Halkın HDP’nin muhatap alınmadan çözüme inanmadığını ifade eden Selvi, “Operasyonlar tamamlandıktan sonra HDP ile diyalog kurulabilir” dedi. Çözüm süreci yeniden başladığında masaya sadece HDP ile İmralı’nın oturmayacağını söyleyen Selvi, “Yeni süreçte muhatap PKK/HDP ve İmralı değil. Bölge halkı muhatap alınıyor. Uygulanacak planın sahadaki gerçeklerle ve bölgenin içinde bulunduğu konjonktürle uyuşması gerekiyor. Kürtler huzurunu bozanın PKK olduğunu gördü ve destek vermedi. O nedenle bu halkın ödüllendirilmesi gerekiyor” ifadesini kullandı.
Selvi’nin Yeni Şafak’ta “Çözümde yeni iklim” başlığıyla bugün (03.02.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Sadece Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil, seçimlerde vatandaşlarımızın yüzde 50'sinin oyunu alan AK Parti Genel Başkan olarak değil, Ahmet olarak herhangi bir kardeşime bakarken, herhangi bir vatandaşımızla kucaklaşırken Kürt mü, Türk mü, Alevi mi, Sünni mi diye bakarsam o andan itibaren aldığım nefes haram olsun”.
Bu sözler Başbakan Davutoğlu'na ait.
Kürt sorununun çözümü adına bu ülkede çok Başbakanlar gördük.
Süleyman Demirel, ”Kürt realitesini tanıyoruz” dedi. Mesut Yılmaz, ”AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer” diye konuştu. Tansu Çiller, Bask modelinden söz etti.
Ancak onların dönemi OHAL zihniyetinin hakim olduğu, Kürtlere cehennem hayatının yaşatıldığı dönemlerdi.
Çünkü onlar samimi değildi. Çünkü onların döneminde Kürt sorunu siyasetin iradesinde değil askerin vesayeti altındaydı.
“Bu sorunu çözmek için baldıran zehrini içmeye hazırım” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nun onlardan farkı, samimi olmalarıydı. Kürtlerin acısını yüreklerinde hissettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güçlü liderliği sayesinde Kürt sorunu askeri vesayetin elinden alınıp, siyasi iradenin konusu haline dönüştürüldü.
AK Parti, Kürt sorununun çözümünü askeri operasyonlarda, yasaklarda, ret ve inkar politikalarında arayan yüz yıllık politikaları bir kenara koydu, sivil çözümü esas aldı. Kürt sorununun çözümünde bir paradigma değişikliği yaptı. AK Parti'nin diğerlerinden farklı bir hikayesi oldu.
20 Temmuz 2015 tarihinden itibaren PKK'nın, “şehir savaşları” konseptine geçmesiyle birlikte yeni bir dönem başladı.
Bu yeni bir durum demekti.
Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, ”PKK'yı altı kez yenilgiye uğrattık ama PKK bitmedi” demişti. PKK, şehir savaşlarında bir kez yenilgiye uğratılmış oldu. Cizre'nin, Silopi'nin, Sur'un Kobani olmadığı gösterildi. Bölgede PKK ile mi savaşıldı? Eğer sadece PKK ile mücadele ediliyor diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. PKK, bölgeyi dizayn eden güçlerin vekalet savaşını yürütüyor.
Yenilgiye uğratılanlar bu güçler oldu. Dünya aleme Türkiye'nin Suriyeleştirilemeyeceği gösterilmiş oldu.
PKK, şehir savaşlarında yenilgiye uğratıldı ama bu Kürt sorununun çözüldüğü anlamına gelmiyor.
PKK ile mücadelede bu haftadan itibaren yeni bir faza geçildi. Başbakan Davutoğlu, “Operasyonlardan sonrasını planlamıştık” demişti. Başbakan Davutoğlu'nun Cuma günü Mardin'de bir bölümünü açıklayacağı Master Plan, iki kez Bakanlar Kurulu'nda ve bir kez de MGK'da enine boyuna tartışıldı. Başbakan, iş dünyasının temsilcileri ile gece yarısı 02.30'a kadar süren istişare toplantısı yaptı. Ardından dün önce sabah kahvaltısında AK Parti'nin bölge milletvekilleriyle bir araya geldi. Sonra STK'larla görüştü. Her hafta Cuma günü bölgeden bir il'e yapacağı ziyarette de ayrıca kanat önderleri ve STK'larla bir araya gelecek. Bu toplantılardan çıkan görüşler ışığında Master Plan güncelleniyor. Anladığım kadarıyla Master Plan sadece alınmış kararlar zinciri olmayacak. Yeni durumlara ve ihtiyaca göre şekillendirilecek. Bu toplantılara katılan reformların koordinasyonundan sorumlu Başbakan Yardımcısı Lütfü Elvan'la konuştum. “Toplantılar verimli geçiyor. Çok iyi hazırlanmış öneriler getiriyorlar” dedi.
Yeni süreçte muhatap PKK/HDP ve İmralı değil. Bölge halkı muhatap alınıyor. İstişare toplantılarında gündeme getirilen şu soruya yer vermek istiyorum:
“ PKK/HDP ve İmralı yok sayılarak biz barışı nasıl sağlayacağız? Buradaki nihai hedef PKK'nın Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi bırakması değil mi? PKK/HDP yok sayılarak bu nasıl sağlanacak?”
İRA, ETA, FARC örnekleri gösteriyor ki silahlı örgütle anlaşmadan barış sağlanamıyor.
Önce bir özeleştiriyi yansıtmak istiyorum.
Çözüm sürecinde sadece HDP'yi muhatap alıp İmralı ile görüşmeleri yürütmek yanlıştı. Böylece Kürtlerin tek temsilcisi olarak onlar kabul edilmiş oldu. Oysa PKK'lı olmayan Kürtlerin de masada olması lazımdı. HDP ve İmralı ile sadece silah bırakmayı konuşmamız lazımdı. Oysa demokratikleşmeyi de görüştük.
Yeni süreçte masa çeşitlenecek. Ancak bir gerçek daha var. Elinde silahı bulunduran PKK. Çözümün başarıya ulaşması için PKK'nın silah bırakması gerekiyor. Peki PKK/HDP'yi ve İmralı'yı yok sayarak bunu nasıl başaracağız?
Siyasi iradenin bu konudaki tavrı net:
Çözüm sürecinin başlaması için 2013 şartlarına dönülmesi gerekiyor.
Yani;
1-PKK silahlı unsurlarını geri çekecek.
2-Türkiye'ye karşı silah bırakma kararı alacak.
3-Silahlar gömülecek.
Bunlar doğru. Uygulanacak planın sahadaki gerçeklerle ve bölgenin içinde bulunduğu konjonktürle uyuşması gerekiyor. Konjonktür maalesef lehimize değil. Suriye konusunda masanın kurulduğu, ABD'li yetkililerin PYD ile görüşmeler yaptığı, Rusların PYD ile işbirliği yaptığı sıkıntılı bir sürecin içinden geçiyoruz.
Burası Ortadoğu.
Dünyanın süper güçlerinin savaş alanı. Sadece Irak'la ilgili koalisyonda 30'a yakın ülke yer alıyor. Hakeza Suriye'de de aynı durum söz konusu. Dünyanın süper güçlerinin savaş oyunu oynadığı bir coğrafyada PKK, onlar adına vekalet savaşı veriyor. Keşke Ortadoğu'nun savaşlarının anasının yapıldığı Ortadoğu coğrafyası olduğunu düşünerek daha önceki süreçlerde elimizi çabuk tutabilseydik.
Bu süreçte, arkasında yüzde 50'lik halk desteği olan bir siyasi iradenin varlığı ile bölge halkının PKK'nın şehir savaşlarına destek vermemesi elimizi güçlendiriyor.
200 bin insanın kendi ülkesinde mülteci durumuna düştüğü, Sur'da 20 bin kişinin aylarca evsiz barksız kaldığı bir tablodan söz ediyoruz. Kürtler huzurunu bozanın PKK olduğunu gördü ve destek vermedi. O nedenle bu halkın ödüllendirilmesi gerekiyor.
Başbakan Davutoğlu'nun yaptığı seri toplantılara katılanlarla konuşuyorum.
Üç nokta ön plana çıkıyor.
1-Hükümet operasyonlar konusunda kararlı. Çünkü güvenlik olmadan çözümün de huzurun da olmayacağı görüldü.
2-Hükümetin operasyon sonrasına iyi hazırlandığı intibaı edinildi.
3-PKK terörüne teslim olduğu için HDP'ye kızgınlar. Ama HDP yok sayılarak bu sürecin sonlandırılamayacağının da farkındalar. Operasyonlar tamamlandıktan sonra HDP ile diyalog kurulabilir.
Kürt sorununun çözümüne ilişkin yeni bir iklime giriyoruz.