İşte Hayko Bağdat’ın kavga başlatacak o yazısı:
Emre Uslu ne istiyor
Taraf gazetesini yayın hayatına başladığından beri takip ediyorum.
Pek çok arkadaşım bu köşelerde yazdı, yazıyor, ayrılanlar oldu, yenileri geldi, şimdi ben de bu ailede yer alıyorum.
Gazetenin en önemli özelliği her şartta yazarlarına merkez medyadan çok daha fazla özgürlük tanıması ve kimseye ebedi bir düşmanlık taşımadan demokrasi mücadelesinden yana saf tutması oldu.
Taraf, barışı ve demokrasiyi savunmaktan hiçbir kritik anda vazgeçmedi ve bundan sonra da vazgeçmeyeceğine eminim.
Bugün de herkesin arkasında bir bagaj taşıdığı bu iklimde Taraf’ın asıl misyonu bu değerler etrafında direnmektir elbette.
Bu saiklerle Cumhuriyet tarihinin en önemli ve hâliyle en hassas adımlarından biri olan “Barış süreci”nin başarıya ulaşması için gereken sorumluluk gazetemizin de boynunun borcudur.
Sürecin hakkaniyetle yürütülmesi ve tarafların üstlerine düşenleri gerçekleştirmesi için tüm eleştiri ve öneriler eli kalem tutan herkesin görevi elbet.
Fakat daha sürecin adının anılmaya başlandığı ilk anlardan itibaren Emre Uslu’nun takındığı tavır açıkçası benim canımı çok sıkıyor.
Kısaca “Hükümet Kürtler için adımlar atsın ama PKK ile bilinen yöntemlerle mücadeleye devam etsin. PKK ateşkese mecbur olduğu için bizleri oyalamak adına bu işe girdi. Hepimiz aslında salak olduğumuz için bu süreç denen dönemde PKK’nin taktiklerini göremiyoruz. MİT Müsteşarı Hakan Fidan da bu ülkenin başına gelen en büyük felakettir” olarak özetlenebilecek yorumlarını okuyup duruyoruz.
Uslu, geleneksel ‘devlet adamı’ reflekslerine benzer bir üslupla, kendisinin taşıdığı korkulara teslim olmamızı ve yukarıda bahsettiğim şer odaklarına kanmamamızı öneriyor.
“Kürtler için adım atılsın ama PKK ile savaşılsın” nasıl bir mantığın ürünüdür?
“Özel okullarda Kürtçe öğrenin ama dağlarda sizin çocuklarınızı öldürmeye devam edeceğiz” diye bir barış önerisi mi olur?
30 yıldır savaşan tarafların masaya oturmasından ve silahsız bir çözümü zikretmelerinden daha makul bir beklentisi olan var mı?
Bugün Kürt siyasi hareketi son seçimlerde 2.592.000 oy almış, yüzden fazla belediye başkanlığı kazanmış, 36 vekil ile Meclis’te grubu bulunan bir yapı iken ve bu yapı çözüm için Öcalan’ı işaret ederken devletin bu realist teklifi değerlendirmesinin nesine karşıyız?
Bir ülkede bu kadar “terörist” olabilir mi?
Uslu, PKK başka Kürt tabanı başka mı zannediyor?
Barışan tarafları AKP veya PKK olduğu için tukaka ilan etme alışkanlığının moda olduğu bugünlerde AKP veya PKK’nin savaşan hâlini daha mı çok seviyoruz?
Açıkçası “ben demiştim” hastalığından mustarip yazarların kötü haberlere daha çok kulak kabarttığına takılmadan, barış için oturulan masadan kimse kalkmadığı sürece umudumu yitirmeyeceğim.
Milyonlarca insanın barış beklentisi var.
Barışı savunmaktan daha güçlü sesi çıkan hiçbir siyasi damarın bulunmadığı günler yaşıyoruz.
Gözümüzün içine baka baka bu barış için çaba göstereceğini vadedenler ortalık yerdedir.
Kürt halkının talepleri somut olarak bellidir.
Uslu’nun sürekli bir öğretmen edası ile “bir devlet nasıl hareket etmeli” sorusuna cevap aramasının memlekete pek faydalı olacağını düşünmüyorum.
Çünkü bu köşeleri kullananlar “devlet” değil gazetecidir.
Asli görevimiz de “insanlar nasıl daha özgür ve mutlu yaşar” sorusuna cevap aramaktır.
Ben barış istiyorum.
Bunun için karşımda duran en ufak bir ihtimale dahi dört elle sarılıyorum, mücadele ediyorum.
Peki, komşu köşeden Emre Uslu bazı bürokratların yerinden olması dışında tam olarak ne istiyor?
Vallahi bilmiyorum.