SABAHATTİN ÖNKİBAR
Önce bir tespit.
Uğur Dündar iki haftadır kafa karıştıran işler yapıyor.
Önce Ayhan Çarkın, ardından Mehmet Eymür’ü ekrana çıkarıyor.
Hadise gazetecilik açısından şekil olarak iyi de Dündar’ın bütün bunları, yaptığı “Aktütün’de okul kapalı ve öğretmen yok” haberinin ardından canlı yayında Başbakan’dan fırça yemesinden hemen sonra olması hayli ilginç.
Öyle, çünkü hem Çarkın’ın hem de Eymür’ün sözleri AKP medyasına lojistik destek oluyor.
Bir başka ilginç fotoğrafsa Uğur Dündar’daki bu sürpriz çark edişin Aydın Doğan-Tayyip Erdoğan halvetinin hemen sonrasına denk
gelmesidir.
Biri siyasetin, diğeri de medyanın baronu olan iki isim AKP Milletvekili Ülkü Güney’in oğlunun düğününde ortak nikâh şahidi olarak beraber fotoğraf verdiler.
Sakın ha tesadüftür diye düşünmeyin.
Ne Tayyip bey ne de Aydın Doğan bağlamında böylesi tesadüfler olmaz.
Belli ki hadise ortak viraj almadır.
Bunun diğer kanıtı Aydın Doğan medyasının bayram sonrasındaki yayın seyridir.
Acın bakın Amiral Gemisi Hürriyet’e tam bir aydır üçüncü sayfa manşet ve başlıkları ile
çıkıyor.
Daha önce bu sütunda tahminen aktarıldığı gibi belli ki pazarlıklar yapılmış ve kavga nihayetlenmiştir. Bu aralar Doğan Grubu’na rafineri iznini duyarsanız sakın şaşırmayın.
Gelelim Mehmet Eymür’ün
sözlerine?
Mehmet beyin söylediklerinde haber değeri olan beyanlardan biri Ergenekon ve Deniz Feneri’nde yabancı istihbarat servislerinin olabileceği tahminiydi. Sezgiye dayanan bu beyanın dışında Mehmet Ağar’la aralarında var olan şahsi sürtüşmeyi bir tarafa bırakırsak Barzani ile ilişkiler ve PKK ile mücadele bağlamında edilen kayda değer ifadeler var.
Tamam Uğur Dündar viraj alıyor olabilir de Mehmet Eymür gibi deneyimli bir istihbarat yöneticisi tam bu süreçte niye konuşuyor acaba?
Sadece o da değil, hatırlayın MİT’in çok önemli ismi Cevat Öneş de birkaç gün önce acayip sözler etmişti.
Kafa karıştıran bu fotoğrafları yorumlatmak için dün İçişleri eski Bakanı Sadettin Tantan’ı aradım.
Sadettin bey şunları söylüyor:
- “PKK’nın medyası var, PKK’nın şirketleri var. Sadece Mersin Gümrüğü’nden her yıl yüzlerce trilyon kazanıyor. PKK’nın büyük şehirlerde organize suç çeteleri var. Dahası, PKK’nın partisi de var. Bütün bunlar alenen ortada ve biliniyorken niçin bunlara dokunulmuyor? Her gün toplantı üstüne toplantı yapılıyor da elde edilen sonuç nerede? Demek ki hadisenin arka planları var. Bakın MİT’in eski yöneticileri acayip laflar ediyor. TBMM ve hükümet bütün bunlara neden kayıtsız? Türkiye’nin gittiği yeri görmüyorlar mı?”
Tantan Ergenekon bağlamında ise iki ilginç örnek veriyor:
- “İncelendiğinde görülecektir ki Şah devrilmeden önce İran’da bizim Ergenekon’a benzer şeyler oldu, dahası Yugoslavya parçalanmadan önce de aynı şeyler var. Yani bu olay öyle sıradan bir operasyon değil. Göreceksiniz ardından başka şeyler olacak. Birileri kafasını kuma gömmüş, olacakları görmüyor.”
Görüldüğü gibi var olan iddiaların arka planları kafa karıştırmaktadır.
Deniz Feneri’nin Ergenekon’a takas olduğu iddiasına gelince?
Tamam ABD ve İsrail istihbaratına karşı Alman istihbaratı karşı atağı belki düşünülebilir, ama Deniz Feneri’nde somut, yani elle tutulan hırsızlıklar var. Alman istihbaratının buradaki etkisi olsa olsa Türkiye Başbakanı’nın varlığına rağmen konuyu örtmemesi olabilir, yani Alman istihbaratı olmayan bir şeyi uydurmuş değil. Deniz Feneri’nde sadaka soygunculuğunun yapıldığı hür vicdanların nezdinde Ay ve Güneş’in varlığı kadar sarihtir.
Sonuç olarak söyliyeceğimiz kurulan oyunun büyük olduğu ve mutlak bir sonucunun olacağıdır. Ergenekon, Deniz Feneri, PKK kalkışması, Öcalan’a özgürlük talebi derken Türkiye hızla bir akıbete sürükleniyor.
Bu kadarIna da pes...
4 araç tahsisli, biri baldıza!.
Adı: Mesut Köse. Tarım Bakanlığı’nda müsteşar yardımcısı. Bakana çok yakın. Milli Görüş kökeninden geliyor. Bize intikal ettirilen bilgiye göre bu isme bakanlık 4 ayrı araç tahsis etmiş. Mesut bey bu araçlardan birini makam otosu olarak kullanıyor. Diğerine eşleri hanımefendi biniyor. Üçüncü araç ise çocuklarına tahsisli. Plakası elimde. Müsteşar yardımcısının çocuklarını okula getirip götürüyor. Bitmedi, bir de dördüncüsü var... Kendisi, eşi ve çocukları tamam da dördüncü araç kime mi? Sıkı durun şaşıracaksınız!.. Bu araç da baldıza... Kuşkusuz bu tahsisler elbette resmi değildir ve Mesut Köse hemen yarın bana yalanlama gönderecektir, ama ben durup dururken böyle bir şeyi niye yazayım. Mesut Köse’nin adını ilk kez duydum, tanımam... Haber bize bakanlıktan geldi ve ben de büromdan muhabir görevlendirdim. Araştırdık, tablo bu... Bakalım Tarım Bakanı Mehdi bey bu rezalete ne tür bir tepki verecek?
EROZYONA ZEMİN...
İslamcılar (!) parayı, gücü ve kadını keşfetti!
Sözde İslamcılar parayı, gücü ve kadını keşfedince bakın neler yapıyorlar. Ben bunların bazılarına önceden de bire bir yakından şahit olmuştum. Son örnek bütün gazetelerde haber olan AKP Mebusu Recep Koral’dır. Recep bey eski sıkı bir Milli Görüşçü. İstanbul’un bir ilçesinde iki dönem belediye başkanlığı yaptı. Yaşı kemale erdi, yani 60’ın üstünde... 7 çocuğu, 8 de torunu var. Tamı tamına 38 yıllık evli. Ve bu Recep bey şimdi o güzelim yuvasını yıkarak, yani karısını boşayarak danışmanı ile evleniyor. Görüyorsunuz para, güç ve kadının keşfi nelere sebep oluyor. Hayır özel yaşama girip kimseyi üzmek istemem, ama Türkiye’deki bazı sözde İslamcıların paraya ve güce erişmesinden sonra nasıl dejenere oldukları ortaya çıkıyor. AKP kendi burjuvamı yaratayım, kendi zenginimi türeteyim derken ahlaki erozyonlara zemin inşa etmiş oluyor...
TATMİNKAR DEĞİL...
Sabah gazetesinden Taraf açıklaması!
Sabah -atv ya da Turkuvaz Medya Grubu yazdığımız “Taraf’ı Sabah mı finanse ediyor” başlıklı yazımıza bir açıklama gönderdi... Yazımızda Sabah’ın kitap şirketi ve baskı tesisleri olmasına rağmen baskı için neden Taraf gazetesini çıkaran gruba gittiklerini ve niçin milyonlarca dolar baskı parasını verdiklerini sormuştum. Cevap özetle şöyle: “Kampanya kapsamındaki kitapların basımı için şirketimiz tarafından 3 ayrı basımevinden fiyat teklifi alınmıştır. Bu teklifler üzerinden yapılan maliyet değerlendirmesi sonucunda her kurumda olduğu gibi şirketimiz tarafından da en uygun fiyatı sunmuş olan basımevi ile çalışmaya karar verilmiştir ki yazdığınız gibi bu basımevi Alkim Kitabevi’dir.” Açıklamayı mahkeme kararı olmamasına rağmen objektifliğimiz gereği yayınlıyoruz, lakin sorumuza cevap yoktur. Ben neden Sabah’ta değil de başka yerde basılıyor ve milyonlar başkalarına, yani Taraf’a kazandırılıyor sorusunu sormuştum.