Özok, TED Ankara Koleji Mezunları Derneğince, TOBB Üniversitesi Konferans Salonu'nda düzenlenen “Anayasa Taslağı” sempozyumunun, yönettiği oturumdaki konuşmasında, AK Parti'nin kapatılması istemiyle dava açılmasının övünülecek, sevinilecek ve mutlu olunacak bir gelişme olmadığını vurguladı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, Anayasa, Siyasi Partiler Yasası ve Yargıtay Yasası çerçevesinde görevinin gereğini yerine getirdiğini anlatan Özok, “Başsavcı, iktidar partisi hakkında kapatma davası açma noktasına geliyorsa, bu siyasi iktidarın oturup düşünmesi lazım” dedi.
Kapatma davasının ardından belli kesimlerin daha da hırçınlaşarak, gerilimi artırdığını ifade eden Özok, şöyle konuştu:
“Hatta Sayın Başbakan bile 'bizi sandıkta yenemeyenler başka yollara başvuruyor' diyerek gerilimi artırdı. İnsanların, Yargıtay savcılarının işi gücü yok, 'biz bu insanlardan nasıl kurtulacağız' diye dava mı ürettiklerini sanıyorsunuz. Siz eğer bir hukuk devletinde bu olanlara böyle bakıyorsanız, bu ve benzeri davalara muhatap olmaktan kurtulamazsınız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin türban davasından, Danıştayın hem türban hem de din eğitimiyle ilgili verdiği kararlardan sonra, Sayın Başbakan bu konularda kararın ulemaya ait olduğunu söyleyebilecek noktaya geldi. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, 'bu yargıya güvenemiyoruz, bu yüzden de dokunulmazlıkları kaldıramayacağız' diyebildi. Bu söylemler ülkede yargıyı yok ediyor. Bunların hiçbiri siyaseten dahi olsa bir hukuk devletinde konuşulamaz.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, “ulemaya sorulmalı” ifadesinin ardından, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun, “Bu beyan yanlıştır. Türkiye çağdaş, demokratik, laik bir hukuk devletidir. Burada hukuk işler. Ulema buraya katılamaz” demecini verdiğini hatırlatan Özok, Danıştayın verdiği zorunlu din eğitimiyle ilgili karardan sonra ise Bardakoğlu'nun daha önceki açıklamalarının tersi bir ifade kullanarak, yargı kararını eleştirdiğini kaydetti.
Özok, “İlk açıklamalarınızın üzerine ne değişti Başkan, yargıyı eleştirdiniz? Hepimiz inanarak ve içselleştirerek hukuk devletine sahip çıkmalıyız, yargıya kendimizi teslim etmek zorundayız” diye konuştu.
Özok, Ergenekon soruşturmasındaki gözaltıları da eleştirerek, “yaşananların hukuk devleti adına ayıp olduğunu” savundu.
“Savunmayı temsil eden avukatlar dosyaya ulaşmadan, köşe yazarları pehlivan fıkraları gibi soruşturmanın bütün ayrıntılarını köşelerinde yazabiliyorlar” diyen Özok, soruşturmanın gizliliğini ihlal edenlerin 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmasına yönelik yasa hükmü olduğunu hatırlattı.
Sempozyumun konuşmacılarından Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sultan Uzeltürk de Anayasa değişikliği taslağının kamuoyunda anlatılmadığını, ilgililerin taslağa ilişkin bilgileri hep ikincil kaynaklardan edindiğini anlattı.
Uzeltürk, 1982 Anayasası'nın en büyük sorununun yargı alanında olduğunu, mevcut Anayasa'da yapılan değişikliklere rağmen bu sorunun bir türlü giderilemediğini savundu.
Anayasa taslağından laik Cumhuriyet'in gereklerinin ayıklandığını ve sosyal hakların içinin boşaltıldığını öne süren Uzeltürk, “Aile planlaması kaldırılıyor, çevre hak olmaktan çıkarılıyor, devlet sosyal alandan vazgeçiyor. Yeni Anayasa taslağı insan onuruyla başlıyor ama insan onurunu korumuyor, taslakta yeşil var ama çevreyi korumuyor” görüşünü ifade etti.