklaşımlar demagojidir” demişti.
Dolmabahçe mutabakatını gündeme getiren Demirtaş'a sormak istiyorum.
1-Hendekler karşısında niye sessiz kalıyorsunuz, hendeklerle mi Türkiyelileşecektiniz?
2-Dolmabahçe açıklamasından 3 gün sonra PKK, geri çekilmeyi başlatacaktı. Değil, 3 gün tam 291 gün geçti, geri çekilme neden başlatılmadı?
2-Öcalan, 21 Mart'ta silah bırakma kararının alınması için PKK kongresinin toplanması çağrısı yaptı. PKK kongresi niye toplanmadı. Silah bırakma kararı almak yerine savaş kararı neden alındı?
Sahi Öcalan, diri diri İmralı'ya neden gömüldü?