Gazetecilerin karşısına 7 ay sonra ilk kez çıkan Göğebakan, Memorial Hastanesinde düzenlediği basın toplantısında, tedavi süreci ve sağlık durumu hakkında bilgi verdi.
Doktoruna, hastane personeline ve ailesine, desteklerinden dolayı teşekkür eden Göğebakan, "Bir gün yapımcı bir arkadaşım bana geldi ve dedi ki 'Sağsın, ölmedin. Milyonlarca insan senin için dua ediyor. Nasıl bir duygu bu?'
Bu, benim için inanılmaz bir olguydu. Ben çok büyük bir servet sahibi oldum. Para hiçbir zaman umurumda olmadı. Allah herkese böyle bir serveti nasip etsin" şeklinde konuştu.
Hastalık sürecinin zor olmasına rağmen gerektiği gibi geçtiğini dile getiren Göğebakan, bundan ders çıkarmanın önemli olduğunu kaydederek, "Kazanan ben oldum. Çünkü ben bugün bir sürü dost kazandım. Bugün bir dost kazanmak için
bedel ödemek zorundasın. Ben bedel ödedim. Allah bana ikinci bir hayat verdi" dedi.
Göğebakan, hastalığı boyunca hiç pes etmediğini, müzikle ilişkisini de sürdürdüğünü anlatarak, 6 ay boyunca gitar çaldığını ve yaklaşık 4 albümlük bir repertuvar hazırladığını kaydetti. Göğebakan, hiçbir ticari amaç gütmeden, bunu ihtiyacı olan sanatçı arkadaşlarıyla paylaşmaktan onur duyacağını söyledi.
Tedavi sürecinde en çok sahneyi ve şarkı söylemediği özlediğini, 22-23 Ocakta Almanya konseriyle müzik hayatına devam edeceğini dile getiren Göğebakan, kendi iyiliği için olsa da yılda yaklaşık 100-150 konser veren bir sanatçının 7 ay boyunca bir odaya kapatılmasının kötü bir şey olduğunu kaydetti.
Göğebakan, hastalığı döneminde en çok şarkıcı Kurtuluş Türkgüven'in cenazesine katılamadığı için üzüldüğünü belirterek, taziyelerini telefonla iletebildiğini söyledi.
Kemoterapi sırasında saçlarının dökülmediğini dile getiren Göğebakan, hastalığının tedavisinin pahalı olduğunu söyledi.
Göğebakan, arkadaşlarıyla, kanserle mücadeleyle ilgili bir vakıf kurmak istediğini, doktoruyla birlikte projeler hazırladıklarını belirterek, "Bizim de çorbada tuzumuz olsun istedik" diye konuştu.
Kendisini çok iyi hissettiğini ifade eden Göğebakan, "Hastalığımı inancım sayesinde yendim" dedi.
Göğebakan'ın, açıklamaları sırasında duygulandığı gözlendi.
-"KAN VE KEMİK İLİĞİ DEĞERLERİ NORMAL"-
Göğebakan'ın doktoru Hematoloji Uzmanı Hüseyin Saffet Beköz de 1 Mayıs 2009'da lösemi tanısıyla hastanelerine başvuran Göğebakan'ın, hemen başlanan tedavisinin sonuna geldiklerini bildirdi.
Yaklaşık 6-7 aylık tedavi maratonunun sonunda yaptıkları kemik iliği incelemesinde, sonuçların normal sınırlara geldiğini gördüklerini belirten Beköz, bundan sonra da hastalığın takibine devam edeceklerini söyledi.
Beköz, Göğebakan'a ara dönemde akraba dışı kemik iliği vericisi taraması yapıldığını ve belirlenen aday adaylarından hiçbirinde tam uyumlu bir donör bulunamadığını kaydederek, "Bu, Türkiye ve Avrupa'daki havuzlarda yapılan bir taramaydı. Bundan sonrası için Amerika'daki donör havuzundan da tarama işlemleri devam ediyor. Şu an itibarıyla baktığımızda, verdiğimiz kemoterapiler neticesinde kan ve kemik iliğinde herhangi bir problem kalmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.
Beköz, Göğebakan'ın bundan sonra çok kalabalık ortamlarda bulunmamaya ve riskli kişilerle temas etmemeye özen göstermesi gerektiğini vurguladı.
Göğebakan'ın eşi Sema Göğebakan da tedavi sürecinde eşinin yanında olduğunu belirterek, "Hiç ağlamadım, çünkü ağlarsam ilk önce Murat üzülecekti.
Biz kötü bir şey olacağına asla inanmadık. Ölüm hiç aklımıza gelmedi" diye konuştu.
-GÖĞEBAKAN'DAN SEVENLERİNE MEKTUP-
Murat Göğebakan, taburcu olduktan sonra sevenlerine ithafen yazdığı mektupta şunları kaydetti:
"Baktığım her yerde biraz mavi biraz yeşil görüyorum. Hastaneden taburcu olduğum günden beri duyuyorum; hayat beni çağırıyor. Ve ben sahnelere döneceğim günü, gurbetliğin bitmesini bekleyen bir baba gibi hasretle bekliyorum.
Sonra, "Neyse ki gurbetliğin bitmesine çok az kaldı..." diyorum. Bu tatil bitti sevgili okur. Hayat kaldığı yerden, yeniden devam ediyor. Artık hastalığın sesi kısılıyor ve sadece sözün sesi duyuluyor.
Yarının bize ne getireceğini bilmiyorum. Lakin Sezai Karakoç'un dediği gibi, 'Bugün ben kalbinde merhamet adlı bir çınar büyüten herkese bir avuç dua, bir avuç da sevgi gönderiyorum."