Kendince çok önemsediği bir karar almış.
Ben de önemsedim.
Cumartesi günü Adana’da yapılacak Diyarbakırspor-İstanbul Büyükşehir maçında “Diyarbakırspor” forması giyecekmiş.
Bu düşüncesini Diyarbakırspor Kulübü Başkanı Çetin’e söylemiş.
Formayı kulüp başkanı gönderiyormuş.
Uğur formayı giyip maçı seyircinin arasında izleyecekmiş.
“Niye böyle bir şey yapıyorsun” diye sordum.
“Çünkü sahalardaki fanatikler Diyarbakırspor’a haksızlık ediyor. Diyarbakırlılara haksızlık ediyor. Kürtlere haksızlık ediyor.”
Bir de şu var:
“Bu fanatikler Bursaspor’a da Bursalılara da Türklere de haksızlık ediyor.”
Bu sözlerin altına ben de imzamı atıyorum.
¡ ¡ ¡
Gerçekten çok iyi bir jest.
Şu günlerde hepimizin yapması gereken jestler var.
Türkler, Türk fanatiklere, Kürtler de Kürt fanatiklere hak ettikleri dersi vermelidirler.
Diyarbakırspor Kulübü Başkanı Çetin Sümer’in Birinci Lig’den çekilebilecekleri yönündeki sözlerini işittiğim zaman çok endişelenmiştim.
Çünkü ülkenin bölünmesi konusunda çok endişe verici bir sinyal olarak görmüştüm bu sözleri.
Futbol takımlarını aynı sahada oynatamayan bir ülkeye siz “üniter” diyebilir misiniz?
Allah için Çetin Sümer çok olgun ve yapıcı bir insan.
Bursa maçında meydana gelen olaylardan sonra hem o, hem Bursaspor Kulübü Başkanı, hepimizin çok desteklediği jestler yaptılar.
Ama sadece onların yaptığı jestler yetmez.
Bütün Türkiye bu jestleri yapmalı.
Tekrar aynı noktaya geliyorum.
Türkler fanatik olmayan Kürtlere, Kürtler fanatik olmayan Türklere güzel jestler yapmalı.
Türkler fanatik Türklere, Kürtler de fanatik Kürtlere hak ettikleri dersi vermelidir.
O bakımdan Uğur Dündar’ın bu jestini gönülden destekliyorum ve buradan Diyarbakırspor Kulübü Başkanı Sümer’den bir ricamı dile getiriyorum.
“Bir Diyarbakırspor forması da bana gönderin.”
Daha önce yazmıştım.
Hiçbir maçta Fenerbahçe forması giymedim.
Genel yayın yönetmenliği koltuğunda oturduğum sürece de giymeyeceğim.
Bu kuralımı sadece Diyarbakırspor için bozabilirim.
Cumartesi günü maça gitmeyeceğim.
Ama gazetede veya evde seyrederken Diyarbakırspor formasını giyeceğim.
Türkiye’nin bütünlüğünü, Türklerle Kürtlerin bu ülkede kardeşçe yaşamasını isteyen, arzulayan herkese de aynı şeyi tavsiye ediyorum.
Haydi bu cumartesi günü bütün fanatiklere bir ders verelim.
¡ ¡ ¡
Fanatizm, holiganlık son iki yılda statları terk etmeye başlamıştı.
Geçenlerde, Türkiye’nin en ateşli taraftarının Beşiktaş’ın Manchester United maçındaki jestlerini yazmıştım.
Fenerbahçe Stadı, fanatizmi her yıl biraz daha marjinalize ediyor.
Futbol holiganlarının statlardan kovulduğu bir dönemde, etnik ve milliyetçi holiganların onların yerini almasına hiçbirimiz izin vermemeliyiz.
KEŞKE BÜROKRASİYE DE DEĞİNSEYDİ
? BANA göre Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yıl umut veren bir açılış yaptı.
Genelkurmay Başkanı ve görev arkadaşlarının açılışa katılması çok önemli ve güzel bir karardı.
Askerlerimizin demokrasiye ve seçilmişlere karşı saygısını gösteren en güzel jest buydu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Meclis konuşmasını beğendim.
Konuşmada siyasi iktidarın kullanılmasının sınırlarına değinmesi, iktidarın kullanılmasında keyfiliğe yer bulunmadığı, bağımsız yargının önemini vurgulaması çok önemliydi.
“Seçilmek, her şeyi yapmaya muktedir olmak anlamına gelmez” diyen bu sözlerin altını dikkatle çizmeliyiz.
Konuşmada gördüğüm tek eksik şuydu.
Cumhurbaşkanı “Devletin başı” olarak bürokrasiye de bir mesaj vermeliydi.
Bürokrasinin keyfi şekilde kullanılmasının, bazı bürokratların işgüzarlık yaparak, iktidar tetikçiliğine soyunmalarının devlette ve toplumda yaratacağı sorunları dile getirmesi ve özellikle kanunsuz telefon dinlemelerine, bunların başka amaçlarla kullanılmalarının, herkes için yol açacağı tehlikeli gelişmeleri vurgulaması gerçekten çok yararlı olurdu.