NECATİ DOĞRU
Gözler ve tüm dikkatler “altın dosyada” olmalıydı!
Ona altın dosya diyebiliriz. Türkiye’nin ve Türkiye’de yaşayan samimi, dürüst, temiz, işinde gücünde, yalansız, vicdanı tam, fikri hür, yeme-yedirme-hortumlama-pipetleme-fenerleme, arsa dişleme türü irinli kirliliklerin bitmesini arzulayan insanların “takibe aldığı” dosya diye tanımlayabiliriz.

Nerede bu dosya!

Bu altın dosya!

Encamı (nihayeti) nedir!

Akıbeti ne olmuştur!

“Altın dosyayı isteme yazısı” bizim Adalet Bakanlığı’ndan bizim Dışişleri Bakanlığı’na gitmiş midir, gitmekte midir, yolun ne kadarını katetmiştir?

5 gün geçti, 5 günde bu “altın dosyayı isteme arzusu” Adalet Bakanlığı’ndan Dışişleri Bakanlığı’na neden gitmedi, gidemedi. Bizim Dişleri Bakanlığı, Türkiye’nin “ bavulla taşınan gizli paraya” kesinlikle göz yummayacağının ve ayrıca “cami avlularında yoksula-yetime-kimsesize-muhtaca verilecek diye toplanan paranın” bazı dindar geçinen çakallar tarafından buharlaştırılıp yenilmesine izin vermeyeceğinin “somut göstergesi sayılan bu altın dosyayı” Alman Dişişleri Bakanlığı’ndan isteme yazısının sonucu ne oldu?

Bayramı mı bahane ettiler.

Bayram bahane olmaz.

Bayram alet olamaz.

Bayram, “yoksula-kimsesize-yetime verilsin diye toplanan 41 milyon euro’luk büyük parayı fener ışığında soymaya” vesile yapılmaz, yapılamaz.

Yapılmamalı.

Gitti mi yazı Alman Dışişleri Bakanlığı’na, gitmedi mi? Gitmediyse ve “mübarek ramazan bayramı bahane edildiyse” buna koruma denir, kollama denir zaman kazanıp dellileri karartmaya ortam hazırlama denmezse başka ne denir?

Tamam.

Türkiye’de bayram var.

Almanya’da da mı bayram var. Yoksa Almanlar da mı Müslüman oldu, bayram tatili yapıyorlar. Öncesini ve sonrasını da katıp Türkiye’de bayram tatilini 9 güne çıkarttılar. Temiz Türkiye isteyenlerin simgesi “altın dosyayı” göndermeyi de 9 günlük tatile mi aldılar, böylelikle Almanya’da eyalet mahkemesinde görülen “Deniz Feneri e. V Dosyası” nın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gelmesini 9 koca gün geciktirmiş oldular.

Bu oyunları çok gördük.

Bu geciktirmeleri...

Tercüme yanlış oldu.

Tercüman doğum yaptı.

Pul bulamadık...

Posta parası yoktu...

Miskin müstahdem, sorumsuz kâtip, “dosyayı isteme mektubunu postaya vermeyi unutmuş” bahanelerini... Kar yağdı, sel oldu, araya tatil girdi türünden kokmuş mazeret üretmelere çok tanık olduk. Bu “altın dosya” Alman eyalet mahkemesinden bizim Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bugüne kadar gelmeliydi.

Alman adaleti açıkladı.

Almanya’da mahkeme edilerek 5 yıl 10 ay hapse mahkûm edilen Mehmet Gürhan, 2 yıl 9 ay hapse mahkûm edilen Mehmet Taşkan, 1 yıl 10 ay hapse mahkûm edilen Firdevsi Ermiş, bu davanın “yan ürünleri” dir.

Asıl ürün Türkiye’dedir.

Toplanan para:

41 milyon euro.

Buharlaştırılan para:

16 milyon euro’dur.

Bu davanın “asıl ürünleri” olan Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Harun Kapıyoldaş ve Zahid Akman Türkiye’dedir. Türkiye’deki asıl ürünlerin ve onları koruyan, gizleyen, örten partidaşlarının, dindaşlarının, tarikatdaşlarının da “Türk adaletinin önüne çıkartılması” gerekir.

Altın dosya...

Almanya’dan gelecek.

Türk adaletine verilecek.

Türk adaleti çalışacak.

Bütün gözler!

Tüm dikkatler!

“Altın dosya” da olmalıydı.

Bizim Adalet Bakanı ise dün dosyanın encamını soran gazetecilere dün “Bana ne ya!” dedi.

İŞTE O HABER
Bana ne ya... Bana ne
 
 Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, partisinin Antalya teşkilatı tarafından düzenlenen bayramlaşma töreninde, Almanya’daki Deniz Feneri davasıyla partisinin ilişkilendirilmesine tepki gösterdi.

Konuya ilişkin soru üzerine Şahin, "Falan ülkede, falan dernek yöneticileri suiistimal yapmış. Bunun sorumlusu da sizsiniz diyorlar. Bana ne ya. Bana ne. Almanya’daki bir derneğin yöneticileri yanlış yapmışlarsa, yargılanmışlarsa, benim iktidarımdan buna ne?" dedi. Şahin, şunları söyledi: "Bize, ’Senin bakanlığında şu yanlışlıklar yapılıyor’ deyin. Eğer gerçekten yanlışlıklar oluyorsa ben size teşekkür ederim, düzelttiririm. Çünkü biz hatamızı söyleyene ’Allah razı olsun’ demeyi bir ahlaki kaide olarak biliriz. Ama bize ’Şurada bir şey yapılıyor, şu kamu kuruluşunda şöyle bir şey yapılıyor’ demeyin. ’Falan ülkede, falan dernek yöneticileri suiistimal yapmış. Bunun sorumlusu da sizsiniz’ diyorlar. Bana ne ya. Bana ne. Almanya’daki bir derneğin yöneticileri yanlış yapmışlarsa, yargılanmışlarsa, benim iktidarımdan buna ne? Benim iktidarımla ne alakası var? Ne yapmak istiyorlar? Türkiye’de Ak Parti’nin önünü şöyle dediler olmadı, böyle dediler olmadı bir türlü kesemiyorlar, başkalarının bir takım kişisel hatalarını bize yamamak suretiyle güya bizim yolsuzluklara göz yumduğumuzu ifade ediyorlar. Gözlerimiz faltaşı gibi açık her türlü usulsüzlüğün üzerine şiddetle gidiyoruz ve gideceğiz." 

Hürriyet/1 Ekim 2008