İstanbul Emniyet Müdürlüğü Basın Protokol ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, iki suç örgütü arasındaki çatışmaların medya aracılığıyla tartışıldığına işaret ederek, “Bu konuya ilişkin yapılan spekülasyonlara itibar edilmemesi için gerçeklerin kamuoyuna duyrulması gerekmektedir” denildi.
Açıklamada, şüpheli Sedat Şahin'in liderliğindeki suç örgütüne yönelik 13 Mart 2005 tarihinde başlayan “Lale” adlı operasyonda, Hüseyin Saral'ın takip ve gözlenmesi eyleminde yer alan şahısların da aralarında olduğu 67 kişinin yakalandığı belirtildi.

Operasyonda 2 adet kaleşnikof, 1 bomba atar, 3 savunma tipi el bombası, 7.65 çapında Scorpion marka makineli tabanca, Mauser marka tabanca ve susturucusu, 6 adet değişik çap ve markalarda ruhsatsız tabanca, örgüte ait 129 milyar lira, 250 Avro ve 460 dolar, bir kar maskesi ve 2 peruk ele geçirildiği belirtilen açıklamada, bu operasyonla 4 Ekim 2004 tarihinde Kadıköy'de bir galeriye silahlı baskın yapılması, ayrıca Hüseyin Saral'ın İtalya'da öldürülmesi olaylarının çözüldüğü kaydedildi.

Açıklamada, operasyon kapsamında yakalanan 67 kişiden 28'inin tutuklandığı, haklarında dava açılan 53 kişinin yargılanmasına devam edildiği belirtildi.

İTALYA'DAKİ CİNAYETİN MİSİLLEMESİ

“İtalya'da öldürülen suç örgütü lideri ile aynı tarafta yer alan örgüt üyelerinin, misilleme olarak Sedat Şahin grubuna karşı bir takım silahlı eylemler gerçekleştirecekleri yolunda istihbari bilgiler alınmaya başlandığı ve Sarallar Çetesi'ne yönelik kapsamlı çalışmalar başlatıldığı” belirtilen açıklamada, çalışmalar sonucunda liderliğini Ümit Saral'ın yaptığı hücre tipi yapılanmanın varlığının tespit edildiği anlatıldı. Bu grubun Sedat Şahin'in adamlarına yönelik eylem hazırlığı içerisinde olduğunun anlaşıldığı belirtilen açıklamada, 22 Eylül 2005 tarihinde gerçekleştirilen “Hisar” adlı operasyonla 13 kişinin gözaltına alındığı ifade edildi.

Açıklamada, operasyon kapsamında, bir kaleşnikof otomatik tüfek, Uzi marka tabanca, 11 adet çeşitli çap ve markalarda tabanca ele geçirildiği, Sedat Şahin ve bazı örgüt üyelerinin fotoğrafları ile görüntülerini içeren CD'ler bulunduğu kaydedildi.

Bu kişilerle yapılan mülakatlar sonucunda, Hüseyin Saral'ın intikamını almak için Sedat Şahin'in liderliğindeki grup üyelerine eylem hazırlığı yaptıklarının anlaşıldığı belirtilen açıklamada, 12 Ekim 2005 tarihinde Zeytinburnu'nda silahlı çatışma sonucunda yakalanan Ümit Saral ile 11 kişinin tutuklanarak cezaevine konulduğu anlatıldı.

Ümit Saral ve grubuna yönelik soruşturma devam ettiği sırada Asayiş Şube Müdürlüğü'nün yaptığı uygulamalarda Haliç Köprüsü yakınında çalıntı otomobil ile bir kişinin yakalandığı belirtilen açıklamada, otomobilde 3 kaleşnikof otomatik tüfek, 2 el bombası ve 2 tabanca ele geçirildiği ifade edildi.

MUZAFFER DAĞDEVİREN'İN CENAZESİNDE SALDIRI PLANI

Konunun araştırılması üzerine Yakup Saral'ın etrafındaki kişilerle, Sedat Şahin ve grubunun dışarıdaki üyelerine silahlı saldırı hazırlığı içerisinde olduğunun belirlendiğini anlatılan açıklamada, Muzaffer Dağdeviren'in Fatih Camii'ndeki cenazesine katılacak olan Sedat Şahin'in adamlarından Cüneyt Koçak ve etrafındaki kişilere eylem hazırlığı içinde olduklarının anlaşıldığı, Koçak'ın da uyarıldığı kaydedildi.

Açıklamada, Muzaffer Dağdeviren'in 22 Eylül 2005 tarihinde öldürülmesi olayının Sarallar Grubu ile bağlantısı olmadığı, olayı gerçekleştiren tetikçilerin halen firarda bulundukları belirtildi.
Sedat Şahin'in avukatı Atalay Cebesoy'un 29 Eylül 2005 tarihinde yazıhanesinde tabancayla vurularak öldürüldüğü, aynı gün Beşiktaş Ihlamurdere Caddesi Altıntaş Sokak'taki nargilecide Şahin Grubu içinde yer alan Talat Yavuz, Menderes Ateş ile Ahmet Yalçınkaya'nın silahla yaralandığı belirtilen açıklamada, 23 Kasım 2005 tarihinde Cüneyt Koçak'ın arkadaşı Venüs Kuru ile otomobil içersinde silahlı saldırıya uğradıkları, Koçak'ın öldüğü, Kuru'nun yaralandığı ifade edildi.

“Çamlıca” adı verilen operasyonla Yakup Saral ve Tolga Kıroğlu'nun 2 adet tabanca ile yakalandıkları ve tutuklandıkları ifade edilen açıklamada, “30 Ekim 2005 tarihinde Hüseyin Saral'ın öldürülmesi olayının tetikçilerinden Gökhan Hınç'ın yakın arkadaşı Savaş Ersin'in Bayrampaşa'daki işyerinde silahlı saldırıda öldürüldüğü” belirtildi.
Aynı gece Sedat Şahin'in adamlarının işlettiği Beşiktaş'taki otoparka bombalı saldırı gerçekleştirildiği, can ve mal kaybı olmadığı, terk edilmiş olarak bulunan otomobilde 2 adet kaleşnikof uzun namlulu otomatik tüfek, Uzi marka otomatik tabanca, 2 adet el bombası ele geçirildiği anlatılan açıklamada, Yakup Saral'ın üzerinden anahtarı elde edilen Beykoz'daki evde yapılan aramada da 1'i Uzi marka otomatik tabanca olmak üzere 2 tabanca ele geçirildiği kaydedildi.

OPERASYONLARIN GENEL DEĞERLENDİRMESİ

“İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerince, isimleri ve etkileri kamuoyunda da malum olan suç örgütlerine karşı 1998-2005 yılı Haziran ayı arasında örgütlerin izlenmesi, istihbari bilgi toplanması, gerçekleştirdikleri eylemlerin ortaya çıkarılmasına yönelik çalışmalar yapıldığı” belirtilen açıklamada, özellikle son 3 yıldır bu çerçevedeki çalışmaların farklı bir boyut kazandığı ve örgütlerin çok daha profesyonel bir anlayışla izlendiği kaydedildi.

Çalışmalarına 2003 yılı sonlarında başlanan ve 2005 yılı başlarına kadar bazı isimler verilerek yapılan operasyonların büyük bir başarıyla gerçekleştirildiği belirtilen açıklamada, bu operasyonlarda suç örgütlerinin kamu kurum ve kuruluşlarında görevli sıfatına haiz tüm bağlantılarıyla ortaya çıkarılarak adli merciilere intikal ettirildiği anlatıldı.
Açıklamada, şöyle denildi:

“2003 yılından günümüze kadar (Kapkaç Baronu) lakaplı Fırat Delibaş, Naci Yılmaz, (Drej) lakaplı Ali Yasak, yakalama müzekkereli olarak aranan Söylemez Kardeşler, Gaziosmanpaşa'da etkili olan aşiret üyelerinden Bayrak Kardeşler, Sedat Peker, Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz gibi halen tutuklu olan kişilerin de aralarında bulunduğu toplam 179 gruba suç örgütü oluşturmak iddiasıyla operasyon yapılmış, 3 bin 754 kişi yakalanmış, bunlardan 949 kişi tutuklanmıştır.”

Operasyonlarda 884 adet tabanca, 25 uzun namlulu silah, 14 otomatik tabanca, 1 bomba atar, 18 el bombası ele geçirildiği belirtilen açıklamada, vatandaşların da yakınında ikamet eden, değişik otomobillerle gelip giden, değişik saatlerde farklı kişilerle ikametine uğrayan, gizliliğe özen gösterenleri emniyet birimlerine bildirmelerinin çalışmalara destek olacağı anlatıldı.

Polis kendisinin yaptığı operasyonlar açısından haklı olmasına karşın suçluların gönderildikleri mahkemelerce veya savcılıklarca serbet bırakılması ise verilen istatistiklere bakıldığında üçte birinren bila az görünüyor.

Bu da "suç işle yayına kar kalsın", yada "suçun cezası verilmediğine göre suça devam" olarak alılanıyor. Oysa ulusal kimliği içten içe oyan bu tahta kurtlarının bir an önce hak ettikleri cezaları almaları gerekiyor. Bu olmayınca da kamu vicdanında hukuka ve adalete olan güveni sarsılarak herkes kendi cezasını kendisi vermeye çalışıyor.

Bunun örnekleri ise sık sık televizyonların haber saatlarinde gördüğümüz "halk linç etmek istedi" gibi haberlerle karşımıza çıkıyor. Veya "kızıp vurdu" şeklinde gözlerimize sokuluyor. Burada esas olan savcıların adaleti iyi işletmelerinden geçiyor. Suçu sabit olan kişi salıveriliyor ve kamuoyundan tepki üzerine yeniden arkasından arama emri çıkartılıyor. Bu ne biçim adalettir. Sen suçluyu yakala getir sal sonra da aramaya başla bunu yapan ve görevini tam yapmayan adalet adamlarının da cezalandırılması gerekmiyor mu?. Bunda bir görevi savsaklama veya görevi ihmal doğmuyor mu? Veya adalet mensupları bundan muaf mı? Bu tür uygulamalar maalesef toplumumuzda büyük yaralar alarak devam etmekte, ileride önü alınmayacak sonuçlara doğru gidilmektedir. Bu aksaklıkların da bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir. "AB ne diyecek" diye soranlara ise AB'nin patronları olan Fransa neyi yapıyorsa onun gibi yapılacağı cevabı verilmelidir. Onlar yaparsa AB'ye uyuyor biz yapıyorsak uymuyor diyorsanız o zaman bu söyleyenlerin  ve  bu açıkların kapatılması için yasal değişikliğe gitmeyenlerin de bu ülke halkını idare etme yeteneğinin olmadığı ortaya çıkıyor demektir.