GÜLER, bu girişimini, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile katıldığı, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nce düzenlenen İstanbul'un sorunlarının ele alındığı toplantıda açıkladı. Henüz proje aşamasındaki bu hazırlıkla, geçmişte "şerefiye" olarak bilinen verginin kanuni hale getirilmesini hedeflediklerini bildirdi. Nasıl uygulanacağına ilişkin şu bilgiyi verdi:

"İSTANBUL'daki 34 plakalı araçların sahiplerinden yıldan yıla belirli bir meblağ alınacak. Karşılığında köprüler ile otoyollar ile belediyeye ait otoparklardan ücretsiz faydalanacak. Bu durumda ihtiyaçlar daha iyi ortaya çıkacak. Vatandaş, kendisine sunulan hizmet için payına düşeni ödemiş olacak. Aksi taktirde belediyelerin geliri oluşmaz, hizmetler gerçekleşmez."

* * *

İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul plakalı araçlardan yılda bir kez alınacak "kent vergisiyle" yıl boyunca Büyükşehir Belediyesi'ne ait otoparklar, köprü ve otoyollardan ücretsiz geçiş imkânı sağlanması gerektiğini belirterek, bu tekliflerini ilgili bakanlık ve yetkili kurullara ilettiklerini bildirdi. Vali Güler, MÜSİAD'ın düzenlediği "İstanbul'un Bugünü ve Yarını Sorunlar, Çözüm Reçetesi, Gelecek Vizyonu" konulu toplantıda yaptığı konuşmada, "İstanbul'un Türkiye'nin tamamına bakabilecek kapasiteye sahip olduğunu" söyledi.

Vali Güler, "Yerel Yönetimler Kanunu'nda belediyelerin getirecekleri hizmetlerle ilgili gelir imkânları arasında kentsel vergilerin de öngörüldüğünü" söyledi. "Kent vergisi"nin İstanbul için şart olduğunu vurgulayan Güler, geleneğimizde "şerefiye'' denilen birtakım ödentiler bulunduğunu ve bunların yasal hale getirilmesi gerektiğini bildirdi. Güler, şunları kaydetti:

"İstanbul plakalı araçlardan otomobil vergileri ödenirken yıldan yıla alınacak bir ilave vergiyle, Büyükşehir Belediyesi'ne ait otopark alanlarından istifade etmeleri, boğaz köprüleri ve otoyol gişelerinden ücretsiz geçmeleri sağlanabilir. Bu, kanuni bir düzenleme konusudur. Böyle bir 'kent vergisi' oluşturulmalıdır. Bu önerimizi, ilgili bakanlık ve yetkili kurullara taşıdık. Türkiye'nin şu anki yapısı, ağır merkeziyetçi bir yapıyı ifade ediyor. Kamu hizmetlerinin bir kısmı yerel yönetimlere devredilirse, ki bu yerel yönetimler içinde -İstanbul için söylüyorum- Büyükşehir Belediyesi olduğu kadar İl Özel İdaresi, ilçe belediyeleri ve ilk kademe belediyeleri var, yapılan hizmetlerden bir karşılık alınacak. Vatandaş, kendisine sunulan hizmetten kendisine düşen payı ödemiş olacak. Yoksa belediyelerin gelirleri oluşmaz ve hizmetler yetersiz kalır. 'Katılımcı demokrasi' dediğimiz olay budur. Katılımcılık, yerel yönetimler tarafından götürülen hizmetlerde esastır. Hizmetlerin yerelleştirilmesinin esprisi de budur. Sadece Ankara'dan yapılan bir hizmet planlaması değil, vatandaşların da katkılarının, görüşlerinin alındığı bir yönetim biçimi. Biz buna 'yönetişim' diyoruz."