Kaya, , 2008 mali krizi nedeniyle ödenemeyen vergi, prim, aidat gibi birçok borca yapılandırma ve ödeme kolaylığı getirilmesi için çalışma yapıldığını ve tasarının TBMM’ye sunulduğunu anımsattı.Tasarıda, tüketicilerin talebi olmasına rağmen ödeme zorluğu çekilen kredi kartı ve kredi borçlarına yer verilmediğini belirten Kaya, şöyle devam etti: "2008 yılındaki mali krizin zorluklarını en çok tüketiciler yaşamıştır.
İşini kaybeden, geliri azalan tüketiciler, zamlarla hayatını sürdürmeye çalışmış, ancak bütçesinin yetersizliği nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamak için kredi kartı kullanımına yönelmiştir. Ekonominin canlanmasıyla ödeme gücüne kavuşan iş yeri sahiplerine ödeme kolaylığı getirilirken, halen krizin etkisinden kurtulamayan geniş tüketici kitlesinin dikkate alınmaması tüketicilerin hayal kırıklığına neden olmaktadır. Halen 2 milyon tüketici kredi kartı borçlarından dolayı Merkez Bankası kayıtlarına girmiş, 10 milyona yakın tüketici ise kredi kartı borçlarını, diğer kartlarından nakit çekimle ödemeye ya da ihtiyaç kredisi kullanarak, birikimlerini elden çıkararak yüksek faiz kıskacından kurtulmaya çalışmaktadır."
-"BORÇLARA 36 AY VADEYLE TAKSİT VE DİĞER TALEPLER"-
Kredi kartı borçlarının ödenemez hale gelmesinin 3 temel nedeni bulunduğunu vurgulayan Kaya, "Bunlar, bankaların gelir sorgulaması yapmadan herkese kredi kartı vermesi, gelirin çok üstünde limitler tanımlaması, asgari ödeme tutarının yüzde 20 uygulanarak kredi kartının ödeme aracı değil, borçlanma aracı olarak kullandırılmasıdır" dedi.
Nazım Kaya, Tüketiciler Birliği’ne gelen şikayet ve taleplerin kredi kartı borçlarının yapılandırılması ve ödeme kolaylığı sağlanması halinde birçok tüketicinin borcunu ödeyebileceğini gösterdiğini belirterek, şöyle konuştu: "Bankaların tutumları nedeniyle tüketicinin biriken kart borcu 45 milyar lira olmuş, bunun yarıya yakını zorluklarla ödenmektedir. Tüketicinin mağduriyetine karşılık bankaların 2009 yılında kredi kartı faizinden 5,7 milyar lira kazanç sağlaması, bankaların yapılandırmayı istememesinin temel nedenidir.
Yapılandırmanın kalıcı olması ve kart kabusunun son bulması için yapılandırmayla birlikte bazı uygulamaların da hayata geçirilmesi gerekir. Takipteki kredi kartı ve tüketici kredileri için borçların ana parası 5915 sayılı yasadaki gibi yeniden yapılandırılmalıdır. Borçlara düşük faizle ve 36 ay vadeyle taksitlendirme imkanı getirilmelidir. Faiz oranı piyasada uygulanan oranların altında olmalıdır." Kaya, takibe düşmese de kredi kartı borcunu ödemede güçlük çeken tüm tüketicilerin borç yapılandırma imkanından yararlanması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Yasası’nın 9. maddesinde yer alan ’bir gerçek kişinin sahip olduğu tüm kredi kartları için tanınacak toplam kredi kartları limiti, ilk yıl için, ilgilinin aylık ortalama net gelirinin iki katını, ikinci yıl için ise dört katını aşamaz’ hükmü hayata geçirilmeli, aykırı davranışlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yapılacak etkin denetimle önlenmelidir. Kullanımda olan kredi kartlarının limitleri reel gelirlere uygun hale getirilmelidir. Limit düzenlemesi, yeniden yapılandırmanın bir önkoşulu olarak kabul edilebilir.
Halen yüzde 20 olarak uygulanan asgari ödeme tutarı BDDK tarafından yüzde 40’a çıkarılarak kredi kartının borçlanma aracı olarak kullanılmasının önüne geçilmelidir." 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 8. maddesinde "Talepte bulunmayan veya sözleşme imzalamayan kişiler adına hiçbir şekil ve surette kart verilemez" hükmünün getirildiğini belirten Kaya, "Son yıllarda maaş ve kiraların bankalar aracılığıyla ödeme zorunluluğu getirilmesiyle de birlikte talep olmaksızın tüketiciye kredi kartı gönderilmektedir. Bu tür uygulamalara son verilmelidir" dedi.14 ARALIK 2010/MİLLİYET)