Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
32,5555
EURO
34,9592
IMKB
9.886,000
ALTIN
2.458,740
 
Hava Durumu ANKARA
15 / 25 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
KİM SUÇLU?
 Deniz Özgür 10 Haziran 2011 Cuma  
Her şeyi olağan karşılayan bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Olağandışı şeyleri olağan hale getiren bir algı değişimi yaşıyoruz. Değişim geldiğimiz yüzyıl içinde kaçınılmaz görülüyor. Değişmek ve dönüşmek ileriye doğru atılımlarda olmazsa olmaz adımlar ancak algı değişimleri kendi adıma bana çok tehlikeli geliyor. Değişim adı altında geleceğe adım atarken geçmişin üzerine çizgi çekerek, algılarımızı toplumun kültürünü yozlaştıracak derecede değiştirerek,içten içe üzerimizde oynanan oyunlara tepkisiz kalarak değişime uyum göstermek aslında bir değişim ve gelişimi değil, ciddi bir yozlaşmayı beraberinde getiriyor. Her yerde bir değişim söz konusu. Ve her şey olağan geliyor hepimize. Siyasette, sosyal yapıda, ekonomik yapıda ve en değerli ve çekirdek yapı dediğimiz aile içinde bile değişimler bu yüzyıla damgasını vurarak ilerliyor. Hepsini tek bir yazıda ele almak imkansız. Ben günlerdir aklımın bir yerinde kanayıp duran bir mevzu da söz almak isteyeceğim izninizle. Aile hayatımızın içine ekranlardan giren ve aile yapımızın değişimine katkıda bulanan dizi furyası.. TRT’nin var olduğu zamanlardan, özel kanalların açılması ile hayatımıza giren çok sesli ekran değişimi, siyah beyaz ekrandan renkli ekrana geçilmesi bu değişimler beni çocukluk yıllarıma denk geldiğinden olsa gerek çok heyecanlandırmıştı. Yayın saati bittiğinde ekranda çıkan görüntü bile aklımda o yıllardan kalma. Oysa artık kapanan bir yayın bile yok. Saat kaç olursa olsun ekran karşında kalabilir ve birbiri ardına gelen dizilere kendinizi kilitleyebilirsiniz artık. Ve beyniniz uyuşuncaya kadar da entrikalarla dolu dizileri izlemeye devam edebilirsiniz sabahlara kadar. Öyle ya kaçıranlar için tekrarları, bittiği halde başa döndürülen izlemeyenler için yeniden yayına verilen diziler. Bitmek bilmeyen bir furya.. Eskiden hatırlarım ki birçoğunuz da hatırlayacaktır eminim büyüklerimizin yanında öyle öpüşme sahneleri bile izleyemezdi bizim nesil. Ekrana da çok az yansırdı öyle sahneler zaten. Genellikle yabancı filmlerde denk gelirdi öyle sahneler ve eğer oda da bir çocuk varsa ya hızla utancından dışarı çıkardı, ya televizyon aynı anda kapanırdı. Bu dönemin doğruluğunu yada yanlışlığını tartışmaya açmıyorum bu sadece bugüne bakarken bir hatırlatma.. Şimdi ailece izlediğimiz dizilere dönüp bakın birde.. O zamandan bu zamana nasıl bir değişimle izliyoruz ailece.. Silah, çeteler, uyuşturucu tüccarları, kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir ilişkiler zinciri. Ve sonuçlardan sadece bir örnek; bugün bu ülkede uyuşturucuya başlama yaşı istatistiklere göre ilkokul çağlarına kadar düşmüştür. Elbette tek başına bir dizi suçludur denmesi akıl dışı. Üst üste koyduğunuzda nedenler ve sonuçlara daha net ulaşabiliriz. Şimdilerde aklımı kanatan bir diziden yola çıkarak yazmaya çalışıyorum bu yazıyı o yüzden örneklemem dizilerden sınırlı.. “Fatmagül’ün Suçu Ne?” diziyi izledim baştan sonra dersem yalan söylemiş olurum. İzlemedim. İzlemediğin bir diziyi neden yazıyorsun derseniz? Dizi üzerine çıkan haber başlıkları beni buna iten.. Bir başlık “Fatmagül’ün yaşadıkları gerçek oldu” haberi idi. Sonrasında bugün sosyal paylaşım sitesi dediğimiz sosyalleştiğimiz sanal ortamda dönüp duran akıllara ziyan iletiler.. “Fatmagül’e tecavüzde kullanılan içki geldi” ve dahası da var ama zaten sizin de karşınıza çıkıyordur. Şimdi merak ediyorum.. Bizim suçumuz ne? Neyin suçlusunu arıyoruz? Böylesi bir dizi ile hangi mağduriyeti anlatıyoruz. Kötünün örneği olmaz. Neyi örnekliyoruz; tecavüze uğramış bir kadının hayatını, tecavüz edenlerin yaşadıklarını? Ve biz bu dizileri ailece izliyoruz. Sapkınlığı örnek vererek, sapkınlığın önüne mi geçeceğiz? Önünü mü açacağız? Yıllar öncesinde tecavüze uğramış bir kadını dinlemeye çalışırken ilk cümlesi “Şimdi ben namussuz mu oldum?” olmuştu.. Bugün istatistikler kocası tarafından aile içinde şiddete maruz kalan, eşi tarafından defalarca tecavüze uğrayan kadınların varlığını gösteriyor. Çocuk istismarları içler acısı.. Bir doktor arkadaşım töreye kurban gitmesin diye elinden tutup kızını getiren babalar var bu ülke de doktor bir çaresi var mı, ortaya çıkarsa öldürürler? diyerek demişti. Aklım kanayarak düşünüyorum ve bulamıyorum.. Namus dediğimiz şey namussuzların eline düşerse insanlığımızı nasıl koruyacağız biz? “Sevdiğim adamın karşısında eksik kalacak ruhum, kirlenmiş hissediyorum demişti, ya oğlum onun yüzüne nasıl bakarım. Bununla yaşamayı nasıl öğrenir insan? Kendine bile anlatamadıklarını nasıl anlatır bir başkasına?” Şimdi Fatmagül’le mi anlatmaya çalışıyoruz. Yapmayın Allah aşkına.. Bir kadının yarası, bütün insanlığın yarasıdır aslında.. Ve her yara kendi içinde kanar. Namus dediğimiz şey ise beyinde başlar, beyinde biter.. Beyni uyuşmuş insana sunulan her örnek ise koşulsuz gerçektir. Gerçekliğini de gördüğü ile yaşar. Ki bugün dizilerden uyuşan beyinlerden kötüyü eleyip, iyiyi alması beklenemez. Kötünün örneği olmaz… Şimdi soruyorum bende kendime kim suçlu? KİM SUÇLU? KİM? [email protected] 05.11.2010
Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu yazı henüz yorumlanmamış...


 Yazarın Diğer Yazıları
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.