AKP'nin takiyesini en iyi bilenlerden olan ve yazdığı yazılarla onları adetata çılgına çeviren Sabahattin Önkibar bu kezde AKP'nin besleme kalemlerinin yazdığı yazıları onların yüzlerine şamar gibi vurdu. Acaba bu omurgasızlar anlarlar mı? Hatta bunlardan birisine geçenlerde bir gazetdenin yazarı canlı yayında omurgasız demişti de o omurgasız, omurgasız olduğu için söyleneni hiç üzerine almamıştı. şimdilerde gene kendi köşesinde omurgasızca yazdıgğı yazılarla kaleminden yağ damlatıyor.
Bizce anlamazlar çünkü onlar yedikleri arpaların peşinde kim fazla arpa verirse onun adına çığırtkanlık yaparlar. bunların ne mal olduklarını işte kendi kalemlerinden tek tek verdi. Yüzlerinin kızarıp kızarmadığınıda bilmeyiz. Çünkü onların yüzü ekranlara çıktıkları zaman zaten hep kırmızı görünüyor. Öye dolaşmayada mahkumlar.
İŞTE O OSMANLI TOKADI GİBİ YAZI
Dün lanetlenip bugün ilahi gibi sunulan 10.Yıl Marşı, hırsızlıklara Atatürk örtüsü idi ise AKP’nin yaptığı ne?
Bugün AKP’ye adeta iman eden bazı kalemşörlerin yakın geçmişte 10. Yıl Marşı ile ilgili olarak yazdıklarını sütunuma alıp bazı sorular yönelteceğim:
Şöyle yazdılar biat eden yazarlar kesimi:
NAZLI ILICAK: “10. Yıl Marşı hırsızlıklara (Vurgun ve yolsuzluklara) Atatürk kılıfı (örtüsü) çekmekten başka bir şey değildir.”
FEHMİ KORU: “10. Yıl Marşı bir siyasal simgedir. 28 Şubat dönemine ait hiçbir özellik 10. Yıl Marşı eşlik etmezse vurgulanamaz.”
ABDURRAHMAN DİLİPAK: “10. Yıl Marşı İstiklal Marşı’nın rövanşı bence. İstiklal Marşı’ndaki o İslam vurgusu metnin tamamına bakıldığında ” O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli “ yeni Cumhuriyetin eski yapısından uzaklaştığını gösteren bir marştı. Belki o nedenle bugün İstiklal Marşı’nı söyleyenlere bunu çok açık belirtmeseler de10. Yıl Marşı onlar için özel bir anlam ifade ediyor.”
AHMET KEKEÇ: “10. Yıl Marşı post-modern darbenin resmi cıngılıdır. Ne zaman 10. Yıl Marşı’nı duysam gözümün önüne ağlayan (general) Doğu Aktulga portresi geliyor. Sonra okul önünde coplanan türbanlı öğrenciler, Sincan’da yürüyen tanklar ve andıçlara kurban edilen gazeteciler.”
AHMET TAŞGETİREN: “10. Yıl Marşı 28 şubat sürecinin simge üslubudur. İslami kesimde 10. Yıl Marşı’nı İstiklal Marşı’nın yerine koymak gibi bir endişe ya da eleştiri var.”
Veeeeeeeee.....
RECEP TAYYİP ERDOĞAN:
“Hep konuştular, demir ağlarla ördük dediler... Ne ördünüz bugüne kadar. Laftan başka.”
Tırnak içindi aktardığımız bu yazı ya da beyanlardan sonra medyaya yansıyan iki haberi de hatırlatalım:
- AKP 10. Yıl Marşı’nı İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitaplarından çıkardı.
- Vakit Gazetesinde manşet: 10. Yıl Marşı işkence...
Fotoğrafı bu şekilde ortaya koyduktan sonra soralım:
1) Nazlı Hanım, 10. Yıl Marşı dün hırsızlıkları örtüyordu. Peki, bugün neyi örtüyor? Yoksa sözkonusu AKP olunca örtünme olayı kudsiyete mi bürünüyor?
2) Fehmi Koru, 10. Yıl Marşı siyasal bir simge ise AKP’nin bunu kullanmasını yorumlar mısın? İçine sindi mi? Sinmedi ise bir satır olsun neden yazmazsın? Yoksa TMSF yani devlet medyası dahil 4 ayrı yerden aldığın onlarca milyar maaşına zeval gelir diye mi susuyorsun?
3) Çizgisinin tutarlı adamı Dilipak beyefendi, sana soruyorum, nedir bu hal? Suskunluk yakışıyor mu sana?
4) Ahmet Taşgetiren, bir daha gazaba uğramak, yani kovulmamak için susuyorsun değil mi? Gördün mü kimmiş ceberrut ve diktatör!.. İslamın o engin ve muhteşem hoşgörüsü nerde bu Baascılar nerde!
5) Sayın Kekeç, 10. Yıl Marşı dün darbe cıngılıydı, peki ya bugün ne?
Darbe cıngılı AKP’de okunursa ilahi mi oluyor? Değilse yazsana arkadaş... Sana Bülent Arınç’ın söylemi ile sesleneceğim. Ölüm var Ahmet Bey ölüm... Balık sormaz da yüce halık sorar bunu unutma...
6) Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın demir ağlar sataşmasına önce Deniz Baykal’ın o gün verdiği şu karşılığı aktaralım: “Atatürk ve Cumhuriyet dönemine niye saldırıyorsun? Bundan zevk mi alıyorsun? Türkiye’nin temelleri ve tarihi ile niye oynuyorsun.” Ve ardından Erdoğan’a soralım: AKP kongresinde size rağmen 10. Yıl Marşı çalınmaz. O izni vermekle dününüzü inkâr mı ediyorsunuz, yoksa hafıza-i beşere sığınıp kapatma davası öncesinde güya imaj mı yapmak istiyorsunuz? Yoksa yoksa acaba yine ben değiştim, pardon geliştim mi diyeceksin!..
+++++
İŞTE SİZE VESİKA
Muhalefet bunu seçim afişi yapmalı!
Yer: Adana...Tüp dağıtıcısı delikanlının elinde tüp patlıyor ve yangın çıkıyor.Yangında 18 yaşındaki Ahmet Göktüğ ile yanındaki yeğeni 8 yaşındaki İbrahim Yıldırım alev-alev oluyor. İki kurban hemen yakındaki bir hastaneye kaldırılıyor. İlk müdahale yapılıyor ama hastanede yeterli donanım yok. Derken donanımı olan bir başka hastaneye sevk işlemi başlıyor... Ancak işlem bir türlü bitmiyor... Onlarca dakika ve saatler derken yangında alev-alev olan biri 8 yaşındaki iki kurban acı içinde feryadı-ı figan ediyor... Feryadı duyan yok.! Niçin mi? Hastanede sevk işlemi bitmiyor da bitmiyor... Peki, neden mi bitmiyor? Hastane kendi yaptığı müdahale için 230 YTL’sini istiyor, kurbanlarda o para olmayınca bir türlü sevk yapılmıyor... Tablo budur ve bu görüntüler TV’lerden de yayınlanmıştır... Sorarım size bu mudur AKP’nin sağlıkta yaptığı devrim!.. İnsanlar acıyla feryat ederek can verirken hastane hastayı, paramı almadım diye sevketmeyip rehin tutuyor.... Muhalefete çağrımızdır, alın bu foğrafı ya da görüntüleri günü geldiğinde yani seçim zamanında AKP’nin yüzüne çarpın!
+++++
ÖDÜLÜ SOYGUN
Kimsesizlerin kimsesi mi, yağmacıların hamisi mi?
Önce Milliyet ardından Vatan Gazetesi günlerdir yazıyor... Adı Mehmet Nazif Günal.. Eski bir Dev-Gençli.. İşadamlığı sürecinde de her dönemin adamı olmuş.. Bir ara adı Özal ailesine yakın diye çıktı, bir ara bugünlerde yüzüne bile bakmayıp telefona bile çıkmadığı Mesut Bey’in evinde görürdüm onu.. Derken bir dönem güya Çillerci oldu ve hatta yine iktidarında MHP’ye bile yakın durdu. Hüsamettin Özkan’la da kankaydı... Ardından 2002 seçimi ile beraber bu sütunda yazdıklarımdan hatırlayın AKP iktidara gelince Cemil Çiçek’i yanına alıp Başbakan Erdoğan’ın havalimanındaki hayır duaları ile umreye uçmuştu.. İşte bu Mehmet Nazif Efendi benim değil Milliyet ve Vatan Gazetelerindeki manşet haberlerdeki iddiaya göre sahilde o iki gazetenin ifadesi ile müthiş bir yağma yapmış, yani izin almaksızın kanunsuz olarak denizi doldurmuş ve binlerce metrekare araziye havadan sahip olmuş.. Milliyet ve Vatan bunu haber yaptı ama AKP iktidarı ve bürokratları zerre tınmadı..... Yüzbinlerce satan bu iki gazete feryat ediyor, hükümet ilgisiz ve kayıtsız!. Dahası, AKP Mehmet Nazif’in şirketine ödül bile veriyor... Vah ki ne vah.... Bu tabloyu kimsesizlerin kimsesidir diye AKP’ye oy verenlere armağan ediyoruz...
+++++
FANTEZİ
Arzuhan Doğan Yalçındağ olmaz çünkü!
Bazı çevreler Berlusconi örneğinden hareketle yeni siyasi oluşuma liderlik bağlamında Aydın Doğan’ın kızı Arzu hanımın liderliğini öneriyor... Olmaz, olamaz, mümkün değil tutmaz... Peki, niçin mi? Hayır Arzuhan hanım gerçekten kaliteli ve donanımlı bir hanımefendidir de Türkiye’de Aydın Doğan’ın kızı halktan oy alamaz .Aydın bey ne kadar başarılı bir medya patronu ise de geniş kesimlerde bir kabulü ve desteği yoktur... Aydın Bey kapitalist mantıkta bir işadamı olduğu için halkta kabul görmez... Ayrıca Doğan Ailesi Türkiye’de egemenleri temsil etmektedir. Dolayısı ile bu da bir dezavantajdır... Bize sorarsanız Aydın Bey böyle bir şey arzulasa, yani kızının Başbakanlığını istese bile bunun olamayacağını görecek kadar öngörü sahibidir. Bu itibarla Arzuhan Hanımın önderliğindeki bir siyasi yapı teklifi sütun doldurmanın ötesinde bir mana ifade etmiyor... Hıncal Bey’in teklifi fantezidir...