Abdullan Öcalan ile Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde bir süre önce öldürülen PKK'nın konsey üyesi Ertem Karabulut'un fotoğrafının da bulunduğu kongrede Türk Bayrağı da asıldı.
BDP'nin Diyarbakır 2'nci Olağan Kongresi Süleyman Demirel Salonu'nda düzenlendi. Salonda sarı, kırmızı ve yeşil bezlerle süslenen platformun bir tarafına BDP, diğer tarafına ise Türk bayrağı asıldı. Kongrede salonun tamamen dolmaması dikkati çekerken, '2013 Kürt halkının özgürlük şiarıyla Amed(Diyarbakır) il kongresini selamlıyoruz', 'Direnişin kalesinden İmralı'yı bin selam', 'Ortadoğu'daki barış ancak önderliğimizle olacaktır', 'Fis ovasından başlayan mücadele ruhunu Avrupa'ya taşıyan şehit Sakine Cansız'ın yolu yolumuzdur', 'Önder Apo'yla başladık, önder Apo'yla başaracağız', 'Kürdistan'ın kalbi Amed'den önderliğe bin selam', yazılı pankartlar ile Abdullah Öcalan'ın 'özgürlüğün özgürlüğümüzdür' yazılı fotoğrafı ve bir süre önce Lice'de çatışmada öldürülen PKK'nın Amed eyalet sorumlusu ve örgütün konsey üyesi 'Numan Amed' kod adlı Ertem Karabulut'un fotoğrafı ile Kürtçe "PKK komutanının şahadeti TC'nin yıkımına neden olacak" yazılı pankart da asıldı.
Kongrenin açılış konuşmasını Kürtçe ve Türkçe yapan BDP İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, görüşmeler sürerken 32 PKK'lının öldürüldüğünü belirterek operasyonlardan vazgeçilmesini istedi.
ÇÖZÜM MASASINA HEP BİRLİKTE MÜDAHİL OLACAĞIZ
BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, tarihi bir süreçten geçtiklerini ve bu sürece seyirci olmadıklarını belirterek, kendilerinin tarihe yön verebilecek önemli aktörler olduklarını söyledi. Bekleyerek, izleyerek sürecin nasıl gelişeceğine bakarak duramayacaklarını kaydeden Kışanak, şöyle dedi:
"Beklemeyeceğiz, seyretmeyeceğiz. Oyuncu olacağız. Masanın nasıl kurulacağına ve neler konuşulacağına hep birlikte müdahil olacağız. Bugünlerde moda yaklaşım aman onu söyleme, şöyle konuşma, süreç bozulur. Bu yaklaşımın kendisi barış sürecini boşa çıkaran yaklaşımdır. En çok konuşacağımız, görüşlerimizi paylaşacağımız süreçteyiz. Herkes konuşacak, herkes sözünü söyleyecek. Müzakere ancak böyle yürütülür. Müzakere bir tarafa sus denilerek yürütülemez. Biz susacaksak, halk susacaksa, çözüm önerilerimizi söylemeyeceksek, sadece siz konuşacaksanız bunun adı müzakere değil, monologdur. Kendi kendine konuşur kendi kendine dinlersin."
İMRALI'DAKİ REHİNE POLİTİKASI BARIŞA ENGEL
Kışanak, Kürt halkının yıllarca tüm ceza tehditlerine, tutuklamalara, yürütülen baskı politikalarına rağmen, yine de "Sayın Öcalan Kürt halkının önderidir" dediğini belirterek, şunları söyledi:
"Bu sözünün de arkasındadır. Barış istiyorsanız yolu mümkündür. Yıllarca bunu söyledik diye bize dağın yolunu gösterdiniz. Cezaevinin yolunu gösterdiniz. Sayın dedik diye ceza verdiniz. Konuşursanız sizi adaya göndermem, siyaset yaparsanız sizi müzakerenin dışında tutarım, taleplerinizi söylerseniz buradan çözüm çıkmaz yaklaşımından çözüm çıkmaz. Kınıyorum. Gerçekten çözüme hazırsanız tehdit ve şantajdan vazgeçeceksiniz. Biz halkın hizmetçisiyiz. Biz adaya gitmek istiyoruz. Sayın Öcalan ile görüşmek istiyoruz. Yıllardır bunun siyasetini yaptığımız için bizi dışlamaya çalıştılar. Biz bunun gerçek anlamda bir çözüm sürecinde kolaylaştırıcı bir yol olarak görüyoruz. Doğru bir yolda güçlü adımlar atılması için katkı sunmak istiyoruz. Bu nedenle İmralı'ya gitmek istiyoruz. Biz ön açıcı, yol açıcı olmak istiyoruz. Yoksa Öcalan muhataptır. İmralı'da bir halkın umudunu, çözümün en güçlü aktörünü tutsak etmeye çalıştınız. İmralı'daki rehine politikası barışın önündeki en büyük engeldir. Bu engeli kaldırmak için gitmek istiyoruz. BDP ile konuşmadan hangi reformu yapabilirsin. Hükümetin samimiyet sınavının birinci sorusu budur. BDP ile konuşmam, tartışmam. Ama reform yaparım, bir şeyleri değiştiririm, herkeste buna razı olsun dersen, Kürt halkı rıza göstermez. Çünkü senin yaptığın eksik olacak. Ana dilde savunma yasasını ne kadar eksik yaptıysanız 4'üncü yargı paketini de öyle eksik yapacaksınız. Eksik paketlerle barış sürecini ilerletemezsiniz. Ön şartlar olarak bunları öne koymuyoruz. Tersine barış sürecinin doğru yürütülmesi için bunları yapmalıyız diyoruz. Herkesi ön şartsız gelmeye davet ediyoruz. Bunu yapan hükümettir. Önce şu, bu olacak diyen kendileridir. Bu zihniyet müzakere sürecini sabote eder. Ön şartsız, dayatmasız, koşulsuz her şeyi konuşalım. Şunu, bunu bahane ederek masayı devirmeye kalkarsınız Türk halkı da Kürt halkı da hesap sorar. Bu süreç samimiyet ve eşitliğe inanılarak yürütülecek bir süreçtir."
CHP'DEKİ ZİHNİYET MEŞRUİYETİNİ YİTİRMİŞTİR
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in "Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz" sözlerini BDP Genel Başkanı Gültan Kışanak'ın hatırlatması üzerinde salonda "yuh" sesleri yükseldi. CHP'nin milletvekilinin dediğinin ırkçı bir söylem olduğunu belirten Kışanak, "Bu zihniyet meşrutiyetini yitirmiştir. CHP yarım ağız eleştirdi. Bu ırkçılığı kabul etmemeliler, açıkça çıkıp kabul etmiyoruz diye tutum almalıdırlar. Bu tutumu almalarını bekliyoruz. Sözde ırkçılık yapmayanlar da eşit hakları konuştuğumuzda dut yemiş bülbüle dönüyorlar. Ana dilde eğitime karşı çıkıyorlar. Ayrımcılıktan vazgeçtiyseniz Kürt halkı vardır, eşit haklarla birlikte yaşayabiliriz demelisiniz. Bunu demediğiniz sürece sizlerle konuşuruz, tartışırız. Bu zihniyeti değiştirmek için mücadele ederiz. Ancak bu gizli ırkçı zihniyetinizi de meşru ve kabul etmeyiz. Kimse Kürt halkının mücadelesi üzerinde vesayet kuramaz. AKP'de de özgürlükçü düşünenler net olmalı. Cesur olmalılar" dedi.
Suriye'deki Kürtlere adeta ambargo uygulandığını ileri süren Kışanak, "Sınır kapıları kapatıldı kapılarda ticaret durdu. Ordaki Kürtlere adeta ambargo uygulanıyor. Bu ambargo kaldırılmalıdır" dedi.
ATATÜRK, KÜRT ŞEYHLERİNE "ELLERİNİZDEN ÖPERİZ" DİYE MEKTUP YAZIYORDU
BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ise, Atatürk'ün Kürtlerle olan ilişkilerine değindi. Geçmişte neler yaşandığının çok iyi bilinmesi gerektiğini belirten Tan, şunları söyledi:
"Bu kısa dönemde biliyorum ki en fazla merak ettiğiniz şey neler oluyor neler olacak. Acaba yüzlerce yıldır bir karanlık içinde gittiğimiz bu tünelin sonunda bir ışık görülecek mi görülmeyecek mi? Yarının nasıl olacağını tahmin edebilmek için tasarlayabilmek için tartışabilmek için bugün neler yaşandığını çok iyi bilmek lazım. Bugün neler yaşandığını bilip konuşurken de dün neler olduğunu yine çok iyi bilmek lazım. Neler yaşandığını, geçmişte neler olduğunu, bugünkü siyasi tablonun nasıl olduğunu en iyi bilen sizlersiniz. On binlerce evladımız mezarda. Binlerce evladımız dağlarda. Yüz binlerce kardeşimiz ise memleketinin dışında Avrupa'da. Çözüme nasıl ulaşacağız. Gidenler gitti. Olanlar oldu. Bugün neyi çözebiliyorsak dört elle sarılarak tut ve bırakma. Biz bugün barışa, birlikte yaşamaya, kardeşliğe evet diyoruz. Yeni bir Ortadoğu kuruluyor, bunun harcı Kürtler olsun. Irak, Suriye, İran ve Türkiye'deki Kürtler bu barışa evet diyoruz. Ama kandırmaya, hileye hayır diyoruz. Ankara, Tahran, Şam veya Bağdat'taki kirli tezgahlara hayır diyoruz. Dünyadaki gelişmiş demokrasiler ve hukuk neyse onu istiyoruz. Alavere dalavere Kürt Memet nöbete devri bitmiştir. Yeni kurulacak Ortadoğu'da Kürtler eşit bir kardeşliğe evet demiştir. Bugün bir CHP milletvekili çıkıyor, 'Türk ulusu ile Kürt milleti bir ve eşit tutulamaz' diyor. Bunu Erzurum Kongresi'ni yaparken böyle söylemiyordunuz. Mustafa Kemal'in Kürt büyüklerine o dönemde yazdığı bütün mektupların sonu 'her iki ellerinizden hürmetle öperim' diye bitiyordu. Bitlisli Şeyh Muhammed Diyadin'e yazdığı mektupta da öyle diyordu, diğer şeyhlerimize yazdığı mektupta da öyle diyordu. Dün hürmetle öptüğünüz o elleri bugün eğer hürmetle sıkmazsanız, siz bilirsiniz. Yeni Bir ortadoğu kuruluyor. Yeni bir dünya şekilleniyor. Her türlü kadeşliğe, insanlığa dostluğa, barışa, eşitliğe varız. Ama eski sazları çalmaya devam ederseniz o sazlar başınızda kırılır."
Kaynak : http://www.gazeteport.com.tr/haber/126246/diyarbakirda-turk-bayrakli-kongre#ixzz2J9Yo0TRv