Bahçeli konuşmasında hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarını eleştirdi:
Çay simit hesaplarıyla Başbakan Erdoğan'ın hangi halkı kastettdiğini millet merak etmektedir.
AKP döneminin en ciddi tahribatlarından biri de dışpolitika alanında yaşanmıştır. Milli çıkarlarımız tehlikeye atılmış, milli onur ve haysiyetimiz ağır yara almıştır. Türkiye'nin dış politika çıkarları AB ve ABD güdümündeki politikalara teslim edilmiştir. Ver kurtul anlayışının iflah olmaz temsilcisi olan hükümet, Türkiye'yi her alanda krize sürüklemiştir.
Türkiye'nin Kıbrıs'tan tasfiyesini başlatan hükümet, AB'nin bu konudaki tüm isteklerini yerine getirmiştir. Bugün AB'ye karşı diklenen Başbakan'ın derdi Kıbrıs değil, yaklaşan seçimlerdir. Seçimler sonrası gerekli ortamı bulursa, Kıbrıs'ı vereceğinden kimsenin kuşkusu olmasın...
Hükümet meshep çatışması yaşanan Irak'ın parçalanmasını uzaktan izlemektedir. Bundan cesaret alan peşmerge gruplar Kerkük'ü ele geçirmektedir. Kerkük'te iç savaş hazırlanmaktadır. K. Irak'ta bağımsız bir Kürt Devleti kapıdadır. Barzani ve Talabani Türkiye'ye hergün hakaretler etmektedir. İnşallah o bayraklar birgün Kerkük'te de dalgalancaktır. Hükümet Kürt liderlerine sesini çıkarmamaktadır.
AB ve ABD'nin dümen suyunda sürüklenen AKP hükümeti Orta Asya'da yoktur. Türk cumhuriyetleri ile ilişkiler neredeyse bitmiştir. Ermeni işgali altındaki Azeri toprakları ve binlerce mülteci AKP'nin gündeminde yeralmamaktadır. Buna karşın Başbakan Erdoğan, Ermeni liderlerinin peşinden koşmaktadır. Ermenistan, sınır kapısının açılmasını, ambargonun kaldırılmasını ve soykırım yalanının kabülünü dayatmaktadır.
Hayali bir hedef olan AB üzerinden siyaset yapan AKP, tıkanma noktasına gelmiştir. AB, Türkiye'yi sürekli oyalamış, dışmamış ve haysiyetiyle oynamıştır. AB, Türkiye'de zorla milli azınlık yaratmanın peşine düşmüştür. AB, milli birliğimizi parçalamak isteyen bütün bedbahların sığınma kapısı olmuştur. Türkiye ile sorunu olan bütün çevreler eski hesaplarını görmek ve Türkiye'yi dizlerinin üzerine çökertmek için sıraya dizilmiştir. Bu sürecin ilerlemeyeceği açıktır. Kıbrıs'ta gelinen nokta bu denklemin ilk sonucudur....
Başbakan Erdoğan'a tavsiyemiz milliyetçi politikalara sığınmasının kendisini kurtaramayacağıdır. Bugüne kadar Brüksel'e hesap verme telaşında olan Bahçeli, bundan sonra halka vereceği hesabı düşünmelidir.
Bugün hiçbir proje AB de dahil, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünden önemli değildir. Bu her türlü tartışmanın üzerindedir, hiçbir siyasi projenin bu ortak projeyi tartışmaya açarak sulandırmaya ve yıkmasına izin verilmeyecektir. Milliyetçi hareket Türkiye gerçeklerine Brüksel gözlüğü ile değil, kendi gözlüğü ile bakmaktadır. Türkiye kendi sorunlarını kendisi çözecek güçtedir. Bu noktada AB komiserlerine ihtiyaç yoktur.
Milliyetçi hareket AB'ye onurlu bir üyelik düşünüyoruz derken Türk'ün nazik bir cümlesini dünyaya haykırmaktadır.
Onurumuzun zedelendiği yerde al o Kopenhag kriterlerini git diyebiliriz.
Yok edilmeye çalışılan kültürel kodlarımızın yegane koruyucusu Milliyetçi hareket olacaktır. Milliyetçi hareket, derin stratejik savaşların yaşandığı çoğrafyada son kaledir. Milliyetçi hareket ölüm karşısında sınav vermiş bir kutlu dava olarak ülkü yolunda son umuttur. Milliyetçi hareket bunun için iktidara gelmektedir ve bu yürüyüşü engellemeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Türkiye sadece bir coğrafyanın adı değildir. Bir Türk Cumhuriyeti varsa bir Türk milleti vardır. Alt üst kimlik tartışması yapmak abesle iştigaldir. Sayın başbakan buraya dikkat et. Türk milleti tek millettir. Bunu yıkmaya ve ayırmaya çalışmak devletin varlığına kastetmekle aynıdır. Bunun adı ihanettir. Türkiye Cumhuriyetinin sahibi Türk milletidir. Anadolu Türklüğünün son bağımsız devleti olan Türkiye Cumhuriyeti adı ve kimliği değişmeden sonsuza kadar yaşayacak ve yaşatılacaktır.
Irkçı bir anlayışla milliyetçilik milliyetçi harekete terstir. Bunu anlamak isteyen Avrupa'ya bakmalıdır. Milliyetçi hareket Türkiye'nin milli birliğinin tehlikeye düştüğü bir ortamda ödenecek bedel ne olursa olsun bedelini ödemeye hazırdır. Ancak mevcut şartlarda terörle mücadele hükümetin ve devletin görevidir. Bu bakımdan hiçbir güç milliyetçi gençleri sokak çatışmasının tarafı haline getirmeyecektir. Milliyetçi hareket Ankara'da iktidar olacak, bölücülerle mücadele sokakta değil, iktidarda yapılacaktır.
Türkiye'yi yönetmek için gün sayan milliyetçi hareket, bugüne kadar izlediği sağduyu yolunda bundan sonra da ayrılmayacaktır.
Askerlik yan gelip yatma yeri değil diyenlerin, saman milliyetçiliği edebiyatı yapanların, Türkiye'nin şerefli tarihinin karalanmasına izin vermeyi demokratlık sayanların Milliyetçilik kelimesini ağızlarına almaya hakkı yoktur.
Milliyetçilik sadece demir dövme, poşu bağlama da değildir Milliyetçilik milletine kara sevda ile bağlanmaktır. Milliyetçilik yok olduğu sanılan bir coğrafyadan yeniden doğmaktır. İhtiyaç olduğunda da ölüm karşısında imtihan olmaktır.
Milliyetçilik Orta Asya bozkırlarına kadar kadar uzanan ulu bir çımardır. Milliyetçilik sabırdır, inançtır, Ziya Gökalp'tir, Atsızdır, Türkeştir. Nene Hatun, Sütçü İmam'dır, Köroğlu'dur, Yesevi'dir, Hacı Bektaş'tır. Milliyetçilik, Fatih'tir, Osman Bey'dir... Horondur, Sema'dır, yiğit dadaştır...