Metiner, "Cumhurbaşkanı’mızı herkesten önce ve herkesten çok inciten bu densiz ve edepsiz sözler dolayısıyla hedef tahtasına oturtanlar bilinmelidir ki tıpkı o sözlerin sahibi kadar mücrimdirler" dedi.
AK Parti Ankara Milletvekili Aydın Ünal da Yeni Şafak'taki köşesinde isim vermeden yaşananları eleştirdi ve “Toprağa gömemediğimiz, ‘İslamîleştiremediğimiz’ televizyon, şimdi toplumun edebini, ahlakını, değerlerini, kutsallarını tehdit ediyor. Oysa her şeyin başı edeptir. Edep olmadıktan sonra reyting zirveye çıksa, o zafer değil, ‘hiç’tir…” diye yazdı.
Metiner'in "Her gazeteci gazeteci değildir!" başlığıyla (23 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Gökyüzünden meteor taşı düşse bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bilen patolojik tipler var.
Her taşın altında Cumhurbaşkanı’nı arayan veya her cürmün sahibi olarak Cumhurbaşkanı’nı gören bu hastalıklı tipler, kendilerine gazeteci diyorlar.
İşgal ettikleri köşelerden sabah akşam Cumhurbaşkanı’na adice hakaretler yağdırmayı gazetecilik sanan bu tipler kimin bekçi köpeğidirler bilmem.
Çünkü kendilerini ne hikmetse sahipsiz diye tanımlıyorlar.
Oysa bir sahipleri var onların.
O sahiplerin asıl sahipleri de dışarıda.
Kendileri kaçıncı sırada, kimlere bekçi köpekliği yapıyorlar anlayın artık…
O sahiplerin kim olduğunu merak edenler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kimin her vesileyle amansız düşman addederek saldırdığına bakarlarsa anlarlar.
Bu bekçi köpeği lafı da o gazetecilere ait.
Cumhurbaşkanı’mızı savunan herkesi “sahibinin bekçi köpeği!” olarak tanımlayan bu marazi tiplere göre bir tek kendileri gazeteci.
Bir tek kendileri aydın.
Erdoğan düşmanlığı üzerinden patolojik seviyesizliğe savrulan gazeteciler öyle de siyasetçiler farklı mı?
Al birini vur ötekisine...
Yok birbirlerinden farkları...
***
Kaç gündür bu takıntılı ve hastalıklı psikolojilerini bir gazeteci üzerinden Cumhurbaşkanı’mıza kusan gazeteci ve siyasetçilere baktıkça, gazetecilik mesleği ve siyaset kurumu adına utanç duymamak mümkün değil.
Sabah gazetesinde yazan birinin, bir televizyon programında sarf ettiği gerçekten edepsiz ve hakaretamiz sözler hepimizin infialine neden olmuştur.
Ve herkesten çok bizim derin öfkemizi çekmiştir.
Sırf Sabah gazetesinde yazdığı veya Cumhurbaşkanı’nı savunduğu için işbu gazetecinin densizliğin ve seviyesizliğinin faturasının Cumhurbaşkanı’mıza kesilmesi çok büyük bir ahlaksızlık örneğidir.
Cumhurbaşkanı’mızı herkesten önce ve herkesten çok inciten bu densiz ve edepsiz sözler dolayısıyla hedef tahtasına oturtanlar bilinmelidir ki tıpkı o sözlerin sahibi kadar mücrimdirler.
O gazeteci vesilesiyle “Asıl sahibine bakmak lazım” diyenler düşmanlıklarında da mert olmayı beceremeyen haysiyet cellâtlarıdırlar.
Cumhurbaşkanı’mız şayet mahut gazeteciye sahip çıkmış olsaydı veya konuştuğu televizyon ve yazdığı gazete arka çıkmış olsaydı bu durumda yapılacak eleştirilerin bir anlamı olabilirdi.
Lakin tam tersi olmasına rağmen bu cürmün asıl failini başka yerde arayanların ahlak anlayışları tartışılır.
Gazeteciliği veya siyaset yapmayı bu şekilde anlayanların insanlık anlayışları da ziyadesiyle sorunludur.
Medyada Cumhurbaşkanı’mızı yüreklice savunan gazeteci ve yazarları “sahibinin bekçi köpeği” olarak tanımlayıp suçlayanlar, kendileri öyle olduğu için onurlu insanları da kendileri gibi gören haysiyet fukaralarıdırlar.
Kimin kiminle hesabı varsa mertçe görsün.
Ama her vesileyle Cumhurbaşkanı’mıza namertçe saldıran o gazeteci ve siyasetçi müsveddelerine anladıkları dilden cevap vermeyi pekâlâ biliriz.
O gazetecinin gayrı ahlaki ve müptezel sözlerine ne kadar karşıysak, o gazeteci üzerinden Cumhurbaşkanı’mıza saldıran azgınların sözlerini de bir o kadar gayrı ahlaki ve seviyesiz buluyoruz.
Gazetecilik dediğiniz Cumhurbaşkanı’mıza her vesileyle sahiplerinizin istediği gibi havlamak ise alın o gazeteciliğinizi başınıza çalın diyoruz.
Her gazeteci, gazeteci değildir ne yazık ki…