Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
34,2152
EURO
37,5466
IMKB
9.137,000
ALTIN
2.878,930
 
Hava Durumu ANKARA
19 / 28 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
VAHDETTİN KAÇ PARAYLA İNGİLİZLERLE KAÇTI?
VAHDETTİN KAÇ PARAYLA İNGİLİZLERLE KAÇTI?
 
Vahdettin hain miydi? İngiliz belgelerinde neler yazıyordu? İşte bilinmeyenler..
 
26.11.2007 - 11:10
Profesör Metin Hülagü, Londra’daki Foreign Office’te (Yabancılar Ofisi) yıllar sonra gün ışığına çıkan belgeleri inceledi. İngiliz kayıtlarına dayanarak son Osmanlı Padişah’ı Vahdettin ile Atatürk’ün ilişkisini kaleme aldı. Vatan'dan Bülent Günal sordu Prof. Hülagü cevapladı. İşte o söyleşiden satırbaşları;

Vahdettin hain miydi?
 
" Vahdettin hain değildi ama siyaset, özellikle dünya siyasetini bilmeyen bir adamdı zaten. Ama Vahdettin’in tecrübesizliği kadar Osmanlı’nın da zaafları var. Siyaset bilmeyen birinin tahta çıkması onun vatan haini olduğunu göstermez. Çünkü padişahlara Osmanlı tebaası, toprakları bir mirastır. İnsan mirasına ihanet eder mi? Çiftlik sahibi kendi çiftliğinin yok olmasını bile bile ister mi? O da istemiyor. Ama yeteneksiz, başarısız. Çevresindeki sözde siyaset bilenlerin oyuncağı oluyor. Oyuna getiriyorlar onu

ATATÜRK KAÇACAĞINI BİLİYORDU
"Atatürk'ün sarayda bir casusu var! Vahdettin’in en yakınındaki kişilerden biri bu. Ama kim olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz Atatürk’ün o dönemde gazetelere yansıyan açıklamalarında söylediği, “Vahdettin’in kaçacağını günler öncesinden biliyordum” açıklaması... Atatürk Saray’daki gelişmelerden gün be gün haberdar. Neler oluyor, biliyor. İngiliz belgelerine de bu durum aynen yansımış. "

YANINDA SERVET GÖTÜRMEDİ
Vahdettin’in İstanbul’dan ayrılırken yanına oğlu Ertuğrul’u, hizmetlilerinin bir kısmını ve sultan aylığı olan 50 bin Osmanlı Lira’yı alıyor. Bu da o günün parasıyla 20 bin İngiliz Sterlini ediyor. Paranın bugünkü değeri ise yaklaşık 215 bin YTL. Ayrıca bu paranın tümü nakit de değil. Aralarında Fransız ve İngiliz bonoları var.

ATATÜRK İLE ARALARI İYİ DEĞİLDİ
Bakın, öyle belgeler var ki, ben kitaba koyamadım. Niçin biliyor musunuz? Vahdettin’in İngiliz yetkililerine yazdığı kimi mektuplarda Atatürk için küfre varacak kadar sözleri var. Ben bu belgeleri yazsam hakaretten mahkemeler yakama yapışır. Vahdettin Atatürk’e bir bakıma düşman. Çünkü onu tahtından indirdi, saltanatına son verdi. Zaten Atatürk de Nutuk’ta Vahdettin için, ’sefil, aciz, anlayıştan yoksun, yaratık’ gibi kelimeleri kullanmış. Atatürk ile Vahdettin arasında en büyük çatışma birinin gelenekçi diğerinin yenilikçi olmasından kaynaklanıyor.

BAŞA GEÇME UMUDU VARDI
Vahdettin son nefesini verene kadar tahtından vazgeçmiyor. Bir gün şartların olgunlaşacağını ve saltanatının başına geçeçiğini umut ediyor. 1923 yılında Hicaz’da Mekke Beyanname’sini açıklıyor. Orada diyor ki: ”Akıllı ve münevver kimseler fiilen, irsen ve istihkâken hilafet ve saltanat makamında bulunan (ki bu dünyadaki en büyük ve en ehemmiyetli makamdır) bir sultanın vatana hıyanet etme emel ve hırsına kapılmasını nasıl izah edebilirler? Bu makamın ve özellikle hilafetin şeref ve haysiyetini muhafaza etmek için tahtımı muvakkaten (geçici olarak) terk ettim, refah ve rahatımı bir kenara attım.’
 
Vahdettin hain değilse
Atatürk mü hain?
Bülent Ecevit’in Fethullah’ın gazetesi Zaman’da Vahdettin’in hain olmadığına dair açıklaması uzun uzun
tartışıldı. Ecevit’in ortaya attığı iddia yıllarca şeriatçı kesimler tarafından dillendiriliyor, fakat ciddiye
alınmıyordu.
Ecevit hayatının son yıllarında şeriatçılara ve bilumum Cumhuriyet düşmanına büyük bir iyilik yaparak
Vahdettin ve resmî tarih tartışmasını gündeme taşıdı. Bu yazıda ortaya atılan iddiaya cevap vermeyeceğiz.
Gereken cevaplar zaten aklı başında tarihçiler ve yazarlar tarafından verildi. Ancak bir kez daha
vurgulamak gerekirse, yakın tarihimizde “hain” nitelemesine en uygun isim Vahdettin’dir. Çünkü Vahdettin;
-İngiliz mandasını istemiştir,
-Sevr antlaşmasını kabul etmiştir.
-Mustafa Kemal’in idamını onaylamıştır.
-Milli Mücadeleye ayaklanmaları kışkırtmış ve desteklemiştir.
-1922 yılında bir İngiliz gemisiyle yurttan kaçmıştır.
Üstelik kimilerinin bir siyasi polemik olarak gördüğü Büyük Nutuk’ta Atatürk, Vahdettin’i “soysuz, alçak ve
hain” olarak nitelemiştir, Üstelik Kasım 1922’de TBMM’nin Vahdettin’in hain olduğuna ilişkin kararı vardır.
Bugün Ecevit’e destek olan şeriatçı, liberal ve tüm rejim düşmanlarının Vahdettin savunusunun altında
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı saklıdır. Bugüne kadar bize öğretilenlerin yalan olduğu ve Atatürk’ün
kendini haklı göstermek için mağlup ettiklerini suçladığı (bunun doğal olduğu ekleniyor, böylece Atatürk’e
hakkı veriliyor gûya) palavrası sıkılıyor.
Sormamak mümkün değil: Madem bize Cumhuriyet tarihi olarak anlatılanlar ve bizzat Atatürk’ün
söyledikleri yalansa, yani Atatürk “kendisini Anadolu’ya memleketi kurtarmak için gönderen ve İngilizleri
oyalayan bir vatansevere” hain diyorsa, yalan söylüyor ve hainlik ediyor. Öyle ya Vahdettin vatanseverse,
onunla mücadele eden ve saltanatına son veren Mustafa Kemal vatan haini olmaz mı?
Ecevit, Vahdettin’de kendisini mi görüyor?
Cumhuriyet gözümüzün önünde Amerikancı bir hilafete doğru giderken Vahdettin göğe çıkarılıp Atatürk
suçlanıyor.
Anayasa’nın değiştirilemeyecek maddelerinin tartışıldığı bir dönemde Vahdet-tin’in vatanseverliğini
tartışmak garip bir durum sayılmaz elbette. Burada insanlara garip gelen bu fikirlerin, Atatürk’ün kurduğu
partinin yıllarca başkanlığını yapmış eski başbakanlardan Ecevit tarafından dillendirilmesi oldu. Gerçi
Ecevit’in 1970’lerde “reddi miras”ını biliyoruz. Atatürk devrimini kültür hareketleri olarak küçümsediğini de
hatırlıyoruz. Ancak, hiç bu kadar ileri gitmemişti.
Bu fikirlerin arkasında Ecevit’in Kemalizmi sorgulamasının dışında başka bir şey var. Açıklamasının satır
aralarında yakalıyoruz bunu. Ne diyor Ecevit: Vahdettin çok dürüsttü, İstanbul’dan ayrılırken bile devletin
hazinesine dokunmadı. Çok zor bir dönemde devletin başındaydı. Bazı hoş olmayan şeyleri mecburen
yapmıştır. Bu arada ülke için iyi şeyler de yapmıştır.
Bu sözler size neyi çağrıştırıyor. Ecevit yıllarca “dürüst lider” olarak tanımlanmıyor mu? Daha ötesi, en son
başbakanlığı döneminde, ululsalcı başkanımızın IMF memuru Kemal Derviş’i ABD’den getirtmesi, AB
Uyum Yasaları’nı onaylaması, Apo’yu idamdan kurtarması ve 3. Meşrutiyet olarak adlandırdığımız dönemi
başlatması ortaya konulduğunda bize verilen yanıt nedir: “Mevcut koşullarda bundan başka bir çare yoktu.
Bunları yapmaya mecburdu.”
Vahdettin’i aklayan mantıkla Ecevit’i aklayan mantık aynıdır. Anlaşılan Ecevit’in bilinç altında da benzer bir
özleştirme sözkonusu. Dış güçlere onca tavizi vereceksiniz, ülkeyi şeriatçılara teslim edeceksiniz, ne
Kıbrıs’ta ne Irak’ta AB ve ABD’ye kafa tutamayacaksınız ama yine de ulusal ve devrimci olacaksınız!
Ecevit aslında Vahdettin’i vatansever yaparak kurtarırken, kendisini de kurtarmaktadır. Çünkü çok zor
koşullarda hükümetin başındaydı. Onun zamanında 15 günde çıkarılan 15 yasa mecburiyettendi. Üstelik
Uyum Yasaları Türkiye’nin demokratikleşmesi için de gerekli değil miydi? Ekonomi IMF’nin direktiflerine
harfiyen uyduruldu, ama Ecevit çok dürüsttü, hiç çalmadı!
İşte Ecevit’in “ulusalcılığının” ve “solculuğunun” vardığı yer!
Abdülhamitçilikten sonra Vahdettincilik
Burada tartıştığımız bir siyasî zihniyettir. Bu siyasî zihniyet bugün Türkiye’de hakim. Mevcut siyasî yapının
içinde, “müttefiklerimizle” yaşadığımız sorunları fazla didişmeden iyi bir denge tutturarak çözmek.
Emperyalizmle karşı karşıya gelmeyi göze alamayan ve onunla uzlaşarak ayakta kalmayı düşünen bu
zihniyet Osmanlı’nın son elli yılında da hakimdi. Bu politika dünyanın gerçekleri ve kendi gücümüzün
yetersizliği üzerinden geliştirilmişti. Abdülhamit bu denge politikasının temsilcisi konumundadır.
Ne ilginçtir ki, Ecevit’le birlikte Vahdettin savunuculuğu yapanların hepsi Abdülhamitçidir aynı zamanda.
Abdülhamitçiliğin varacağı yer hiç kuşkusuz Vahdettinciliktir. Nedenine gelince? Abdülhamitçilik denge
politikasıdır. Emperyalist güçler arasında denge politikası güdersin devleti ayakta tutmak için. Devlet bir
süre ayakta durur, ancak emperyalizm öyle bir hakimiyet kurar ki, iç politikadan ekonomiyi kendini isteğine
uygun biçimrde düzenler, uydu bir yapı kurar (Abdülhamit dönemi). Sonra ise, toprak kayıplarının ardından
elde kalmış ufacık toprak parçasını, daha doğrusu sarayını kurtarmak için en güçlü emperyalistle uzlaşmak,
daha doğrusu kucağına oturmaktır. Birileri “Ya İstiklal, Ya Ölüm!” diyerek savaşıyorsa yapılacak iş onlara
karşı düşmanla birlikte mücadele etmektir (Vahdettin dönemi).
İşte Vahdettin’i hain yapan süreç budur. Hırsızlık yapmamak, çaresiz kalmak vs. hainliğin savunması
olamaz. Ancak şunu da görelim ki, artık uydulaşmış bir devleti yaşatmak adına tutturulan bir denge
politikasının varacağı yer teslimiyettir, hainliktir.
Abdülhamit denge politikası güttü, ülke toprakların neredeyse üçte biri elimizden çıktı, azınlıkları memnun
etmek için Atatürk’ün deyişiyle “baykuş mesnedi bir anayasa” hazırlandı. Vahdettin bu politikayı aynen
devraldı ve koltuğunu koruyabilme sevdasına Türk Milleti’nin ölüm fermanı olan Sevr’i onayladı.
Bugün bize Abdülhamitçiliği öneren ulusalcılara ve Kızılelmacılara tarihi yeniden hatırlatıyoruz. Tarih, ne
Abdülhamit’i, ne Enver’i ve benzerlerini değil, Atatürk’ü haklı çıkarmıştır. Çünkü O, yalnızca Türk Milleti’ne
güvendi ve ona dayanan yeni bir devlet kurdu.
Bugün Abdülhamit savunuculuğu yapmanın varacağı yer ister istemez Vahdettincilik ve Atatürk
düşmanlığıdır. Ülkeyi ve devleti dengecilik değil, devrimcilik ve Atatürkçülük kurtarır.
Suçlanan resmi tarih değil, Atatürkçülük
Gelelim şu resmi tarih tartışmasına. Ecevit’in bu son açıklaması “resmi tarih” lafını ağızlarına pelesenk
etmiş liberal ve İslamcı kesimlerin sesini yeniden yükseltti. Mete Tunçay’dan, Abdurrahman Dilipak’a,
Serdar Turgut’tan’ Taha Akyol’a herkes aynı tekerlemeyi söyledi durdu. Neymiş, Kemalist tarih yazımı
gerçekleri görmemizi engelliyormuş. Türkiye’de resmi tarih dışında bir tarih yazılmadığından, henüz tarih
bilimi yokmuş. Tarih, kahramanlar ve hainler üzerinden yazılmazmış vs...
Öyle güzel bir oyun oynanıyor ki, Ecevit’in karşısına onun tezlerini çürütecek tarihçiler değil de, yeni
ulusalcımız Süleyman Demirel çıkarılıyor. Eski Cumhurbaşkanı bu konuları tartışmaya Türkiye’nin hazır
olmadığı ve Atatürk’ün hain dediği birini savunmanın doğru olmadığını söylüyor.
Demirel, Ecevit’in karşısına çıkarılıyor, ama o da Vahdettin’in hain olduğunu söylemiyor ki. “Bu konuları
konuşmak sakıncalıdır” diyor. Yani, “Cumhuriyet tarihinin ve Atatürk’ün bize anlattıklarında yanlışlar olabilir,
ama bunu şimdi tartışmayalım”. Demirel’in Atatürkçülüğü ve ulusalcılığı de ancak bu kadar olur.
Bilumum “resmi tarih” düşmanı liberal ve şeriatçı bu için bulunmaz bir açıklama oldu Demirel’inki. Sanki
danışıklı bir dövüş var ortada. Yıllarca Türk devletini sıkıştıran ve egemenlik kurmak isteyen dış güçlere ve
gerici kesimlere hep taviz vermiş bu iki lider karşı karşıya. Biri Vahdettin hain değildi, diyor; diğeri, bu
konuları pek karıştırmayalım. Ortada Atatürkçüler yok.
Çünkü Atatürkçüler olsa, şeriatçılar, Kürtçüler ve liberaller Demirel üzerinden resmi tarihe
saldıramayacaklar. Kemalizm karşısındaki bu ittifak o kadar zayıf ve korkak ki, Demirel’le tartışabiliyor
ancak.
Onlar o kadar korkak ki, Atatürk’e saldıramadıkları için resmi tarihe saldırıyorlar. “Resmi tarih” ve “Ulu
Atatürk” yüzünden Kıbrıs’ta, Kürt meselesinde ve AB’ye girişte cesur davranıyormuşuz. Vatan hainliği
kavramı Türkiye’nin önünü tıkıyormuş. İnsanın, yarası olan gocunur, diyesi geliyor.
Geçmişte olduğu gibi bugün de hainler var. Tarihimizdeki hainleri iyi tanıyalım ki, bugünküleri daha kolay
tespit edelim. Atatürk de bu yüzden Vahdettin gibilerine “hain” demedi mi?


Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


FÜZELERE KARŞI ISI TOPLARI

CÜBBELİ AHMET HOCA CEM YILMAZ'A RAKİP

SENDİKA MAHKEMEYİ MAHKEMEYE VERDİ
»  MECLİSİ KANDIRAN MİT'Çİ
»  KAMER GENÇ,AKP'YE BATTI DURDURMA FORMÜLÜ ARANIYOR
»  YARGIDA TARİKAT TEHLİKESİ
»  ERDOĞAN NOBEL ALIR MI?
»  'MECLİS CUMA GÜNÜ DE TATİL OLSUN'
»  PEŞMERGELER TÜRKİYE SINIRINA YERLEŞTİRİLİYOR
»  DİYARBAKIR'DAN DEVLETİ BÖYLE TEHDİT ETTİLER
»  ÇİÇEK: BAYIK VE KARAYILAN KONUSUNDA BİLGİ YOK
»  YENİLENEN YÜZÜYLE DİNAMİK SEÇİM DOSYASINI ELE ALIYOR!!!
»  ANKARA'DA HAVA ULAŞMINA YİNE SİS ENGELİ
»  ERDOĞAN'DAN MEDYA'YA UYARI
»  ''ERKEKLER YANINDA BAŞÖRTÜLÜ KADIN İSTEMİYOR''
»  SİVAS, KAYSERİ'NİN HAVASINI SÖNDÜRDÜ (1-0)
»  SİMGELER OSMANLIYI HATIRLATMASIN DİYE HAÇ DİKTİLER
»  AKP'Lİ VEKİLLERİN KIZILCAHAMAM KAMPI KEYFİ
»  KURU SIKI SİLAHLARA CEZA GELİYOR
»  EVLENEN VE ÇOCUĞU OLANLARA AĞAÇ DİKME ZORUNLULUĞU
»  KAMER GENÇ REKORA KOŞUYOR
»  KRAL TÜRK POLİSİNE BAHŞİŞ VERMEMİŞ
»  ''MAHREM PLAN AÇIKLANMAZ''
»  PARA BASAN TV DİZİLERİ
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.