DENİZ GÜÇER/VATAN
TBMM Çözüm Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Naci Bostancı, nasıl bir çalışma yürüteceklerini anlatırken, “Sürecin aktörleriyle temasımız olmayacak” dedi. Bostancı, VATAN’ın sorularını şöyle yanıtladı:
- Komisyonda sadece iki partinin olması ‘çözüm’ derken çözümsüzlüğü beraberinde getirmedi mi?
Böyle bakacak olursak muhalefetin kategorik olarak reddettiği, katılmadığı her türlü çalışmanın yapılmaması gerekir. Kimse onları zorla dışarı atmış, komisyondan uzaklaştırmış değil. Ne söyleyeceklerse söylüyorlar zaten. Sadece mesele bir mekan ve zaman ortaklığıdır. Bu eksiklik önemsizdir demiyorum ama işin aslına taalluk edecek şekilde, karşılık gelecek şekilde önemli değil.
‘Çekilenlere saldırı mı olsun?’
- PKK’lıların çekilme görüntüleri yansıyor. TSK görmediğini söylüyor, silahlı çekilme ise eleştiri alıyor...
Tali olan eleştirileri değil de asli olan işi görmek lazım. Kim nasıl çekiliyor bilmiyorum. Gazetelerden okuyoruz. TSK’nın açıklamalarını da bir kurumun açıklamaları olarak görmek gerekir. Bu memlekette PKK’lıların gitmesinden memnuniyet duymayacak insan olabilir mi? Sürekli sabote edici bir dille değerlendirmeyi anlamlı bulmam. Ne yapılması lazım? Çekilen PKK’lılara saldırı mı gerçekleştirilsin? Her yerde operasyon mu yapılsın? Bu insanlar nasıl geldilerse aynı şekilde geri çekiliyorlar.
- Komisyonun PKK’lıların çekilmesi sırasında gözlemci vereceği gündeme gelmişti. Böyle bir şey tartışıldı mı?
Hayır. Biz parlamentoda teşekkül etmiş bir komisyonuz. Ancak araştırma yapabiliriz. Kim nasıl çekiliyor, ne yapıyor, onlar bizim çalışmamıza girmez. Yaptığımız insani, vicdani, politik ve toplumsal ve ne olup bittiğine ilişkin bir çalışmadır. Çekilirler, şu olur bu olur... Yaşanan gelişmeleri değerlendiririz ama bu gelişmelerin faili olmayız.
- İmralı’ya siyasilerin gitmesi gerektiği de konuşuldu. İmralı’da Öcalan ile görüşmeniz söz konusu olabilir mi?
Olmaz. Ne İmralı ne de Kandil’le. Bu tür bir takım teklifiler dile geldi. Ama görüşmek gibi bir husus komisyonun gündeminde mevcut değil. İmralı’nın ne söylediği kamuoyu tarafından takip ediliyor. Komisyonda zaman zaman buna atıf yapan konuşmalar oluyor. İmralı’da bulunan kişinin bu süreçte bir rol oynadığı muhakkak. Ama komisyon olarak gitmemizi gerektirecek bir durum, bir ortam veya husus söz konusu değil. Komisyon ağırlık olarak Ankara’da ihtiyaç duyulduğunda Anadolu’da yerinde bir takım inceleme ve gözlemler yaparak yürütecek. Mağdurları, ciğeri yanan insanları dinleyebiliriz. Sürecin parçası olan aktörlerle temasımız olmaz.
Hakikat komisyonuna yeşil ışık
- Çözüm Komisyonu çok tartışılan Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun da önünü açabilir mi?
Hakikat felsefede de çok problemli bir kavramdır. Nietzsche’nin bir sözü var, ‘Hakikat yanılsama olduğunu unuttuğunuz yanılsamalardır’. Dolayısıyla Türkiye’nin geçmişinde ne olup bittiğine ilişkin biz her şeyi konuşup açığa çıkaramayız. Ama bir kapı açabiliriz. Bu da mühim bir kapıdır. Meselenin bir atmosfer, zaman meselesi olduğu yerleşik reflekslerin, alışkanlıkların, düşünce biçimlerinin egemen olduğu bir ortamda herkesin çok dikkatli olması gerektiğini söylüyorum.
Adams ve Blair’den randevu talebi
- Gerry Adams ve Tony Blair’in de aralarında olduğu isimlerden randevu isteyeceksiniz. Tarih netleşti mi?
Yurtdışındaki yaşanmış tecrübelere ilişkin insanları dinlemek isteriz. Onlar bize katkı sağlarlar. Herkesi dinleyemeyiz ama o tecrübeler, yaşanmış dünya deneyimi önemli.
‘PKK’lılar tövbe etsin’ tartışması
- Üyeniz Halil Ürün, “PKK’lılar tövbe etsinler” dedi, ortalık karıştı...
Halil Bey dini bilgisi olan bir arkadaştır. Konuştum, öyle söylemediğini ifade etti. Tövbe ilahi teolojiye ilişkin bir şeydir. Meseleyi böyle teolojik referanslar üzerinden çözümlemeye kalkarsak ilerleme sağlayamayız.
‘Ülkücülük yeterli bir vasıf mı?’
- Ülkücü geçmişiniz nedeniyle özellikle bu komisyonda yer aldığınız iddialarına ne diyorsunuz?
Ülkücülük tek başına insanların bir takım işleri görmesi için yeterli ve gerekli bir vasıf mıdır? Sadece ülkücülük mü beni tanımlar? Böyle bir geçmişim olmayabilirdi. Türk milliyetçiliğini bilirim, içinde yer aldım. Bugün de kendimi çok farklı bir yerde görmem. Ama milliyetçiyim dediğinizde içini nasıl dolduruyorsunuz? Husumetle kendi dünyasına kapanmış bir şekilde dolduruyorsanız, bunu milliyetçilik olarak görmem.
‘O devlet anlayışı bugün tasfiye edildi’
- Bir ülkede insanların sadece etnik kimlikleriyle konuşmaya başlamaları riskli değil mi?
Kimlikler önemlidir. Demokratik bir ülkede kimin ne milliyetçisi olduğuyla uğraşmazsınız. İnsanlar Türk milliyetçisi olabilir, Kürt milliyetçisi olabilir. Ama Kürt milliyetçiği, Türk milliyetçiliği başkalarına zorla dayatılan, şiddeti araç olarak kullanan, herkesi tanımlamaya dönük bir anlayışı ortaya koyan bir siyasal anlayışa dönüştüğünde, devletin görevi bununla mücadele etmektir.
- Akil adamların gezilerinin sonuçlarından da anlaşılıyor ki kamuoyu ‘PKK’ya ne verildiği” konusunda pek ikna olmamış?
Verilme -alınma diye bir durum söz konusu değil. Vermek almak dediğinizde zaten baştan eşitsizlikçi bir ilişki ifade ediyorsunuz demektir. Yani kudretli birisi veriyor, zayıf olan birisi de alıyor. Kudretli olan yarın eline vurur, geri alır. Böyle bir şey olamaz. Türkiye’nin meselesi aslında devlet etme yaklaşımına ilişkin çok temel bir meseleydi. Devletin kategorik olarak bloke ettiği, tehdit potansiyeli olarak gördüğü sadece Kürtler de değildi.
- Aleviler de o listenin en başlarında yer alıyor...
Devlet her halükarda kendisi bakımından tehdit olarak gördüğü ve aynı zamanda topluma öcü olarak göstereceği her türlü unsuru vesayetçi anlayışını sürdürmek için meşrulaştırıcı bir unsur olarak kullanmakta sakınca görmemiş. Bugün o devlet anlayışı tasfiye edilmiş durumda. Bu çözüm sürecinin başarıya ulaşması bakımından çok önemli.