CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce Denizli'de konuşuyor. Konuşmasına "Tamam mı gari, yeter mi gari" diye sorarak başlayan İnce'nin açıklamalarının öne çıkan bölümleri şöyle:
-Her gittiğim yerde umutlarımızı tazeledik, yeşerttik; tıpkı 1977'de rahmetli Ecevit'in aynı rügarını görüyoruz diyorlar. Türkiye'de birbiriyle çelişen bir açıklama var. Biz diyor, ekonomiyi düzelttik. Türkiye'de diyor istikrar var. Nasıl yalan konuştuklarını anlatacağım. İstikrar var dedikten sonra geliyor, beka sorunu var diyor. İstikrar olan bir yerde gelecek sorunu olur mu.
-Artık sağcı solcu yok. Meydanlarda Nazım Hikmet de okuyacağız, Mehmet Akif de okuyacağız. Türkiye'de birlikte olacak. Ne o birliğin adı? Cumhuriyet.
-70'li yıllarda rahmetli Ecevit, "Toprak işleyenin su kullananın" deri. Tapular bankada, su elinizden gitti. 25 Haziran'da su da sizin olacak toprak da.
-Manifesto açıklıyor, bana diyorlar ki sen ne zaman açıklayacaksın? Ben şimdi adayım. Manifesto demek gelecek bildirgesi demektir. 16 yıldır memleketin canına okumuşsun; şimdi çıkmışsın terörü bitireceğim, enflasyonu düşüreceğim. 16 yıldır senin elini kolunu tutan mı var? Niye yapmadın. Benimkisi gelecek bildirgesi olur, seninkisi iflas bildirgesi olur iflas.
-Şatafat, kayırmacılık dönemini bitireceğiz. Refah, huzur dönemine gireceğiz. Onların en büyük çılgın projesi İstanbul'u ortadan bölüp hafriyat çıkarmak olabilir. Benim projem huzur. İnşaat yapmak kolay, ufak iştir.
-Ak Partili kardeşlerim size de sesleniyorum. Size de huzur gelecek. Rövanş, hakaret yok. Gelecek tasarımı var gelecek. O meydanlarda tezek, çöp, pislik desin. *Yuhlamayın* Benim cumhurbaşkanlığımda o da huzurlu ve emekli bir cumhurbaşkanı olacak. İstediği kadar çöp, pislik desin; asla cevap vermeyeceğim. Testinin içinde ne varsa ağzından o akar.
-Memleketi bu hale düşürenler memleketi kurtaramazlar.
-En çok medyanın haline üzülüyorum. 24 Haziran'dan sonra övgüler düzecekler de ben üzülüyorum. Bir hükümetin medyası var gazeteler, televizyonlar; bir de milletin medyası var. Herkes çıkarsın telefonunu, canlı yayına geçsin şimdi. Bakın, dünyada böyle bir yöntem yok. Bu, Muharrem İnce ve arkadaşlarının fikri. Ama sosyal medyayı çıldırttınız yani, haberiniz olsun. Haydi hep birlikte canlı yayına.
-Sayın Erdoğan, çıraklık, kalfalık, ustalık dönemim dedi. Son dönemini de ben söylüyorum: Emeklilik dönemi. Cumhurbaşkanı emekli maaşı bayağı iyi, geçim sıkıntısı çekmez, merak etmeyin. Bazı belediye başkanlarına "Metal yorgunluğu var sende" diyor ya. Bence metal paslanması var, işletme körlüğü var. Bu iş bitmiş.
-Üretim nerede yapılıyorsa teşviki oraya vereceğiz. Denizli'li başka yere gitmeyecek. Bir de tasarım ve markalaşamama problemimiz var. Marka yaratamayınca mecburen fasona dönüyorsun. Bir, tasarıma ve markalaşmaya önem vreceğiz. İki, firmalara Avrupa'da, Rusya'da, Orta Asya'da dükkan tutmaları için kira yardımında bulunacağız. Büyümeleri, markalaşmaları, tanınan firma olmaları için Türkiye'de 3 tane tasarım ve moda akademisi açacağız. Birini Denizli'ye açacağız.
-O hala camilerden ahır yaptılar yalanını anlatsın, ben ekonomiyi anlatacağım. Ekonomi iyi gidiyor diyorlar da, döviz nereye gidiyor? Ekonomi iyiyse, bu rakamlar neden kötü? Bunu matematikle, bilimle anlatamıyoruz.
-Ekonomiyi diploması olan biri rahatlıkla anlayabilir. Diploman varsa anlarsın. İlla ekonomi diploması lazım değil, anlarsın.
-Denizli fena. Uykusunu kaçırır adamın. Sarayda da 1150 tane odan var, uykun kaçtı mı dolaşıp durursun.
-Ben AK Partiliyim, sana oy vereceğim çocuklarım için. Ne yapacaksın? Bir, ekonomiyi düzeltmek için önce yargıyı düzeltmemiz lazım. Yargı düzelmeden ekonomi düzelmez. Dışarıdan TIR'larla para getir, yine düzelmez. Önce baımsız, tarafsız, çay toplamayan bir yargı. Denizlilere sözüm olsun, cumhurbaşkanı olduğumda, yüksek yargının toplantısına gittiğimde o yargıçlar ayağa kalkmayacak. Namuslu, onurlu, tarafsız yargıçlar bulacağız.
-Erdoğan'ı yargılamak benim değil yargının işi. O baĞımsız yargı gerekirse beni, gerekirse Erdoğan'ı yargılayacak. Niye korkalım! Ben korkmuyorum. Önce bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü. Bunu sağlayınca yabancı yatırımcı güven duyacak, yatırım yapayım diyecek.
-Üçüncüsü şu, liyakat esas olacak. Merkez Bankası'na, diğer kuruluşlara bürokrat atarken CHP'li mi diye değil, bilip bilmediğine bakacağız.
-Dördüncüsü, ideolojik saplantılara baplı kalmayacağız. Üretim ekonomisini kuracağız. İsraf değil, insaf diyeceğiz.
-Neden adaylığımı açıkladığımda parti rozetini çıkardım? Neden altı oku çıkardım yakamdan? Altı ok benim canım ciğerim, yıllarca taşımışım yakamda. Bu parti almış beni, bir kamyon şoförünün oğlunu almış milletvekili yapmış. Ama Türkiye2nin tamamı CHP'li değil ki. Atatürk tek, sadece CHP'nin değildir. Vatan tektir, sadece MHP'lilerin değildir. Bayrak tek, hepimizindir. Cumhurbaşkanı da tek, o da hepimizindir. Partili cumhurbaşkanı olmaz, bu doğru değil. Cumhurbaşkanı olduğumda, kısa sürede adil bir yargı düzenini kuracağız ve belli bir süre sonra siyasi parti genel başkanlarını bir masanın etrafında toplayıp kriz anlarında Türkiye'nin sorunlarını parti başkanlarıyla birlikte konuşacağım, tarafsız bir cumhurbaşkanı olarak.
-Öğrenci kimliğini gösteren herkes müzelere girecek. Müze gezmek, eğitimin bir parçasıdır.
-Arkadaşlarımla okula gideceğim, transkriptimi alacağım, diplomamı alacağım. Arkadaşlarımla fotoğraf çektireceğim, orada açıklasın. Olan açıklasın, ne diyeyim!
-Gençler, size bursun yanı sıra bir şey daha vereceğiz. Özgürlük vereceğiz, özgürlük. Twitter'a gireceksiniz özgürce. Kimse gece tweet attığı için sabah tutuklanmayacak. Cumhurbaşkanına hakareti kaldıracağız zaten. Cumhurbaşkanı kimseyi sinir etmeyecek, damarına basmayacak. Cumhurbaşkanı millete küfretmeyince, millet de ona küfretmeyecek. Ona gerek kalmayacak.