CAN ATAKLI
Haftalık sohbet yazımda AKP’nin “dokunulmaz denilenlerin üzerine gittik” söylemini değerlendirmiştim pazartesi günü. Bu yazıda iktidarın pek çok kişiyi dinleme ve izlemeye aldığını, fişlediğini, kamera kayıtları yaptığını sonra bunları kanıt diye sunduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Gücünü iktidardan alan kimi istihbarat kuruluşları hiçbir engel ve kural tanımadan insanları izleyerek, gerek özel gerekse kamusal alanda, aslında kimsenin suçlayamayacağı söz ve davranışlarını kayıt altına aldı.
Hukuksal olarak geçerliliği olmayan, ancak bir suç oluşturmak için hedef belirlediğiniz ve kayıtları yorumladığınız anda her biri en azından kamuoyunun dikkatini çeken, şaşırtan, suç için karine oluşturan bu uygulama yandaş medyaya öncelikle sızdırılarak pek çok kişi hakkında dava açıldı.
Açayım biraz daha: Önce bir suç iddiası atıyorsunuz ortaya. Sonra kişileri hedef seçiyorsunuz. Suçla ve kişilerle ilgili kamuoyu oluşturduktan sonra belge-kanıt adı altında telefon kayıtlarını, evlerden ya da bilgisayarlardan alınan yazıları ortaya döküyorsunuz.
Bu durumda daha önceden etkilenmiş olan kamuoyu en masum konuşmayı bile suçla harmanlayıp bir temel üzerine oturtmaya çalışır.
Örneğin zihnen hazırlanmış bir kişi darbe olacağına inanmıştır ve hedefteki bir kişinin “Bu iktidardan kurtulmak gerek” gibi, pek çok kişinin söyleyebileceği bir cümleyi darbe kanıtı olarak algılar.
Şimdi işin başka perdesine geçmek istiyorum. Dikkat ediyorsanız dinlenen, izlenen, fişlenen, kayıt altına alınan, güya gizli bilgilerine erişilen kişilerin tamamı iktidara şu ya da bu şekilde muhalefet edenler hep.
Şu ana kadar “teknik takibe” takılan, hakkında kayıtlar tutulan iktidar yanlısı bir kişi bile yok.
Peki iktidar mensubu ya da yanlısı bazı kişilerin de telefonları dinlenmeye başlasa, tutulan kayıtlar basına sızdırılsa acaba nasıl bir manzara ile karşılaşırız?
Özel sohbetlerde anlatılan pek çok iktidar mensubu macerasına tanık oldum bugüne kadar. İş bitirici isimlerin nasıl “kafa kopardığını” özellikle iş dünyasına sorsanız duyacaklarınızdan dudaklarınız uçuklar.
Ama ne kimse ortaya çıkıp bunları açıklama cesaretini buluyor kendinde ne de sizin özel bir araştırma ile belge bulmanız mümkün olabiliyor.
İşte iktidarın Türkiye’yi getirdiği nokta bu. Hukuku, insan hak ve özgürlüklerini ayaklar atına alarak, sırf tehlike olarak görünen kişileri yasa dışı yöntemlerle zor duruma düşürenler bir gün aynı uygulama ile karşılaşırsa ne olacak?
Bir iktidar hedefe giden yolda hiçbir kural tanımazsa, gün gelir yol açılmış olduğu için aynı silah kendisini de vurur.