Aralık 1981’de, Washington İsrail’in politikalarını eleştirdiğinde, Başbakan Menahem Begin ABD Büyükelçisi'ni yanına çağırdı ve ona İsrail’in “bir muz cumhuriyeti olmadığını” söyledi. ABD’nin, İsrail'den Golan Tepeleri Kanunu’nu yürürlükten kaldırmasını talep etmesi üzerine, Begin “kanunun feshedilmesini sağlayacak hiçbir güç olmadığını” açık bir dille ifade etti.
Şaşırtıcı olan, Begin’in İsrail’in çıkarlarını savunmak adına sergilediği kararlı duruş Washington'la ilişkilerin gelişmesini sağladı. ABD’nin o dönemki başkanı Ronald Reagan ve Dışişleri Bakanı Alexander Hague, metaneti ve dürüstlüğü için Begin'e saygı göstermesini öğrendi. Begin’den sonra başbakanlık görevini yürüten ve İsrail’in çıkarları söz konusu olduğunda en ufak taviz vermeyen İzak Şamir’de, ABD yönetiminin saygısını ve Dışişleri Bakanı George Schultz’un takdirini kazandı.
Bu dönemler, İsrail’in bugüne kıyasla ekonomik olarak çok daha zayıf olmasına rağmen bağımsızlığını savunduğu ve bir muz cumhuriyeti olmadığı zamanlardı. Ancak şimdi, ne zaman Başbakanımız Washington’u ziyaret etse veya oradan bir mesaj alsa, savunmaya yemin ettiği ilkelerden geri adım atıyor. Netanyahu'ya en son seçimlerde zafer getiren taahhütleri, rüzgarla beraber uçup gitti.
NETANYAHU İÇİN HER ŞEY SATILIK
Başbakan Netanyahu, ABD’nin baskısı altında Batı Şeria yerleşimlerindeki konut inşaatları üzerinde geçerli olacak 10 aylık moratoryumu kabul ettiğinde, bunun bir kerelik olduğunu ve moratoryumun sona ermesinin ardından inşaatların devam edeceğini belirtti. Netanyahu’nun fikrini değiştirmesi için ABD’ye yaptığı diğer geziler ve finansal rüşvetler yeterli oldu.
Görüldüğü kadarıyla her şey satılık; ilkeler ve verilen sözler artık gerçek değer taşımıyor. Biz (İsrail), gerçekten bir muz cumhuriyeti haline geldik. Eğer Netanyahu bu ilkesiz davranışının kendisine Washington’daki yönetimin saygı ve dostluğunu kazandıracağına inanıyorsa, vahim bir hata yapıyor. Netanyahu, selefleri Begin ve Şamir’den ders almalı.
Netanyahu ne amaçla geri adım atıyor? Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı müzakere masasına getirmek için. Abbas, ön şartlar olmadan müzakere yapılmasına yanaşmıyor. Dahası, ön şartlarının yerine getirilmesi halinde masaya gelip gelmeyeceği de kesin değil. Abbas, masada Netanyahu’yu karşısına almak yerine Washington’un ondan imtiyaz çıkarmasını istiyor.
Abbas ve Netanyahu İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaya son veremez. Bunun en basit nedeni, Abbas’ın Filistinlileri temsil etmemesi. Gazze’deki Filistinliler üzerinde söz sahibi olmayan Abbas’ın, Batı Şeria’daki duruşu daha da güvenilmez.
ABD GERÇEKLERİ GÖRMÜYOR
Kısa bir zaman önce Filistinli bir gazeteci Abbas’ın yolsuzluğa batmış, gözden düşmüş, zayıf ve güçten uzak birisi olduğunu ifade etti. Eğer İsrail Batı Şeria’dan çekilecekse, Abbas’ın yönetimi muhtemelen devrilmeli ve Hamas kontrolü ele almalı.
Abbas'ı mevcut makamında tutan tek şey, devasa boyuttaki ABD finansmanı. ABD, parasını kullanarak ve Abbas için bir ordu oluşturacak bir general bulundurarak Filistin “devlet inşasında” yer alabileceklerine inanıyor.
Bu, ABD’lilerin Ortadoğu’daki gerçekleri görmezden geldiği ilk sefer değil. İsrail’in Abbas ile masaya oturarak uzlaşmaya varabileceğini düşünenler fantezi üretmekten öteye gidemiyor. Geçmişte arabuluculuk yapılan Mısır ve Ürdün doğrudan görüşmelerinin aksine, bugün ABD Abbas’ın sponsoru ve destekçisi olarak dürüst arabulucu kimliğinden uzaklaşıyor.
ABD’nin planları şeffaf. Moratoryumun üç ay daha uzatılmasının üzerine İsrail’in 1949’daki ateşkes hattının gerisine çekilmesini istiyor. ABD’nin İsrail’i ikna etmek için daha fazla baskı ve ödeme yapması beklenebilir.
Kaygan yokuşları bilirsiniz. Netanyahu böyle bir yokuşa girdi ve hızla aşağı kayıyor.
Bu yazı "Yes, Israel is a banana republic" başlıklı makaleden derlenmiştir.24/11/2010