Erdoğan'ın “Gizli Ajanda”sı...
Bugünlere nasıl geldik diye biraz geriye bakalım isterseniz.
Çünkü yaşanmışlara göz atmadan yaşanacakları tahmin oldukça zorlaşır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin zamanlaması önceden ve plansız yapılamazdı.
Çünkü ne zaman, hangi gün ve saatte yapılacağı yedi yıl önceden belliydi.
Oysa PKK ile gerçekleşen barış süreci, ardından gelişen çözüm görüşmelerinin yol haritası
önceden belli değildi.
Biri belli, diğeri belirsiz iki önemli kavşak noktanın bir “ana yola” bağlanmasının ise planlaması
yapılabilirdi.
Nitekim yapılmış gibi.
Kürtllerle yürütülen çözüm süreci ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı düzlemde devam ediyor.
Şimdi gelelim Başbakan ve kurmaylarının ileriye yönelik “Gizli Ajanda”larına...
Başbakan Erdoğan'ın kafasında dolaşan tilkilerin ne yapacağı önceden kestirilemiyor.
Bu tilkiler “oynak zemin” üstünde olduklarından, aynı yerde ve zamanda durmuyor olmalılar.
Yine biraz daha gerilere gidelim.
Başkanlık, ya da Yarı Başkanlık Sistemi tartışmaya açıldığı günlerde, AKP kurmayları bu konuda
bir zemin yoklaması da yaptılar.
Henüz Kürtlerle ilgili çözüm süreci başlamamıştı.
Bir yandan askeri 1982 Anayasasının Mecliste değiştirilmesine çalışılırken, bir yandan da Yarı
Başkanlık Sistemi'nin temel kazısına başlamışlardı.
Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun zemin hazırlama çalışmaları ve ardından yazdığı
kitabı unutmamak gerek.
Plan şöye gelişiyordu.
Yarı Başkanlık Sistemi hayata geçirilirse parlamenter sistemin ana yapısı fazla örselenmeyecekti
AKP kurmaylarına göre.
Yani “organ nakli” gibi algılansa da, ana yapı zamanla bu yeni organı benimseyebilecekti ve
besleyebilecekti.
Nitekim benim de çok yakından bildiğim ve Dokuzuncu Cumburbaşkanı Süleyman Demirel'in
Danışma Meclisi eski üyelerinden ve valilerinden, Devlet Denetleme Kurulunun Başkanlığına
getirdiği Fahri Öztürk'e yaptırdığı araştırma, Fransa'daki sistemi incelemekten ibaretti. Fransa'nın
ünlü anayasa profesörlerince de yapılan çalışmalar ve ortaya konan dokümanlar 3 bin sayfaya
ulaşıyordu.
Fransız sistemine uyum sağlayacak kısımları ile değiştirilmesi gereken yanları bu dokümanlarda
ortaya konmuş ancak Demirel o günkü koşullarda Yarı Başkanlık Sistemi'nin Türkiye için uygun
bulunmadığı, en azından zamanlamanın erken olacağı kanaatıyla dosyayı rafa kaldırtmıştı.
Anlaşılan o ki, 11. Cumhurbaşkanı Gül bu dosyadaki bilgileri AKP kurmaylarına aktarmış olmalı.
Kanaatimce Yarı Başkanlık Sistemi planı, 17 ve 25 Aralık öncesi AKP Genel Merkezinin
kasalarından birinde bekletilmeye alınmıştı.
Önemli olan Kürtlerle yapılan çözüm süreciydi.
Ancak 17 Aralık tüm olanları altüst etti ve Erdoğan'ın “bamteli”ne basılmış sayıldı.
Aynı anda “tilkiler” devreye sokuldu ve bana göre, “Gizli Ajanda”nın 2014 boyunca nasıl
uygulanacağı planlandı.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Kürt çözüm süreci, Yarı Başkanlık Sistemi aynı potada
olgunlaştırılabilirdi.
Bu fikir sadece Erdoğan'ın olmayabilirdi ama kim akıl etmişse taşların yerine oturması mümkün
olabilirdi.
Şimdi, Erdoğan'ın Yarı Başkanlık Sistemi yetkilerine sahip olmadan, “sahipmiş” gibi yapmasının
altında ne olabilir tartışmasına geldik.
Anayasanın Cumhurbaşkanına verdiği yetkiler belli.
Gül de aynı yetkileri yedi yıl boyunca kullandı ama “tek hakim” benim demedi.
Peki Erdoğan'ın Çankaya'sı, seçimlerden sonra “tek ses ve tek nefes artık benim” gücüne nasıl
kavuşacak?
Eğer seçimleri “ara açık” kazanırsa işi çok kolay.
İlk turda yüzde 55 ve cıvarında oy alırsa, ya genel seçimleri erkene alacak ve aynı ivme ile oyunu
arttırıp daha fazla milletvekili meclise taşıyacak, ya da normal seçimlere kadar Çankaya'da oturup
geleceği planlarken “güç” gösterisinden kaçınacak.
Yani mevcut yetkileriyle yetinecek ve planı sekiz ay sonraki genel seçimlere erteleyecek.
Herşey Erdoğan'ın ilk turda elde edeceği başarıya bağlı.
Sonrası kolay.
Çünkü çözüm sürecindeki yol haritası devam ederken, HDP'nin genel seçimlerde AKP'ye destek
olacak kadar fazla milletvekili çıkarma olasılığı fazla.
CHP ve MHP'ye ihtiyaç duymadan, HDP'nin vereceği destekle Erdoğan'ın Yarı Başkanlık Sistemi
hayallerini gerçeğe dönüştürebilir.
Belki bu “olasılık” ve “ ihtimaller”, Öcalan ile de görüşülmüş olabilir.
“Olabilir” diyorum, kesin konuşmak istemem.
Türkiye yeni bir rotaya göre yol alıyor sanırım
Eğer varsa “gizli ajanda” da, bunun ipuçlarını veriyor zaten.