Memur konuşuyor
Hemşire yürüyüşüyle yasadışı parti yürüşüyünün tedbirleri aynı. İstihbarat yok, şansa gidiliyor. Bir amir, 'Dağıt', diğeri 'Kim dağıttı' diyor. Bir, 'Yerde kimseyi görmeyeceğim', bir 'Ayakta kimseyi görmeyeceğim' diyorlar. 'Olay çıksa da cop kullansak' diye bakıyoruz, eve giderken adam dövüyoruz.
Orta düzey amir
Her lüzumsuz görevde personeli motive etmek bize düşer. Üstlerimiz bizimle diyalog kurmuyor, taktik, düzen bilmiyor, yönlendirme yapamıyor. Memurun derdini dinlesek, 'Ne işiniz var memur arasında' deniliyor. Statta tünel yok, 50 personelle çatı düzeni kuruyoruz. Bu angaryalar çok yorucu.
Müdüre göre
Erken göreve çıkma, aşırı kuvvet yollama en büyük yanlışımız. Bazen neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz için riski göze alamıyoruz. İstihbarattan haberimiz olmuyor, görevleri güvenlik şubesi organize ediyor. Biliyor olsak, tasarruf farklı olur. Üstler inisiyatif bırakmıyor, astlar görevi savsaklıyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü, sert tutumu nedeniyle sık sık eleştirilen Çevik Kuvvet'i, 2002'de incelemeye aldı. Bu amaçla komisyon oluşturan Emniyet, Çevik Kuvvet'teki sorunların araştırılmasını ve çözüm üretilmesini istedi.
Çevik Kuvvet'teki memur, amir ve müdürlerin yanı sıra sokak eylemlerinde sık sık polisle karşı karşıya gelen sivil toplum örgütü liderleriyle de görüşen komisyon, 2003'te rapor hazırladı. Kitaplaştırılarak 2 bin adet basılan rapor, onay için Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner'e sunuldu. Ancak saptamalardan rahatsız olan Aydıner, kitaba onay vermedi. İşte yasaklı hale gelen rapor:
'10 tane kocamız var'
Memurlar: 15 kişilik basın açıklamasına 250 kişi gidiyoruz. İnsanlar, önceden çekindiği panzerlerle şimdi fotoğraf çektiriyor. İyice yüz göz olduk. İstihbarat yok, şanslarına olta atıp, 'Ya tutarsa' diyorlar. Hemşireler de yürüse, yasadışı eylem de olsa aynı tedbirleri alıyoruz.
Herkes farklı emir veriyor. Biri 'Dağıt', diğeri 'Kim dağıttı?' diyor. Bazen paniğe kapılıp karar veremiyorlar. Müdahalenin şiddeti üstlerimizin görüşüne göre değişiyor. Bazen 'Yerde kimseyi görmeyeceğim', bazen de 'Ayakta kimseyi görmeyeceğim' diyorlar. 10 tane kocamız var.
'Çok vatandaş dövdük'
Sürekli görev sinirimizi geriyor. Akşam eve giderken el-kol hareketi yapan çok kişi dövdük. 'Olay olsa da cop kullanalım' diye bakıyoruz. Futbolcu, 'Benim ayakkabımın fiyatı 200 milyon, sen kaç para alıyorsun?' diyor. Siz, böyle diyene ne yaparsınız? Maalesef, vatandaşı potansiyel suçlu görüyorum. Amirlerimiz, müdahale ettirip, sonra 'Emir vermedim' diyor. Sorumluluk almamak için tutanakları bize imzalatıyorlar. 'Gereğini yap' gibi yuvarlak emir verilmemeli.
'Bizi yoran angarya'
Orta düzey amirler: Lüzumsuz görevlerde personeli motive etmek bize düşüyor. Üstlerimiz bizimle kaynaşmıyor, diyalog kurmuyor. Bizim de memurlarla dertleşip, samimi olmamızı istemiyorlar.
Üstlerimiz risk almak istemiyor. Olay yerinde kimse yokken, beş saat önce önlem alıyoruz. Bizi angarya görevler yoruyor. Fenerbahçe maçında da, seyircisiz Erzurumspor maçında da aynı önlemi alıyoruz. Müdüre başarılı görünmek için bize eziyet ediliyor. Klimalı odada, kamerayla personeli takip eden yönetici, güneşin altında saatlerce bekleyen personele 'Niçin bu kadar düzensizsiniz?' diyor. Bir yerde bir baş olur. Her müdür başka emir veriyor. Ekip düzeni bırakmadıkları için uygun görev yapılamıyor.
'Riski göze alamıyoruz'
Müdürler: Erken göreve çıkma ve gereğinden çok kuvvet gönderme en büyük yanlışlarımız. Bazen neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz için riski göze alamıyoruz. İstihbarattan haberimiz olmuyor, görevleri güvenlik şubesi organize ediyor. Bizim ne yaptığımızı, nasıl çalıştığımızı bilmeyenler, 25 kişilik görev için 300 kişi istiyor. Üstler bize inisiyatif bırakmıyor. Kaskları giyme zamanımıza kadar karışıyorlar. Astlarımız görevi savsaklıyor, ciddiye almıyor, sevk ve idarede eksikler. İşin sahibi bir kişi olmalı.
'Siyasi baskı var'
Raporda yer alan çözüm önerileri de şöyle:
Polis atamalarında siyasetin etkisi var. Toplumun tüm kesimleri bundan şikâyetçi. Ama şikâyet edenler de dahil, herkes siyasetçilerin kapısını aşındırıyor. Bunun Çevik Kuvvet'e etkisi 'Adamını bulan başka birimlere gider, bulamayan burada kalır' şeklinde olmakta. Öncelikle toplumda var olan bu samimiyetsizlik önlenmeli.
Siyasetin bir diğer olumsuz etkisi, toplumsal olaylara müdahalede görülmekte. İktidar sahibi siyasiler, istemedikleri grupları dağıtması yönünde polise baskı yapmakta. Bazen de polis müdürleri böyle algılamakta ve iktidarla iyi geçinmek için farazi davranış şekli sergilemekte.
Siyasi müdahaleler polisin moralini bozmakta, görevin aksamasına neden olmakta. Polis siyasi etkiden kurtarılmalı.
İş yoğunluğu depresyona sokuyor
Maç görevleri, polisten alınarak özel güvenlik teşkilatlarına verilmeli. Maçlarda, sadece büyük çaplı olay çıktığında Çevik Kuvvet
müdahale etmeli. Bu görev üzerinden tamamen alınıncaya kadar da polise fazla mesai ücreti ödenmeli. Çevik Kuvvet tazminatı artırılmalı.
'Çevik Kuvvet her türlü göreve bakar' anlayışı kesinlikle terk edilmeli, bu anlayışa bağlı gelişen hantal yapılanma revize edilmeli.
Asli görevler haricindeki görevlendirmelerden kaynaklanan iş yoğunluğu ve aksayan çalışma düzeni, çoğu zaman personelin eğitimini, sosyal faaliyetlerini, asgari bedensel dinlenme olanağını engellemekte. Bu sorun uygulamada, personelin depresyona girmesine veya agresifleşerek insan hakları ihlalleri yapmasına neden olmakta.
Torpilliler gözde birimlere atandıktan sonra geriye kalanların Çevik Kuvvet'e atandığı düşünülmekte, bu, personeli olumsuz yönde etkilemekte. Çevik Kuvvet'i en çok demoralize eden ve yabancılaştıran etken, kendilerini üvey evlat gibi görmeleri ve sahipsiz olanların sürgün yeri olarak bu birime verildiği kanaatidir.
radikal