Özince, Aydın Üniversitesi’nde verdiği "Küresel Gelişmeler Işığında Bankacılık Sektörünün Dünü, Bugünü ve Yarını" konulu konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisinin son 10 yılda genelde olumlu bir trend izlediğini söyledi.
Genellikle, "Biz çok iyi yaptık, çok iyi başardık" değerlendirmelerinin yapıldığına değinen Özince, şöyle devam etti: "Sonunda bizim insanımızın bundan elde ettiği refah seviyesi ne oldu? Bunu da sadece parasal olarak değil, nitelik olarak nasıl kıldık? İstanbul gibi illerde 10 bin doların üzerinde yıllık geliriniz olursa acaba geçinir misiniz? Ayda ortalama 1.000 dolar maaş alsak, 1.500 lira ile aile olarak geçinebilir miyiz? Belki dağın başında, daha mütevazı şartlarda yaşanan bir ortamda 500 dolar alsak, diğer masraflarımız bu kadar yüksek olmasa daha iyi olur. Dolayısıyla Türkiye’nin ekonomi konusunda başarılar elde ederken, sürekli gözetmesi gereken şey kendisi gibi gelişen, ticari anlamdaki rakiplerinin performansının ne olduğu... Siz diyorsunuz ’çok sağlıklı bir ekonomimiz var’. Bu ’çok sağlıklı bir gövdemiz var’ demek gibi... ’Çok sağlıklı bir gövdem var, ama akşama kadar yatar uyurum. Elimden hiçbir iş gelmez. Üşenirim, ama çok sağlıklıyım.’ Neye yarar? Dünyada globalizasyon sonrasında çok ciddi bir yarış var. Nasıl bir yarış? Çin firması Çorlu’da fabrika yapacakmış ve HP bilgisayarlarını yurt dışına satacakmış. Niye biz yapmıyoruz? Gelişme, büyüme, nicelikten çok nitelik olmak durumunda. Türkiye’de biz büyüyoruz büyüyoruz da ne kadar sağlıklı büyüyoruz? Neremiz, hangi yönümüz büyüyor? Yani içimizde bir ur mu büyüyor, göbeğimiz mi büyüyor, yoksa aklımız, beynimiz mi büyüyor? Bunu mutlaka ayırt edebilmek lazım.
Bugün global rekabette bilgi çağındaysak üniversitelerin laboratuvarlarının olması lazım. En teorik çalışacak birimlerinin bile mutlaka pratikle ilintisinin, iş alemiyle, reel dünyayla ilintisi olması lazım. Bizim o alanlarda başarı göstermemiz lazım."
-"ÜST LİGDE BOĞUŞACAK KADAR SERMAYE BİRİKİMİMİZ YOK"-
Türkiye’de bankacılık sektöründeki gelişmelere değinen Özince, sektörün önümüzdeki dönemlerde çok ciddi bir istihdam alanı haline geleceğini, bu yönde çalıştıklarını, İstanbul Finans Merkezi Projesi’nin bu anlamda büyük önem taşıdığını vurguladı.
Özince, mali sektörün sığlığına dikkati çekerek, "Türkiye kadar nüfusu olan bir ekonomiye yetecek kadar mali sektörü, motoru, kalbi yok. Mutlaka derinleştirilmesi, büyütülmesi lazım. Bunun en önemli yönü AB doğrultusunda yapılan reformlardan geçiyor. Özellikle yabancı sermayenin girmesi, sektördeki sermayedar kararlılığını ve sermaye miktarını olumlu yönde etkiledi. Yabancı sermaye bile girse onun lisansını veren Türkiye Cumhuriyeti devleti olduğuna göre, yasalara uymayan herhangi bir icraatını gördüğünüzde zaten gereğini her zaman yapabilirsiniz" şeklinde konuştu.
Türkiye’de özel sektör ve müteşebbisin yanı sıra sermaye birikiminin de belli seviyelere geldiğinin altını çizen Özince, "Ancak üst ligde boğuşacak kadar sermaye birikimimiz yok" yorumunu yaptı.
-"(İŞ) BANKA BİRAZ KLASİK, BİRAZ TUTUCU KALSIN İSTİYORUZ"-
Konuşmasının ardından dinleyicilerin sorularını yanıtlayan Özince, İş Bankası’nın bir "kamu bankası imajından sıyrılamadığı, yaptıklarını iyi tanıtamadığı" yönündeki eleştiriye, "Biz bunun böyle kalmasını istiyoruz. Banka biraz klasik, biraz tutucu kalsın istiyoruz. Ekonomik bir refah yaratmıyorsa, bir maskaralık yapmaya gerek yok. Her gün ne yaptığınızdan çok, zor zamanda ne yaptığınız önemli. İş Bankası’ndan kriz döneminde çıkartılmış bir kişi, geri çağrılmış bir kredi gösterin. Ancak bugün ulusal bankaların, yabancı bankalardan, özellikle yurt dışında, artık daha kaliteli hizmet verdiğini göstermenin zamanı geldi" karşılığını verdi.
Türkiye’ye gelen yabancı sermayeli bankacılık gruplarına işaret eden Özince, "Bu ülkelerin çoğunda yüzyıllara dayanan sermaye birikimi var. Biz şu anda kaleyi korumaya çalışıyoruz. Hatta Rusya’ya gittiğimizde ’gücümüzü dışarıya veririz de içerde gücümüzü kaybeder miyiz’ diye endişe de ediyoruz" dedi.
-"BU FAİZ ORANLARI, KAMU BANKALARININ FİYAT KIRMASINDAN"-
İş Bankası Genel Müdürü Özince, başka bir soru üzerine de kamu bankalarının kriz döneminde çok önemli rol oynadığını ifade ederek, "Piyasa payları çok büyüdü. Bugün biz bu faiz oranlarını gördüysek, kamu bankalarının fiyat kırmasındandır. Burada bir miktar haksız rekabet unsuru olduğu ileri sürülebilir. Ama neticede vatandaşların bu hizmeti alıp kamu bankalarının bir miktar pay almasından rahatsız değilim" değerlendirmesinde bulundu.
Son dönemlerde sektöre ilişkin alınan tedbirlere dair bir soruyu da Özince, "Bir tek bankacılık üzerinden önlemler alınarak talebin daraltılabileceğini düşünmüyorum. Başka şeyler de yapmak lazım. Yoksa bankalar biraz az kar etti diye dünyanın sonu gelmez" şeklinde yanıtladı.
Türkiye’de hala bankacılık hizmetinin çok kısıtlı olduğu ve bu hizmetin verilmediği birçok yer bulunduğunun altını çizen Özince, "Bizim İş Bankası özelinde şube açma kararını verdiğimiz en son yerlerden bir tanesi Yüksekova...
Yüksekova’da bildiğim kadarıyla özel banka şubesi yok. Daha şube bankacılığının da gelişmesine ihtiyaç var" diye konuştu.
5 OCAK 2011