Denize düşen Tayyip Erdoğan TESEV'e sarılır!
ARSLAN BULUT
Gazetelerde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Yönetim Kurulu Başkanı Can Paker’in evindeki davete katıldığına dair haberler var. Davetin Başbakan Erdoğan’ın isteği üzerine düzenlendiği, davet edilen gazetecilerin isimlerini de Erdoğan’ın verdiği belirtiliyor. Haberlerde, Erdoğan’ın kapatma davası ile ilgili yol haritasını açıkladığı öne sürülüyor.
Erdoğan katıldığını değil ama yemekte konuştuğu iddia edilen sözleri yalanladı.
Benim en çok ilgimi çeken ifade şuydu: “Erdoğan, siyasi yasak gelir ve bağımsız olarak dahi seçime katılamazsa, bir sivil toplum kuruluşunun başına geçecek ve Türkiye’yi dolaşacak. (Ya mevcut bir STK ya da yeni kurulacak bir örgüt)”
Erdoğan, bu haberleri varsayım olarak niteledi.
TESEV, turuncu devrimler organizatörü Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün Türkiye şubesi ile ortak hareket etmektedir. TESEV, faaliyetlerinde Soros’tan ve Amerikan psikolojik savaş aygıtı NED’in çekirdek kuruluşu IRI’den para yardımı almaktadır.
TESEV, 2003 yılında, Annan Planı’nın kabul edilmesi için de olağanüstü bir çalışmanın içine girmiş, hem İstanbul’da hem de Washington’da Amerikan devlet yetkilileri ile görüşerek, Türkiye’nin dış politikasını etkilemeye çalışmıştır.
Mustafa Yıldırım’ın Sivil Örümceğin Ağında adlı kitabında da belirttiği gibi IRI’nin Türkiye’de en yoğun işbirliği yaptığı örgüt TESEV’dir.
Yine emekli CIA görevlisi, bir dönem ABD’nin Kıbrıs özel temsilcisi, şimdilerde NDI’nin Avrasya sorumlusu Charles Nelson Ledsky, Cumhuriyet gazetesine şu açıklamayı yapmıştı:
“Farklı zamanlarda farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla çalışıyoruz. İstanbul’da TESEV, TÜSES, TUSİAD, Ankara’da Ka-Der, Türk Parlamenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı (..) Bazı meclis komisyonlarıyla faaliyetlerimiz oldu, özellikle Anayasa Komisyonuyla ciddi temaslarımız oldu. İlki Muğla’da MUMİKOM adıyla başlayan Parlamento İzleme Komiteleri’yle çalıştık.”
Soros’un Açık Toplum Enstitüsü, 2001 yılında İstanbul Bebek’te şubesini kurmuştur. Bu şube TESEV ile ortak hareket etmektedir. Örgütün, kadın hakları, insan kaynakları ve insan hakları konusunda da çalışmaları mevcuttur. Kadın hakları ile ilgili faaliyetler Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da sürdürülmektedir.
Soros, Davos zirvelerinden birinde, Tayyip Erdoğan ile de görüşmüştür.
“Atatürk’ün resimleri kamu binalarından indirilmeli” diyen İngiltere’nin “Tanrıya ve Emperyal Hedeflere Hizmet” ödüllü derin devlet görevlisi Andrew Duff, Avrupa Türkiye Vakfı ve TESEV tarafından, 27 Mayıs-03 Haziran 2002 tarihlerinde Avrupa Parlamentosu binasında düzenlenen “Kıbrıs: Çözüm ve Üyelik” başlıklı toplantıyı yönetmişti.
TESEV’in dikkat çeken bir faaliyeti de Açık Toplum Enstitüsü’nün finansmanı ile hazırlattığı Türkiye Güvenlik Almanağı idi.
Bu kitapta, TESEV yazarları Türk Silahlı Kuvvetleri’nden itaat kültürünün kaldırılmasını, jandarmanın lağvedilmesini, sınırların korunmasını TSK, Jandarma ve polisin elinden alınmasını savunuyordu!
Kitabın girişinde “Bu kitabın yayımlanmasında katkılarından ötürü Açık Toplum Enstitüsü-Türkiye’ye ve TESEV Yüksek Danışma Kurulu’na teşekkürü borç biliriz” deniliyordu.
Kitapta, Türk Ordusu’nun küçülmesine dair ABD ve AB talepleri işleniyor, TSK’nın AB’ye karşı olduğu ifade ediliyordu.
Kitapta, Yeniçağ gazetesi de eleştiriliyor ve “TESEV’in güvenlik sektörü ve demokratikleşme sorunsalına odaklanan çalışmaları ’milliyetçi, ulusalcı’kişi ve grupların tepkisini çekmiştir” deniliyordu.
Şimdi Tayyip Erdoğan, denize düşen TESEV’e sarılır mı demek istiyor?
VE TESEV'İN 2006 YILINDA ALİ BAYRAMOĞLU'NA ISMARLAMA YAPTIRDIĞI YIKAMA YAĞLAMA ARAŞTIRMASI
TESEV'den Erdoğanizm Araştırması!
''TESEV'in yaptığı araştırmaya göre Başbakan Erdoğan, yaşam biçimiyle İslami kesimi etkiliyor. "Korkuya meydan okuyan tarzıyla İslam'da radikalizmi törpülüyor".
Başbakan Tayyip Erdoğan, yaşam tarzı, üslubu ve dini konulardaki yorumlama biçimiyle İslami kesim için "yeni bir model" oluşturdu. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) tarafından hazırlanan ve gazeteci-yazar Ali Bayramoğlu'nun yürüttüğü, "Demokratikleşme Sürecinde Dindar ve Laikler" araştırması Başbakan Erdoğan'a da sunuldu. Araştırmaya göre, Erdoğan'ın, toplum nezdinde yaşam tarzı ve mücadelesiyle kazandığı prestij, 'rehber' olarak algılanmasına yol açtı. Araştırma, Erdoğan'ın "İslamda olmayan radikalizmi törpülediği" sonucuna da ulaştı.
TOLERANS SINIRLARINI GENİŞLETİYOR:
İslami kesim, Erdoğan'ın tarzı, giyimi, fikirleri ve tutumu üzerinden "Müslüman davranış kodu"nu gözden geçiriyor, din-toplum, din-siyaset ilişkilerini yeni verilerle ele alıyor. Araştırmada, başörtüsünün; namus, cinsellik, zorunluluk gibi kavramlarla ilişkilendirilmeden, sadece kişiyi bağlayan dini bir emir olarak algılandığı, kimi dini hükümlerin zamana ve koşullara göre yorumlanması yoluna gidildiği belirtiliyor.
SOSYAL İLİŞKİLER KURABİLİYOR:
İslami kesim, hem kendi içine, hem kendi dışına karşı tolerans sınırlarını genişletiyor. Erdoğan'ın bir dindar olarak verdiği, korkuya meydan okuma mücadelesi" dindar siyasetin simgesi haline geliyor. Araştırma için görüşülen, Aksaray'daki bir tüccar ile Mardin'den bir imam şunları söylüyor: "Türkiye'nin gerçeklerini biliyorlar, dünyanın gerçeklerini biliyorlar. Amerika gerçeğini de biliyorlar. En önemlisi toplumu germiyorlar. İslami dünya görüşüne sahibim. AK Parti toplumun değerlerini benimsemiş, toleranslı bir parti. AK Parti Müslümanlara diyor ki, hayatın içinde olun, ayağınız yere bassın. Bu tür dangalaklıkların yeri İslam'da yok kardeşim. İşte Taliban'dan bu yüzden nefret ediyorum. Temizce giyinmiş, yanına da karısını alıyor. Müslüman olduğunu herkes biliyor. Her yere öyle girip çıkabiliyor. Sosyal ilişkilerini kurabiliyor. Demek ki temiz, modern giyinerek de Müslüman kalınabiliyor." Araştırma; AKP'nin siyasi kesimde bir "güven" duygusu yarattığını gösteriyor. Bu duygu, "muhalif ve mağdur" ruh halinden, "iktidar ruh haline" geçişi simgeliyor. Bu durum, işadamı, esnaf, işsiz gibi bazı İslami aktörlerin toplumsal-siyasal çevreyle ve kamu otoritesiyle kurdukları ilişkilerle devreye giriyor. Özellikle taşrada, "belediyeler, yerel yatırımlar, ihaleler, iş adamı-siyasi merkez ilişkileri bu durumun en görünür olduğu alanlar olarak ortaya çıkıyor. İslami hareketin angaje isimlerinden Konyalı bir esnaf şunları söylüyor: "Bir devlet dairesine işimiz düştüğünde güvenliyiz. Bu güveni etrafımda da görüyorum. Çünkü Tayyip Bey, kendisinden emin. Şimdi AKP iktidarı ile birlikte her türlü ihaleye rahatlıkla girebiliyoruz."
GÜVEN DUYGUSU VERİYOR :
28 Şubat sürecinde İslami alana yönelik devlet tavrının, bu kesimin zihninde ve özellikle millet-devlet bütünlüğü fikrinde oluşturduğu tahribat ya da yarattığı parçalanma yine aynı yollarla tamir ediliyor. Sistemin parçası haline gelme, merkez tarafından kabul edilme duygusu harekete geçiyor. Radikal İslamcılıktan gelen Orta Anadolulu küçük bir ticaret erbabı şunları anlatıyor: "AKP ile birlikte müthiş bir güven duygusu oldu. AKP'ye güveniyorum çünkü. Mesela polis çok rahatlıkla götürebilecek diye korkmuyorum. Hizbullah operasyonu olduğunda hiç alakam olmamasına rağmen korkuyla bekledim."
Ataerkil yapı değişime uğruyor
Rapora göre, AKP geleneksel olarak İslami kesim partilerine yakın duran, taşralı, varoşlu, orta ve alt sınıf kesimler açısından önemli ölçüde, "şemsiye parti" rolü üstleniyor. Siyasi tavırları ve dindar yaşam açısından yönlendirici, eğilimleri ve tutumları yeniden oluşturucu bir model niteliği taşıyor. AKP politikalarıyla, ataerkil yapının değişmesine imkan sağlıyor. İslami kesimde AKP iktidarıyla birlikte, bir "değer değişiminden" çok siyasi algı, hissiyat" değişikliği görülüyor. Bu durum sistemle ve farklı olanla temaslar kurmasına zemin hazırlıyor.
Erdoğan, Erbakan'dan farklı
Araştırmada Erdoğan'ın Erbakan'dan farklı olduğunun altı çiziliyor. Deneklerden bazıları bu konuda şunları söylüyor: "Erdoğan, İslam'da olmayan radikalizmi törpüledi. Toplumla, dünyayla barışık. Peygamber bugün gelseydi herhalde sarık, şalvarla gelmeyecekti." Erdoğan ile Erbakan arasındaki farkı başka bir vatandaş ise şöyle anlatıyor: "Erdoğan'ın ilk oğlu bir taksi şoförünün kızıyla evlendi. Oysa Erbakan oğlunu bir taksi şoförünün kızıyla evlendirmezdi."
SABAH 04/03/2006
Arkadaşına Gönder
Yazdır
Önceki sayfa
Sayfa başına git
k1.jpg)
